MESAFENİ KORU

“Soğuk bir kış sabahı çok sayıda oklu kirpi, donmamak için birbirine bir hayli yaklaştı. Az sonra oklarının farkına vardılar ve ayrıldılar. Üşüyünce birbirlerine tekrar yaklaştılar. Oklar rahatsız edince yine uzaklaştılar. Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları ikilemi, aralarındaki uzaklık her iki acıya da tahammül edebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya kadar sürdü. İnsanları bir araya getiren, iç dünyalarının boşluk ve tek düzeliğidir. Ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onları birbirinden uzaklaştırır. Sonunda bir arada var olabilecekleri nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar. Bu uzaklıkta duramayanlara “keep your distance; mesafeni koru!” denir. Bu noktada çevrenin sıcaklığını hissetme arzusu kısmen karşılanır ama buna karşılık okların acısı hissedilmez. Kendi iç sıcaklığı çok yüksek olanlar ise ne sıkıntı vermek ne de sıkıntı çekmek için topluluklardan uzak durmayı tercih ederler.”

Bu öğreti ömrünü, yaşamın anlamını sorgulamak üzere harcayan Arthur Schopenhauer’den. Gerçekleri, özellikle de acı gerçekleri görmeyi öğrendiğim filozoftur kendisi. Pembe gözlüklerimi elimden alan adamdır. Schopenhauer’un felsefesi hayattan, hayattaki  ve insanın içindeki kötülüklerden kurtulma çabası olarak değerlendirilebilir. Haksız da sayılmaz Schopenhauer. İnsanın içinde hep bir kötülük var. Düşünsenize kendi kendimize bile zarar vermiyor muyuz zaman zaman. Kendine bile zarar verebilen insanın, içindeki bencillik duygusuyla başkalarına zarar vermemesi mümkün mü? Bu yüzden Schopenhauer insanlardan uzak durmanın ya da mesafeli davranmanın kötülüklerden korunmanın en iyi yolu olduğunu düşünüyor.

Yanlış hatırlamıyorsam iki sene önce okumuştum bu oklu kirpi öğretisini. O zamandan bu yana yaşadıklarım bana Schopenhauer’ın ne kadar haklı olduğunu gösterdi. Evet, mesafesini koruyamayan acılarını koyunlar. Üzgünüm ama bu dünya böyle ilerliyor. Bizden önce de böyleydi sonra da böyle olacak. Ne kadar korunmaya çalışıyorsak o kadar da zarar veriyoruz. İstisnalar yaratıp mesafeleri aradan kaldırdığımızda okların acısıyla silkelenip daha kuvvetli zırhlar kuşanıyoruz. Öldürmeyen acılar güçlendiriyor ama güçlü olmak mutlu olmaya yetiyor mu, orası tartışılır. Batan okların acısını unuttuğumuzda yeni istisnalar yaratıyoruz hayatımızda. Mesafeyi korumayı unutuyoruz. Derken bir kısır döngü halinde yaşayarak sona geliyoruz.

Kısır döngünün sonuna geldiğinde yaralamış ve yara almış olmak istemiyorsan, mesafeni koru! Keep your distance!
YORUM EKLE