Mesut Özil ilk kez konuştu: 'O fotoğraftan sonra...'

17.10.2019 - 11:02 | Son Güncellenme: 17.10.2019 - 14:02

Mesut Özil ilk kez konuştu: 'O fotoğraftan sonra...'

Arsenal'in yıldız orta saha oyuncusu Mesut Özil, uzun süre sessizliğini The Athletic'e bozdu. Son dönemde adı Fenerbahçe ile de anılan Türk asıllı futbolcu, Arsenal'deki geleceği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la olan fotoğrafı, Alman Milli Takımı'nı bırakması ve Londra'da uğradığı saldırıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte o röportaj...

Arsenal'den ayrılmayı düşünüyor mu?

Hayır. 2021 yazına kadar sözleşmem var ve o zamana kadar takımda kalacağım. Yeni sözleşmeyi imzalamadan önce çok etraflıca düşündüm. Futbolculuk kariyerimin en önemli kararlarından bir tanesiydi. Bir ya da iki yıl daha takımda kalmak istemiyordum. Geleceğimin Arsenal'de olduğunu göstermek istedim. Kulüp de böyle istedi. Böyle zor zamanlardan geçebilirsiniz ama kaçmak için bir sebep yok. Ben de gitmeyeceğim. 2021'e kadar buradayım. Arsenal'in futbolcusu, taraftarı olmaktan gurur duyuyorum. Burada mutluyum. İnsanlar beni sokakta gördüklerinde her zaman "Burası benim evim. Hiçbir yere gitmiyorum" diyorum.

Emery ile arası nasıl?

Arsene, Jose Mourinho, Joachim Löw gibi dünyanın en iyi teknik adamlarıyla çalıştım ve onlara her zaman saygı duydum. Unai için de aynısı geçerli. Her şeyde yüzde yüz anlaşacağız diye bir şey yok. Ama bu normal. Hayat bu. Ailem ve arkadaşlarım için de bu geçerli. Bunu kabul edip ileri bakmalısınız."

Eğer, tıpkı senin gibi 2021 yılına kadar sözleşmesi olan Emery seni bir daha oynatmazsa?

Bunun olacağını düşünmüyorum. Oynayacağım. Benden istediklerini yapma konusunda kendime güveniyorum. Hedeflerimize ulaşmak için kulübe yardımcı olmak istiyorum.

Hoşuna gitmeyen bir şey olduğunda duygularını çok kolay dışa yansıtması...

Bu benim kişiliğim. İnsanlar benim değişmemi istiyor ancak futbol oynamaya başladığım ilk günden hep böyleydim. Maç iyi gitmiyorsa veya kötü futbol oynuyorsam elbette memnun olmam çünkü daha iyi yapabileceğimi biliyorum. Saha kenarına alındığımda sinirlenirken de aynısı geçerli. Ben mükemmeliyetçiyim ve bazen çok fazla mükemmellik istiyorum. İnsanlar benim değişmemi istiyorlar fakat gittiğim her yerde başarılı oldum. Ben değişmeyeceğim.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la bir araya gelmesinin Almanya'da çok fazla tartışılması.

Erdoğan şu anda Türkiye'nin cumhurbaşkanı. O insana, kim olursa olsun, saygı göstermek durumundayım. Almanya'da doğup büyümeme rağmen Türkiye benim kökümün bir parçası. Eğer Almanya başkanı ya da Angela Merkel Londra'da olsa ve beni görmek, benimle konuşmak istese elbette onu da yapardım. Bu, ülkenin en yüksek pozisyondaki kişisine saygı göstermekle alakalı.

Alman Milli Takımı'nı bırakması

Bunun doğru bir karar olduğunu biliyordum. Almanya adına dokuz sene futbol oynamış ve en başarılı futbolcularından biri olarak benim için zor bir dönemdi. Dünya Kupası'nı kazandım, birçok maçta oynadım ve her şeyimi verdim. İnsanların beni sevmek zorunda olduklarını söylemiyorum fakat sadece Almanya için yaptıklarıma saygı duysunlar. Bu takım her zaman yarışmacıydı ama onlar daha göze hoş gelen bir futbol oynamak istiyorlardı. Bütün yaş gruplarında topu iyi kullanıyorlardı. Biraz İspanya gibi. Benim jenerasyonum Alman futbolunu değiştirdi. İzlemesi daha keyifli hale geldi. Ama o fotoğraftan sonra bana saygı duyulmadığını ve korumasız olduğumu hissettim. Politikacılar ve tanınmış kişiler dahi bana ırkçı söylemlerde bulundular. Ama milli takımdan bir kişi bile çıkıp, "Hey, durun. O bizim futbolcumuz, onu böyle hakaret edemezsiniz" demedi. Herkes sessiz kaldı ve olacakları bekledi. Şöyle bir hava oluşmuştu: O görüşme özür dileyip hata yaptığımı söylersem sanki her şey düzelecekti. Aksi halde takımda hoş karşılanmayacaktım ve ayrılmam istenecekti. Bunu asla yapmazdım. Irkçılık her zaman vardı ama insanlar bu durumu bir bahane olarak kullandılar. Ben kiminle fotoğraf çektireceğimin kararını vermekte özgürüm.

Sezon başında eşi Amine Gülşe ve takım arkadaşı Sead Kolasinac'la soygun girişimine uğramalarıyla ilgili

Bizim evden Sead'ınkine doğru gidiyorduk. O dışarıdaydı, konuşuyorduk. Eşim yanımda oturuyordu. Sonra o adamlar geldi. 10-15 saniye birbirimize baktık. Fotoğraf falan çektirecekler sandık, çünkü bu oluyordu. Sonra bir silahları olduğunu fark ettik, bir şeyler yanlıştı. Otomobilin büyük olduğunu gördüler. Sead da bana bir şey uzatıyordu. Saatlerimizin pahalı olduğunu fark etmiş olmalılar. Sead'a, "Saatine ver" diye bağırdılar. Onun reaksiyonu çok çok cesurcaydı çünkü saldırganlardan birine saldırmıştı. İkincisi motoruyla arabamın önündeydi. O yüzden arabayı süremiyordum. Yeni evlenmiştik ve eşim için korkmuştum. Sead için korkmuştum. Kendimi düşünmüyordum. Eşimin oturduğu yerin kapısını açmalarından endişeliydim. Ki açmaya çalıştılar da. O yüzden ona doğru uzanıp kapının kapalı kalmasını sağladım. Sürmek için bir fırsat yakaladım. Eğer eşime ulaşsalar ona kötü bir şey olabilirdi. Her şey çok hızlı geliştiği için sağlıklı bir şekilde düşünemiyorsunuz. İleri geri sürerek motoru uzaklaştırmaya çalıştım. Sead'a "İçeri atla, içeri atla" diye bağırdım. Ve ne mutlu ki bunu başardı. İkinci adam bir kez daha içeri girmeye çalıştı. Ama Sead kapıyı kapattı ve ben de U dönüşü yaptım. Orada bir inşaat alanı vardı. Bize taş atıyorlardı. Sürmeye başladım fakat takip ettiler. Hızlı sürüyordum ama onlar da her seferinde yanımızda bitiyorlardı. Eşim çok korkmuştu. Sonuç olarak bize bir şey olmadı. En önemlisi de bu. Eşim çok etkilendi. Kendini güvende hissetmiyordu. Birkaç hafta kötü geçti ama şimdi her şey yoluna girdi.

AJANSSPOR

Senin için hazırladığımız haberler