17 Ocak 2020 23:14

"Birlik" fotoğrafını aydınlatan kimin ışığı?

"Bu fotoğrafın bir mizansen olup olmadığı tartışmaya açık, zira asgari ücret sürecinde de benzer fotoğrafı görmüştük..."

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Turan KARA

Metal iş kolunda toplu sözleşme süreci beş aydır sürüyor. Ana işletmelerin çoğunda örgütlü Türk Metal ve bir kısmında örgütlü Özçelik-İş yüzde 26, genelde yan sanayide örgütlü Birleşik Metal-İş ise yüzde 34 zam oranıyla patronların karşısına çıktı. Ayrıca taslaklardaki iki önemli madde de sözleşme süresinin 2 yıl olması ve vergi oranının yüzde 15’te sabitlenmesi.

Eylül ayından bu yana süren müzakerelerde, bu üç temel maddede patron örgütü MESS’in tavizsiz tutumunun yanı sıra esnek çalışma ve güvencesizlikte talepkar davranması da ilerleme olmasını engelledi. Yaklaşık 150 bin işçi ve ailesi, ücret artışı olmadığı halde yaşamayı ve çalışmayı sürdürüyor; patronların bu düşmanca tutumunun yumuşamasını bekliyor!

Düşmanca çünkü, işçilerin hâlâ tartıştıkları, öfke ve tepkisini çeken konuşmasında MESS Genel Sekreteri Özgür Barut, Türkiye işçisinin içinde bulunduğu sefalet koşullarını görmezden gelerek, dünyada 5 yıllık sözleşmeler olduğunu, Türkiye’de işçi ücretlerinin yüksek olduğunu ileri sürüyor ve işçileri “gerçekçi” davranmaya çağırıyordu.

Sendikalarına özellikle sözleşmenin 2 yıl olması yönünde uyarılar yapan işçiler ise, Avrupa’da ya da Amerika’daki işçilerle kıyaslanacaksa, çalışma ve yaşam koşullarından başlamak gerektiğini dile getiriyor.

MESS Genel Sekreteri Barut, aynı zamanda, kendi çıkarlarının ‘milli çıkar’ olduğundan dem vurarak, işçilerin grev hakkına güvenmemeleri gerektiğini, olası bir grevin “Milli menfaatler için yasaklanacağına emin olduklarını” ifade ederek, işçileri tehdit ediyordu.

Bu açıklamalara sendika başkanlarından yeterli düzeyde tepki gelmedi. Bir başka yetersizlik ise grev kararı alınmasına rağmen herhangi bir grev hazırlığı yapılmaması ve işyerlerinde bir plan açıklanmaması.

Son olarak geçtiğimiz hafta üç sendika başkanı uluslararası sendikalar konfederasyonu IndustriALL temsilcisini ve Petrol-İş, Liman-İş gibi onlarca sendikanın başkanını da yanlarına alarak ortak açıklama yaptılar.

Ortak açıklamanın ardından sendikalara çağrı yapan MESS, yüzde 6 olan ücret zammı teklifini yüzde 8’e yükseltti, 3 yıllık sözleşmede ısrarını ise sürdürdü.

İŞÇİLER DİK DURUYOR

İzmir Aliağa’da demir çelik fabrikalarında çalışan işçiler, yaklaşık 5 aylık sürecin neredeyse tamamını “sendika liderlerinin” iradesiyle sessiz ve tepkisiz geçirdi. Son bir ayda ise vardiya çıkışlarında toplu yürüyüşler, açıklamalar ve kent meydanında açıklamalar yaptılar.

2015’teki ‘Metal Fırtına’dan bu yana, bu uzun erimli mücadelede, demir çelik fabrikaları bölgesinde değişen yanlar var. Bunlardan biri ileri işçilerin daha net ve mücadeleci diyebileceğimiz tutumu. Yani sadece söylenmek yerine mücadele konusunda ısrar edip pratik tutum alan işçilerin sayısı artıyor.

Örneğin HABAŞ işçileri... “Ne olursa olsun asla durmayan işletme” diye nam salan ve facia düzeyinde iş kazalarında, kriz dönemlerinde bile üretime devam edilen HABAŞ’ta işçiler, bu durumu sene başında değiştirdi. İşçiler “1 Ocak’ta çalışma olacağı” yazısının panoya asılmasına ve bu yönde baskı görmelerine rağmen 1 Ocak günü sendikanın kararıyla üretimi durdurdu. Bunu sağlayan elbette vinç işçilerinden başlayan kararlılıktı. Bu işçiler ‘Yönetimin sendikadan istifa edin, onun kararlarına uymayın, size fazla zam veririz’ teklifini de reddederek “Arkadaşlarını satmadı.” Bu adım, “Müdür baskısı eşiğini” aşmak ve mücadele eden işçi bakımından açısından oldukça önemli bir gösterge.

İzmir Demir Çelik (İDÇ) fabrikasında da işçiler kararlara ciddiyetle uyuyor. İDÇ işçileri, mesaiye kalmama ve erken iş bırakma kararı aldıklarında süreyi kendi istedikleri gibi esnetebiliyor. Örneğin bakım gereği mesaiye devam etmek zorunda olan bir bölüm dışında kalan bölümlerde müdürler, erken bırakma süresinin 40 dakikaya çıktığından şikayet edebiliyor. Buna karşı baskı uygulamaya çalışan yönetim yine tepkiyle karşılaşıyor. Bu eylemler bir yandan işçilerin moralini de yükseltiyor.

DAHA İLERİ EYLEMLER İSTİYORLAR

İzmir’deki demir çelik fabrikalarında işçiler çeşitli konularda böyle ileriden tutum alırken sendikanın yavaş ve geriden gelmesi problem yaratıyor; çünkü işçiler ciddi eylemler istiyor. Türk Metal üyesi işçiler, metal sanayinin kalbi Bursa’da yarın düzenlenecek mitinge katılımın sadece pazar tatili olanlarla sınırlı tutulmasına da tepkili. İşçiler ayrıca fabrikalarda üç vardiyanın birleştiği eylemler talep ediyor. Genel beklenti ise grev gününe kadar olan zamanın daha ciddi, üretimi etkileyecek eylemlerle geçirilmesi.

SENDİKACILARIN İLK DENEYİMİ NE GÖSTERİYOR?

Bu dönem deneyimlerden biri de metal iş kolunda örgütlü üç sendikanın ortak görüntü vermesi. Toplantının geniş açı objektifle bir fotoğrafı çekildiğinde, IndustriALL dışında tutulduğunda bile geniş çaplı bir toplantı olduğu, salonda neredeyse 300 bin işçinin temsilcisinin göründüğü söylenebilir. IndustriALL’ı kattığımızda ise sözleşme sürecindeki neredeyse bütün fabrikaların sahibi olan uluslararası tekellere bir mesaj verildiği ve buradaki işçilerle uluslararası dayanışma da simgesel bir anlam katıyor fotoğrafa. Ancak bu fotoğrafın bir mizansen olup olmadığı tartışmaya açık, zira asgari ücret sürecinde de benzer fotoğrafı görmüştük...

Bilindiği gibi, Türkiyeli patronlar devletten büyük bir güç alıyor ve bu gücün başında elbette tek adam yönetimi geliyor. Grev yasakları ile övünen iktidar patronlar adına, onların isteği ve kendi çıkarları gereğince Yüksek Hakem Kurulu denilen, cumhurbaşkanı başdanışmanınca yönetilen, kararını hiçbir mahkeme veya kurumun değiştiremeyeceği büyük bir sopa ile her sözleşmede işçi sınıfını dövüp hırpalıyor. Geleceği görme yetisi Türkiyeli azgın patronlardan daha kuvvetli olan uluslararası şirketler için ise önemli yan başka bir ‘Metal Fırtına’ ile karşılaşıp da üretimin riske girme ihtimalini düşürmek ve zaten harçlık seviyesinde olan zammı verip süreci risksiz artırmak olabilir.

Sendikacıların bütün bu “gösterilerinin”, şu etapta işçinin patronlara boyun eğdirecek gücünü açığa çıkarmak için değil de aksine onun açığa çıkmaması için azami çaba olduğunu söylemek kötü niyet sayılmaz. Çünkü topu topu gerçek enflasyonun altında bir ücret artışı için yaptıklarını nirengi noktası olarak alır objektifin merkezine koyarsak, zaten fotoğrafı aydınlatan ışık işçilerin gerçeği için değil patronların gerçeğine göre hareket ettikleri olurdu. Ancak dikkati iş işyerlerinde patronun gerçek yüzü olan müdürler ve şirket uygulamalarına çevirdiğinizde orada daha gerçek hareketin evrildiğini iddia etmek zor değil; güneş gibi aydınlık değil elbette ama iyi bir ışık var.

ÖNCEKİ HABER

Bu çocuğun çığlığını duyun!

SONRAKİ HABER

Yönetmen Sertaç Yıldız: "Aşık Mahzuni yaşamın bir parçasıdır"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa