Midilli'de göçmen avına çıkanlar

Sabah 05.30’a kadar faşistler saldırmaya, mülteciler ve onlarla dayanışmacı grup ise yaralanmalar nedeniyle sayıları azalsa da barışçıl biçimde direnmeye devam ediyor. Ardından meydan polis tarafından boşaltılıyor, otobüslere konulan mülteciler kamplarına geri götürüyorlar. Belli ki Midilli’de adalılarla mülteciler arasında oldukça iyiye giden umut verici ortam bir anda yön değiştirebiliyor.

Google Haberlere Abone ol

Nagehan Uskan

Midilli Adası, AB-Türkiye göçmen anlaşmasından sonra mülteciler için dört tarafı denizden parmaklıklarla çevrili bir hapishane. Buradaki mülteciler, cevabını ortalama iki yıl içinde alacakları sığınma başvurularının ardından, süreç devam ederken, akıl sınırlarının kaldırmadığı kamp-hapishane, çoğu kez konsantrasyon kampı benzetmesi yapılan koşullarda var kalma mücadelesi veriyorlar. Moria Kampı'nda geçen yıl çıkan bir isyanda rastgele tutuklanan ve dokuz aydır çoğunluğu Sakız Adası’nda tutuklu bulunan 35 Afrikalının davaları tam şu sıralarda devam etmekte.

Geçtiğimiz salı gününden beri Afgan mülteciler Mitilini merkezindeki Sapho Meydanı’nı işgal ettiler. Moria Kampı'nın koşulları, sağlık hizmetine erişimleri temel dertleri arasında. “Where is United Nation?” (Birleşmiş Milletler nerede?), “We want peace not violence.” (Şiddet değil, barış istiyoruz.), “Where is human right? Are not we humans?” (İnsan hakları nerede? Bizler insan değil miyiz?), “We have heard promises, we want reactions” (Çok vaat duyduk, hayata geçmelerini istiyoruz) yazılı pankartlarla, meydana kurdukları çadırlarda, kadın ve çocukların da katılımıyla eylemlerini sürdürüyorlar.

Türkiye’de mart ayından beri tutuklu bulunan iki Yunan askerine verilen tepki, dün akşam saat 20.00 sıralarında aşırı sağcı bir grubun, Afganların bu barışçıl direnişine saldırısıyla sonuçlandı.

Duyduğumuz kadarıyla, aşırı sağcı bir grup Türkiye’de bulunan bu iki Yunan askeri için yapılan bayrak törenine katılmak için Yunanistan’ın farklı yerlerinden, ağırlıklı olarak da Atina’dan Midilli’ye geliyorlar. Ardından eylemlerine devam edecekleri Sapho Meydanı’nda karşılaştıkları Afgan grup, bu aşırı sağcı grup için aniden bir hedefe dönüşüyor.

Eylem önce sessiz başlıyor. İki grubun önünde de polisler barikat kurmuş. Sağcı grup Afganların üzerine su şişesi ve bengal ateşi fırlatıyorlar. Ateş Afganların battaniyelerinden birini yakıyor. Mülteciler ne provoke oluyor ne de herhangi bir karşılık veriyorlar. Büyük bir hızla mülteci gruba Afgan olmayan diğer mülteciler, adalılar, Yunanistanlı anti-faşistler ve adada mültecilerle dayanışma amacıyla bulunan farklı ülkelerden dayanışmacılar katılıyor. Afgan kadın ve çocuklar battaniyelerin altına alınıyor ve etraflarında Afgan gençler tarafından koruma çemberi oluşturuluyor. Yani bir tarafta, en önde polisler, bir arka sırada Yunanistanlı anti-faşistler, biraz arkada da tüm mülteciler ve dayanışmacılar, diğer tarafta ise aşırı sağcı grup ve onları “sakinleştirmeye” çalışan polis bulunuyor. Dayanışmacı grup içindeki Yunanlılar utanç içindeler ve gördüklerine inanamıyorlar.

Bir an için durum sakinler gibi oluyor, hatta “Yunan polisi bizi faşistlerden koruyor” gibi espriler yapılmaya başlıyor. Bir saatten fazla bir süre sağcı grubun attığı “Yunanistan” sloganları kısa sürede “Diri diri yakın” sözlerine dönüşüyor. Ardından dev bir çöp konteynırını yakarak tekerlekleriyle birlikte grubun üstüne atıyorlar. Polis söndürmeyi başarıyor fakat gruptaki panik büyümeye başlıyor. Yine de sessiz bekleyiş devam ediyor. Bir polis arkasını dönüp “Küçük çocuklar gitse iyi olur, çünkü sanırım birazdan saldıracaklar.”, diye uyarıyor. Aradan iki dakika geçmeden, sağ koldan giren bu holiganlar; taşlar, havai fişekler ve molotoflarla çok yakından ve acımasızca saldırıya geçiyor. Oturan gruptan tek bir cevap bile gelmiyor. Bir iki dakika içinde yüzü gözü kanayanlar, vücudunun farklı yerlerinden yaralananlar, bayılanlar, sinir krizi geçirenler... Sağcı grubun keyfi öyle yerinde ki, attıkları bir taş isabet ettiğinde zafer çığlıkları atıp alkış tutuyorlar. Göçmenlerin uğrak yeri Cafe Pi revire dönüşüyor, gönüllü doktorlar müdahale ediyor. Bir Afgan “They must be crazy. They destroy their own country”, (Bunlar delirmiş, kendi ülkelerini yerle bir ediyorlar.) diye bağırıyor. Polisin attığı gaz bombalarının ardından gruplar bir süreliğine dağılıyor. İlk defa gaz maskesi takmadan gaz atan polis görüyoruz. Şaşırtıcı biçimde gazdan polisler de etkileniyor. Yaralılar ara sokaklara yığılıyor, faşistlerse gazın etkisiyle şehre dağılıyor. Ambulanslar, bağırışlar... Bir yandan keyif yapan, uzoyla demlenen turistler. Hayat akışında herhangi bir değişiklik yok, sadece biraz biber gazı... Etraftaki tavernalardan yükselen rembetiko sesinin yanında ellerinde taşlarla etrafta göçmen avına çıkmış holiganlar.

Sabah 05.30’a kadar faşistler saldırmaya, mülteciler ve onlarla dayanışmacı grup ise yaralanmalar nedeniyle sayıları azalsa da barışçıl biçimde direnmeye devam ediyor. Ardından meydan polis tarafından boşaltılıyor, otobüslere konulan mülteciler kamplarına geri götürüyorlar.

Belli ki Midilli’de adalılarla mülteciler arasında oldukça iyiye giden umut verici ortam bir anda yön değiştirebiliyor. Savaş ortamını ve sayısız travmayı geride bırakan insanlara, çocuklara ve hatta bebeklere gözü dönmüş biçimde saldıran bu zihniyet bu kadar yakınımızda. Yine de, adadaki güçlü dayanışma ortamını hesaba katarak söyleyebiliriz ki, bu olay yeni direnişlerin başlangıcı olabilir.