MİLLET-İ SADIKA OLAN ERMENİLER

Ermeni’lerin Türklerin Anadolu’yu vatan tutmalarından itibaren yaklaşık sekiz asır boyunca Türk’lerle barış içerisinde yaşadığını belirten Aslan; “Sanat ve ticaretle uğraşmışlar, herhangi bir baskıya maruz kalmamışlardır. Osmanlıya bağlı oldukları için de “millet-i sadıka” olarak anılmışlardır. Fakat 1789 Fransız ihtilalinin neticesinde ortaya çıkan “hürriyet, eşitlik, milliyetçilik” gibi fikirlerin ve Batı’nın Osmanlı üzerinde uygulamaya koyduğu “Şark Meselesi” yani Türkleri Anadolu’dan tekrar Asya’ya sürme projesi sonucunda Ermeniler de Osmanlıya karşı ayaklanmaya başlamışlardır. Aslında Ermeni isyanlarının temelinde üç kurum vardır. Bunlar: ‘Ermeni Patrikhanesi’, ‘Misyoner okulları’ ve ‘Azınlık okulları’dır. Bu üç kurum Ermeni milliyetçiliği ateşleyen kurumlardır” dedi. 

ERMENİ İSYANLARI

Sözde Ermeni meselesinin ilk kez 1878 Berlin Antlaşmasıyla gündeme geldiğini anımsatan Arslan, özellikle Osmanlı dışındaki Ermenilerin çalışması neticesinde Anadolu’da Ermeni çetelerinin zemin bulduğunu ve 1890’lardan itibaren başta Erzurum ve Van olmak üzere pek çok ilde kan dökmeye başladığını söyledi. 
Aslan; “Birinci Cihan Harbi başlayınca Osmanlı eli silah tutan bütün Müslüman ahaliyi askere alır. Geride çoluk-çocuk, yaşlılar ve kadınlar kalır. Bunu fırsat bilen Ermeni çeteleri vahşete başlarlar. Masum Müslüman ahaliyi diri yakarak, toprağa gömerek ya da farklı işkencelerle öldürürler. Osmanlı hükümeti de 1915 yılında Anadolu’daki Ermenileri kendi toprakları olan Suriye ve Lübnan’a bir kanunla tehcir eder. Ermeniler bu esnada toplam nüfusları 1.5 milyon civarındadır. Tehcire uğrayan sayı ise 500 bin kadardır ve bunların 300-350 bini emniyetli bir şekilde göç etmiştir. Ermenilerin iddia ettiği gibi öyle 1.5 milyon insan ölmüş ya da öldürülmüş değildir” dedi. 

BATI KENDİ TARİHİNE BAKSIN

“Ermeniler yıllardır yaptıkları faaliyetlerle soykırım yalanı konusunda çok yol aldılar. Milli bir strateji ile batının da desteğini alarak birçok ülke de iddialarını kabul ettirdiler” diyen Arslan, gerçekleri şöyle anlattı: 
“Maalesef bizim cephede durum hiç iç açıcı değil. Her yıl nisan ayı geldiğinde savunmacı bir tavır sergiliyoruz ve haklılığımızı ortaya koyamıyoruz. Aslında tarihçilerin yaptığı araştırmalar üzerine milli bir strateji geliştirmeli ve tezlerimizi bu şekilde başta kendi gençlerimiz olmak üzere dost-düşman herkese anlatmalıyız. Ayrıca bizi soykırımla suçlayan Batı evvela kendi tarihine baksın, kendi yaptıklarına bir isim bulsun. Şanlı tarihimize kara leke çalmaya çalışmasın.

MİLLİ ŞEHİT KAYMAKAM KEMAL BEY

Son olarak Yozgatlı da olmamız hasebiyle bir yiğidi, bir şehidi yani Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’i anmadan geçmeyelim. Kemal Bey, tehcirin uygulanmasında görevi kötüye kullanmak iddiasıyla-aslında Batı’ya şiirin görünmek maksadıyla-1919 yılında İstanbul’da muhakeme edilip idam cezasına çarptırılır. Ve bir gün sonra binlerce kişi tarafından ebediyete uğurlanır. Onu da buradan rahmetle analım. Allah başta Kemal Bey olmak üzere ütün şehitlerimize rahmet eylesin.”

Editör: TE Bilişim