Medya Arkası (14.01.2017)

Medya Arkası (14.01.2017)
Köşe yazarlarının gündeminde 2019 seçimlerinde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün aday olacağı iddiaları vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

Kurtulmuş'un siyasi duruşu / Muharrem Sarıkaya / Habertürk

Kurtulmuş, sözünü başka tarafa çekilmeyecek netlikte söyledi.

Öncelikle, Abdullah Gül’ü tanıyan biri olarak “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı aday çıkmaz” dedi.

Bu aşamada, “Siyasi hareketlerin doğal liderleri hareketi sürdürür”anımsatmasında da bulundu.

Bununla birlikte Gül’ün konuşma özgürlüğüne de sahip çıktı, “Hiç kimseye ‘Sen konuşma’ deme halimiz yok...” dedi.

Eğer bir zorunluluk yoksa yargılamaların tutuksuz olması gerektiğine ilişkin görüşünü de korudu.

‘Gül, Erdoğan’a karşı aday olmaz’ / Serpil Çevikcan / Milliyet 

Antalya’daki temasları sırasında bir araya geldiğimiz Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na aday olup olmayacağı tartışmaları, MHP ile ittifak ve AYM’nin son kararıyla ilgili mesajlar verdi.

GÜL ORTAYA ÇIKMAZ: (11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün aday olma niyeti var mı? Ne yapmayı düşünüyor?) Tanıdığım kadarıyla Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan’a karşı Cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya çıkmaz. Ben kimin ne yapmak istediğini bilmiyorum ama benim bildiğim Abdullah Gül, Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkmaz. Çünkü 2019 seçimleri şahısların ötesinde önem arz eden bir seçim. Sadece ilk sefer Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından doğrudan seçiliyor olması değil, bundan sonra sistemin nasıl oturacağının da şekilleneceği döneme giriyoruz. Açıkçası Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanımızın karşısına aday olarak çıkmayacağını düşünüyorum.

Şimdi yine benzer söylemler: Tayyip Erdoğan ile Fetullah Gülen arasında başlangıçta beraber yürünen yolun; milli, yerli, dini değerlerle döşenmesi ve “alnı secde görenden kötülük gelmez” şablonunu ısıtıp halkın önüne koyuyorlar. Ben şüphe ederim. AKP'ye oy verenler! Sizler de şüphelenin. Bu memleket hepimizin. Milli, yerli, dini değerler de hepimizin. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın anketlerinde oyu tek başına birinci turda (yüzde 50+1) Cumhurbaşkanı olmaya yetmiyor, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin oyu da tek başına barajı geçmeye yeterli gelmiyor olmalı. İttifak, yerli, milli, dini değerler için değil Tayyip Erdoğan'ı yeniden Cumhurbaşkanı, Devlet Bahçeli'yi de yeniden milletvekili yapmayı garantilemek için kuruluyor olmalı. Dava, koltuk davası. Milli, yerli, dini değerler. Seçmene atılan oy kancası.

Bahçeli, İkinci Fetullah olur mu? / Necati Doğru / Sözcü

İttifakın sonu ne olur? Sonunda tıpkı Tayyip Erdoğan ile Fetullah'ın kanlı-bıçaklı olması gibi Erdoğan ile Bahçeli de birbirini darbe girişimi benzeri ittirmeye girebilirler mi? Bu ülkede “15 Temmuz hiç yaşanmamış gibi davranamayız” ve akla gelen şu soruları mutlaka sormalıyız:

BİR: Bu iki lider, yeni bir “Dolmabahçe Masası Kurma” ya da “Oslo Süreci Başlatma” konusunda ne düşünüyor?

İKİ: ABD ve AB ile ilişkilerde yeniden bir “Brüksel Sevdalısı Olmak” durumu çıkarsa bu iki liderden hangisi ittifakı önce devirir?

ÜÇ: Kıbrıs konusunda bu iki lider tam olarak hangi çizgide anlaşıyor, nereye kadar beraber oluyorlar?

DÖRT: Devletin kadrolarına; orduya, polise, yargıya, MİT'e, bakanlıklara, derneklere, vakıflara kendi partilisini, yandaşını yerleştirmek konusunda bu iki lider arasında kanlı bıçaklı olma durumu çıkmayacağının garantisi nedir? (Devlet Bahçeli'nin hocası rahmetli Alparslan Türkeş de milli cephe koalisyonlarına küçük ortak olarak girer, büyük ortak olarak çıkardı.)

BEŞ: Milli Eğitim sistemini “dini eğitim üzerine mi yoksa çağdaş ve ileri öğretim ölçüleri üzerine mi” bina etmek konusunda; iki liderin birleştiği ve ayrıldığı noktalar nedir?

ALTI: İki liderin “Başkanlık sistemi”inin işleyişinden bekledikleri aynı mıdır? Tayyip Erdoğan'a göre başkanlığın yetkileri nerelere kadar gider? Yetkilerinin duracağı bir sınır var mı? Devlet Bahçeli'ye göre başkanlığın yetkileri nerede başlar, nerede biter? Erdoğan, Bahçeli'yi hep taşır mı? Bahçeli, 2. Fetullah olur mu? Şüphelenmek sağlıktır. 

Seçim yoksa neden konuşuyoruz? / Güngör Mengi / Vatan

Gerçekten merak edilmeyecek gibi değil. Bir yandan devamlı “seçim 2019’da” derken diğer tarafta aralıksız olarak seçimden ve “olası ittifaklardan” söz ediyoruz.

CHP “Bu seçim demokrasiden yana olanların birlikte mücadele edeceği bir seçim olacak. 2018’de daha büyük mutabakatları, buluşmaları sağlayacak siyasete ihtiyaç var” diyerek başta “İYİ Parti” olmak üzere diğer muhalefet partileriyle ittifakı işaret ediyor.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener “CHP ile seçim ittifakı yapmayacaklarını ancak cumhurbaşkanlığı seçiminde 2’nci tura kalan muhalefet adayını destekleyeceklerini” söyledi. Buna rağmen CHP “ittifak” tercih ettiği görüşünde ısrarlı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Biz aday çıkarmayacağız, karşılık beklemeden Erdoğan’ı destekleyeceğiz” dedi. Bu söz anlaşılmayınca “Türkiye’nin yüz yüze olduğu tehditlere karşı Yenikapı bilinci”nden söz etti.

Hep darbe mi beklenecek?

Burada “yeni darbe girişimleri olabileceğini” kast etmiyorsa hangi tehdidi kast ediyor, yine pek anlaşılır gibi değil.

 FETÖ’cüler hala devletten temizlenmediğine ve operasyonlar sürdüğüne göre yeni darbe girişimi ihtimalleri hiç bitmeyecek ve bir önemli seçim daha OHAL şartlarında mı yapılacak o da belli değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli’den sonra “ittifak” ifadesini pekiştirirken bunu “Milli mutabakat” olarak adlandırdı.

Erdoğan, 2019 seçiminin “yerli ve milli” olanlarla “ipi başka mahfillerin elinde olanlar arasında geçeceği açıktır” diyor.

Önceki seçimlerde duyulmamış olan “yerli ve milli” tanımlarının neden bu kadar sık tekrarlandığı merak ediliyordu, bu sözlerle anlaşılmış oldu. 

Hukuk siyasetin emrine girdiğinde...  / Emre Kongar / Cumhuriyet

Hukuk bir kez siyasetin emrine girerse, bir daha bağımsız ve tarafsız olamaz... 
Çünkü hiçbir hizmetkâr efendisine yeterince yaranamaz!

***

Anayasa Mahkemesi, tutuklu yargılanan Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ınbaşvurularını kabul ederek, salıverilmelerine karar verdi. 
Mahkemeler ise Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına derhal uymaları gerekirken sanıkları hemen tahliye etmedi... 
Üstelik yapılan yeni bir başvuru da, “Anayasa Mahkemesi görev gaspı yapıyor”denilerek, reddedildi. 
Ortaya “Hukuk Devleti” açısından kabul edilemez bir durum çıktı.