Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Memuru enflasyona ezdirmemek!..

Memuru enflasyona ezdirmemek!..

İşçi, memur ve emeklilerine yönelik zam söz konusu olduğunda ve bu hususta hükumet ile sendikalar masaya oturduğunda hükûmet kanadı zam oranının hesaplanmasında yıllık enflasyon rakamlarını ortaya artarak çok düşük zam oranlarını gündeme getiriyor ve gerekçe olarak da, “Memuru ya da işçiyi enflasyon altında bir ücrete mahkûm etmeyeceğiz” deniyor. Böylece milli gelir artışından sanki çalışanlar ve emekler gerekli payı alacakmış gibi bir görüntü oluşturuluyor. Şahsen böyle bir görüntünün gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum. Çalışanlar ve emeklerin tek sıkıntısı enflasyon değil. Sözgelimi belirlenmiş olan asgari ücretin sendikalar ve devlet tarafından her ay açıklanan açlık ve yoksulluk sınırını belirleyen rakamlara bakıldığında ne demek istediğimiz rahatlıkla anlaşılacaktır. Çünkü çalışanların bir kısmı yoksulluk, önemli bir kesimi de açlık sınırının altında bir rakamla geçinmek zorundalar. Böyle olunca çalışanlara ve emeklilere sadece yıllık enflasyon rakamını baz alarak zam yapılması çalışanların ve emeklilerin büyük bir kesiminin açlık ya da yoksulluk sınırının altında bir ücretle çalışmaya mahkûm edilmesi anlamına geliyor. Yani gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesinde enflasyon rakamlarının ölçü alınması hem doğru değil hem de gerçekçi olmuyor.

Memur ve memur emeklileri için hükûmetin belirlediği artış miktarı sendikalar tarafından yetersiz bulunarak; bunun müzakere edilecek bir yanının olmadığı açıklandı. Buna rağmen en azından hükûmet kanadından yeni bir teklif gündeme gelebileceği gibi sendikalar da ilk tekliflerinde bir indirime gidebilirler. Bunda da sonuç alınamadığında hakem heyetine gidilecek ve orada da büyük bir ihtimalle hükûmetin dediği ağırlık kazanacaktır. Gerçekten memurlar ve emeklilerinin rahat nefes alması isteniyorsa her ay açıklanan açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarına ulaşabilmek için yapılacak zammın ötesinde özellikle düşük ücretle çalışanlar ve emeklilere seyyanen sabit bir zammın yapılması gerekiyor. Bu rakamın ne olabileceğini elbette hükûmetin belirlemesi lazımdır. Ancak her sene emekli ve çalışanlara yapılacak zamda ölçü olarak yıllık enflasyon rakamlarının alınması gerçeği yansıtmıyor.

Hemen belirteyim ki, açıklanan açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarının altında bir ücrete memur ve emeklilerinin mahkûm edilmekten kurtulması enflasyon oranında zam da yapılsa mümkün olmaz. Bu bakımdan olayın topyekûn ele alınması, çalışanların ve emeklilerin yoksulluk ve açlıktan kurtarılması lazımdır. Her fırsatta ülkemizdeki milyonerlerin sayısındaki artışın ilan edilmesi, bu artışın tolumun bir bütün olarak gelir seviyesindeki yükseliş gibi takdim edilmesi doğru değildir. Bunun da ötesinde fert başına düşen milli gelirin 2 bin 500’lerden 10 binlere çıkartıldığını söylemek de bir gerçeğin ifadesi olsa bile milli gelirdeki artıştan toplumun adil bir pay almadığını gösterir. Milyonerlerin sayısı artarken çalışanların ve emeklilerin büyük bir bölümü açlık ve yoksulluk sınırının altındaki bir ücrete mahkûm ediliyorsa bu durum o ülkede gelir dağılımında ciddi bir dengesizliğin olduğunu gösterir. Yani, zenginler daha zengin olurken dar ve sabit gelirliler yokluğa mahkûm ediliyor demektir. Bir adım daha atacak olursak dar ve sabit gelirliler sürekli olarak bankalara mahkûm ediliyor, kazandıkları ile geçinemezken bir de bankalara o sınırlı kazançları ile faiz ödeyerek yerli ve yabancı sermaye sahiplerini daha da zenginleştirmek için çalışıyorlar demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi