“MECLİS BAŞKANLIĞI TRAKYA’YA BİR TEVECCÜHTÜR”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve AK Parti Tekirdağ Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Şentop, sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldiği yemekte yaptığı konuşmada, “Meclis Başkanlığı görevi, önemli bir görev. Çeşitli değerlendirmelerden sonra, Cumhurbaşkanımız adaylık başvurusu için bu göreve beni uygun buldu. Bu bir teveccühtür. Ancak bunu, benim şahsıma bir teveccüh olarak kabul etmiyorum. Bunu Trakya’ya, Rumeli’ye karşı bir teveccüh olarak kabul ediyorum.” ifadelerini kullandı.

“MECLİS BAŞKANLIĞI TRAKYA’YA BİR TEVECCÜHTÜR”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve AK Parti Tekirdağ Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Şentop, sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldiği yemekte yaptığı konuşmada, “Meclis Başkanlığı görevi, önemli bir görev. Çeşitli değerlendirmelerden sonra, Cumhurbaşkanımız adaylık başvurusu için bu göreve beni uygun buldu. Bu bir teveccühtür. Ancak bunu, benim şahsıma bir teveccüh olarak kabul etmiyorum. Bunu Trakya’ya, Rumeli’ye karşı bir teveccüh olarak kabul ediyorum.” ifadelerini kullandı.

Emre SEDEF
Emre SEDEF
21 Mart 2019 Perşembe 08:40
“MECLİS BAŞKANLIĞI TRAKYA’YA BİR TEVECCÜHTÜR”

TBMM Başkanı ve AK Parti Tekirdağ Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Şentop, geçtiğimiz gün Edirne’deydi. Edirne Merkez ve İlçelerinde birçok etkinliğe katılım gösteren Şentop, akşam yemeğinde ise Edirne’deki sivil toplum kuruluşlarıyla buluştu. Edirne’de bulunan bir tesiste gerçekleştirilen akşam yemeğinde konuşan Şentop kendisinin de bir muhacir çocuğu olduğunu belirterek, Meclis Başkanlığı görevinin Trakya ve Rumeli’ye gösterilmiş bir teveccüh olduğunu söyledi.

TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’un konuşmasından satır başları şu şekilde:

“MUHACİR AİLESİ ÇOCUĞUYUM”

“Ben Tekirdağ Milletvekiliyim, Tekirdağ doğumluyum. Süleymanpaşa ilçesinde doğdum. Bir muhacir ailesi çocuğuyum. Annem Tekirdağ'ın yerlisi. Yerlisine Gacal diyorlar biliyorsunuz ve Gacallar da Peçenek Türkleri'nden. Osmanlı'dan önce, o topraklarda Müslümanlığı kabul etmiş olan Türkler. Babamın baba tarafı Eski Yugoslavya Muhaciri diyorlar. Bugün Makedonya sınırları içerisindeki Gevgeliler. 1926'da oradan buraya gelmişler. Dedem 12 yaşındayken babası onun ismini taşıyor Molla Mustafa Müderris. Tabii bu soyadını almak istemiş o zaman ama ilk soyadı kanunu çıktığında vermemişler, yazmamışlar. O da daha önce bir Abdülhamit'in paşalarından birisi var onunla beraber Bulgar çetelerine karşı bir mücadele yürütülüyor. Çok etkili oluyor ve bu etki hazmedilmediği için orada onu şehit ediyorlar suikastle. Babamın anne tarafı da mübadil. Güney Makedonya'dan. Onlar 1924'te Tekirdağ'ın Kumbağ Köyü'ne gelmişler. Kumbağ bir Rum Köyü. Rumları gönderiyorlar sonra onlar gelip oraya yerleşiyorlar. Büyük dedemiz Molla Mustafa'nın arazileri varmış ama gelirken satmamış kiraya vermiş. 10 yıllığına kiraya vermiş. 10 yıl sonra döneriz diye düşünmüş demek ki. Tabi o günün şartlarında böyle bir hesap yapıyor ama bir daha dönmemişiz. O topraklarda şu an akrabalarımız yok ama hatıralarımız var.”

“EN UZUN GÜNLERİ YAŞIYORUZ”

“Cumhurbaşkanımızın takdiri, meclisimizin kararıyla Meclis Başkanı oldum. Zor bir görev. Özellikle içinde yaşadığımız günler, aylar, yıllar bakımında çok önemli sorumluluklar var. Sizlerin duasıyla bu sorumlulukların altında kalkacağız inşallah. Tarihin dönemleri, tarihte günler, aylar, yıllar hep aynı değil. Yıl, yıldır, ay aydır ama tarihte gerçekleşen olayların hacmi, etkisi bakımından bakıldığında bunların sürelerin belki ölçü birimlerine göre aynı ama etki bakımından farklılıklar var. İlber Ortaylı hocanın bir kitabı var;İmparatorluğun en uzun 100 Yılı’ diye. 19'uncu yy Osmanlısı'nı anlatıyor. Tabi hepsini anlatabilmek mümkün değil kitapta ama kitaba ama kitaba koyduğu isim önemli. 100 yılın uzunu kısası olur mu? Ama gerçekten o yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu'nun en uzun yüzyılıydı. Koskoca imparatorluğun birçok alanda, cephede gerilediği, direndiği, mücadele ettiği, toprak ve nüfus kaybettiği acı hatıralarla anılacak bir yüzyıl. O yüzyıl diğerlerine göre daha uzundu. Onun için tarih zaman zaman hızlanır. Bazen aylar hafta gibi, haftalar günler gibi, günler saatler gibi geçer. Tarihin kavşak noktaları, hızlandığı noktalar olur. Bir dönüşüm yaşanır genel olarak insanlıkta. Bu bakımdan bizim bugünlerde yaşadığımız günleri de böyle nitelendiriyorum. Yaşadığımız dönemler Dünya'nın en uzun günleri, haftaları, aylarını yaşıyoruz. İçinde gerçekleşen olaylar bakımından bunu kastediyorum.”

“DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR”

“1950'den bugüne kadar dünya nüfusunun sadece yüzde 10'u Avrupa'da yaşıyor. Afrika yüzde 40'ların üzerine çıkmış. 2100 yılına yönelik nüfus projeksiyonlarında Avrupa'da dünya nüfusunun sadece yüzde 5'inin yaşayacağı, Afrika'da ise yüzde 65'in üzerinde insan yaşayacağı öngörülüyor. Bu nüfus dengeleri tarihi gelişme bakımından önemli. Devletlerin yükselişlerini ve çöküşlerini aynı zamanda oransal olarak dünyanın nüfus yoğunluğu bakımından da teyit edebilirsiniz. Afrika'nın Asya'nın dünyanın bundan önceki yüzyılda sömürülen toplumlarının siyaset sahnesine yavaş yavaş çıkmaya başladığı bir dönemin başlangıcından geçiyoruz. Önümüzdeki 25 yılda belki önemli emarelerini göreceğimiz büyük bir değişimin içerisine giriyoruz.  Bu dönemde yükselen değerler var dünyada. Çin, Hindistan, Almanya ve Türkiye gibi. Türkiye de bu sahnede yavaş yavaş yer almaya başlıyor. Sadece ekonomisi ve nüfusuyla değil. Türkiye değerleriyle ve dünyaya teklif ettiği şeylerle ön plana çıkmaya başlıyor. Bu 20'nci yüzyıldaki kurumların, yapının insanlığa barış getirmeyeceğini ilk olarak açık bir şekilde dile getiren ve yerine teklifte bulunan ülke Türkiye'dir. Cumhurbaşkanımız birçok yerde basit bir slogan söylüyor; ‘Dünya 5'ten büyüktür’ diyor. Bu 5 meselesini biliyorsunuz, 2'nci Dünya savaşı sonrası Birleşmiş Milletler kurulduğunda savaşın galipleri düzeni kendilerine göre kurmuşlar. Kendilerine istisnai bir mevki belirlemişler. Çin, Rusya, İngiltere, Fransa ve ABD. Bu 5 ülke diyorlar ki BM'deki 190 ülke otursa bir karar verse bu 5 ülkeden bir tanesi itiraz ettiği zaman 190 ülkenin kararı geçersiz hale geliyor. İşte İsrail'le ilgili karar alıyor BM, ABD'nin geçersiz oyuyla karar geçersiz hale geliyor. İşte bu 5 ülkenin her biri geri kalan ülkelerin diğerlerinden daha değerli. Böyle bir düzene Türkiye itiraz ediyor. Diyor ki; dünyada barışı sağlayacak bir kurum olacaksa devletlerin eşitliğini esas alacak bir kurum olması lazım bunun. Onun için 5'ten büyüktür diyoruz.”

“ARTIK OYUN KURAN BİR ÜLKEYİZ”

“Bizim aslında bugün ekonomik saldırıya uğruyoruz dediğimiz şeyler, 2008'de başka ekonomik sistemler içerisinde Çin, Rusya başta olmak üzere üzerinde düşünülüp çalışılmış bir takım senaryolar. Bunları niçin söylüyorum, artık dünyada 20'nci yüzyılda bozuk olduğunu söylediğimiz düzen gibi bir düzen bile yok. Dünya yeni bir düzen arayışı içerisinde ve herkes kendisine o düzen arayışında kendisine güçlü bir pozisyon belirleyebilmek için mücadele ediyor. Türkiye de kendisini bu yeni kurulacak düzen içerisinde etkili bir aktör olacak şekilde konumlandırmaya çalışıyor. Bugüne kadar yürütülen politikalar bu. Malum iktisatta ‘oyun teorisi’ vardır. Basit bir ekonomik işlem bile bir oyundur aslında. Onu bir oyun gibi düşünerek hareket etme üzerine kurulu bir şey. Tabi Dünya'da oyun kuranlar var, oyun kuramayanlar var. Başkalarının kurduğu oyunların içerisinde yer alanlar var. Kurdukları oyunda da hepsinde kendi kazanmıyor. Her oyun kurucu kısmi bir kazanca sahip oluyor. Türkiye de uzun zamandır kendi başına oyun kuran ülkelerden bir tanesi. Oyun kurmak demek, o oyunda yüzde 100 başarılı olduğun anlamına gelmiyor. Bugün ABD, Suriye'de bir oyun kurdu ama yüzde 100 başarılı diyebilir miyiz? Afganistan'da başarılı mı? Değil. Türkiye daha önce kurulan oyunların içerisinde yer alıyordu şimdi ise kendisi bir oyun kurucu. Kurduğumuz oyunların hepsinde başarılı mı oluyoruz? Hayır, tam başarılı olamıyoruz. Kısmi başarılar oluyor bazılarında ama mesafeler alıyoruz. Bunların bir kısmı anlatılabilir şeyler, bir kısmı anlatılamayacak şeyler. Böyle bir dönemden geçiyoruz.”

“TRAKYA’YA, RUMELİ’YE BİR TEVECCÜHTÜR”

“Meclis Başkanlığı görevi, önemli bir görev. Çeşitli değerlendirmelerden sonra, Cumhurbaşkanımız adaylık başvurusu için bu göreve beni uygun buldu. Bu bir teveccühtür. Ancak bunu, benim şahsıma bir teveccüh olarak kabul etmiyorum. Bunu Trakya’ya, Rumeli’ye karşı bir teveccüh olarak kabul ediyorum. Daha önce Trakya’nın, Rumeli’nin göstermiş olduğu teveccühe bir karşılıktı bu. Şimdi teveccüh sırası, Trakya’da, Rumeli’de. Cumhurbaşkanımızın göstermiş olduğu teveccühe, bir teveccühle karşılık vermek gerekiyor. İnşallah Türkiye’nin ilerleyişinde, yeniden Büyük Türkiye davasında Trakyalı hemşehrilerimizin en ön saflarda yer alarak, en ön saflarda yer aldığını göstererek bu yürüyüşe katkı sunacağına inanıyorum.”

Kerem Filiz
 

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.