İsrail’in Kudüs’teki zulüm ve katliamları artık dayanılmaz noktalara ulaştı. Bütün dünyanın gözleri önünde vahşetin her türlüsünü sergiliyorlar. Haksızlık karşısında sessiz kalan, dilsiz şeytandır. ABD başta olmak üzere, susan, seyreden ve böylece İsrail’in devlet terörüne yol verenlerin hepsi şeytanın müfrezeleridir. Duruma göre vaziyet alanlar, bir orta yol arayanlar, durumu idare etmeye çalışanlar, arkadan dolanıp kaçanlar, sessizliğe gömülenler bu zulme ortaktır.

İSLAM ÂLEMİNİN YÜZ KARALARI

Bizi asıl üzen, hatta kahreden, İslam âleminin perişan hâlidir. Bu kadar hayati bir meselede dahi bir bütünlük sağlanamayacaksa, ne zaman ve hangi olay karşısında sağlanacak? Tabii içimizdeki İsrail uzantılarını da unutmuyoruz. 1 buçuk milyarlık İslam âleminin, 8-10 milyonluk bir devletçiğe bu kadar sessiz kalması, aslında İsrail’in bu cüreti nereden bulduğunun en önemli göstergesidir. Kendi kirli ve kanlı düzenlerini sürdürmek için her rezilliği, hatta ihanete razı olan diktatörler var oldukça ne bu zulüm biter, ne bu kan durur, ne de İslam dünyasının gözyaşları diner. Bir de bu zavallı hâllerine bakmadan ve utanmadan, sefil bir şekilde İsrail’e teslim olup Türkiye’yi hedefe koyan sözde Müslüman devletler var. Bunlar İslam dünyasının yüz karalarıdır ve her iki cihanda da hesap vereceklerdir.

HDP, İSRAİL’İN MAŞASIDIR

Türkiye’nin aleyhine olan her şeye herkesten önce sahip çıkan içimizdeki kalleşlerin, İsrail zulmü karşısında kayıplara karışması ayrı bir kepazeliktir. HDP denilen terör yapılanması yine şeytana yoldaş olmuştur. Bu tavrı ile aslında kime hizmet edip, nerelerden emir aldığını ve neyi hedeflediğini de açık bir şekilde hâlâ anlamayanlara göstermiş oluyor. HDP’nin içinde olduğu ihanetin varmak istediği yer, tam olarak İsrail’in vahşet ve işgallerine yardımcı olmak ve sonuca ulaşmasını sağlamaktır. Ermeni iftiralarına sahip çıkan bu hainlerin, İsrail’e de sessiz kalması varlık sebeplerine uygun olsa da, bir siyasi parti olarak faaliyetlerini sürdürmeleri Türk milletine zulümdür. Göstermelik kınama beyanları ile durumu idare etmeye çabalayan zilletin diğer unsurlarının durumu da gözümüzden kaçmamaktadır ve içler acısıdır. PKK’dan himmet bekleyenlerin, İsrail’e rest çekmesi zaten beklenemez.

TARİHTEN GELEN SORUMLULUKLARIMIZ VAR

İslam âleminin de, bütün mazlum ve mağdurların da tek ümidi Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletidir. Türkiye’nin her zaman güçlü, iddialı, kararlı ve belirleyici olması gerektiğini söylerken, bütün bu yaşananları da içine koyuyoruz. Biz Türk milletiyiz. Tarihten gelen sorumluluklarımız var. Dünyaya nizam vermiş bir milletiz ve bizden her zaman bu bekleniyor. Bizim olmadığımız yerlerde zulüm oluyor. Bizim yön vermediğimiz, belirleyici olmadığımız bölgelerde kan ve gözyaşı durmuyor. Geri çekilemeyiz, uzak duramayız, sessiz kalamayız. Böyle bir hakkımız yok. Nitekim, hükümetimiz son derece haklı ve doğru tepkiler ortaya koymuş, uyarılar yapmış ve dünyayı bu vahşete dur demeye çağırmıştır. Gerekirse, daha önceki örneklerde olduğu gibi daha fazlasını da elbette yapacaktır.

MESCİD-İ AKSA İLK KIBLEMİZ

Yıllardır ve adım adım Kudüs’ü Müslümanlardan arındırma faaliyeti esasen tüm insanlığın, tüm insani değer ve mirasın müşahitliği altında gerçekleşiyor. Sistematik biçimde Mescid-i Aksa’ya yapılan alçak saldırılar, bunun yanı sıra diğer mukaddes mekân ve mabetlerimize yönelik ağır saygısızlıklar tahammül sınırlarımızı zorluyor. Mescid-i Aksa ilk kıblemizidir. Peygamber Efendimizin, ibadet ve ziyaret maksadıyla gidilmesini tavsiye ettiği üç mescitten biridir. Kudüs, hiçbir şartta vazgeçmeyeceğimiz kutsalımızdır. 400 yılı aşan bir süre ecdadımızın hâkimiyeti altında bulunmuştur. Bu süre zarfında en huzurlu, en müreffeh, en barışçı dönemini yaşamıştır. Kudüs'ün siyonizmin, Haçlı heveslerinin, batıl emellerin tuzağına ve kapanına kıvrana kıvrana düşmesi kabul edilemez, izah ve ifadesi olmayacak bir çarpıklıktır.

BUGÜN DEĞİLSE NE ZAMAN?

Artık sözün bittiği yerdeyiz. Bu zulüm daha fazla devam edemez. İslam âleminin uyanması ve duruma el koymasının zamanı çoktan gelmiştir. Gerekirse neler yapılabileceği Trump denilen soytarının Kudüs’ü bir oldubitti ile İsrail’e başkent yapma çabaları sırasında görülmüştür. Dünyanın bu vahşete sessiz kalmaması için harekete geçilmeli, uluslararası kurum ve kuruluşlar devreye sokularak, İsrail terörüne set çekilmelidir. Türkiye üzerine düşeni her zaman olduğu gibi yapmaktadır ve bundan sonra da yapmaya devam edecektir. İslam dünyasının hiç olmazsa bu konuda bir araya gelmesi ve ortak tavır belirlemesi şarttır. Aksi durum İsrail’in işgal ve katliamlarına hizmettir. Bugün değilse ne zaman?