MARMARA DENİZİNDE BÜYÜK TEHLİKE

Geçtiğimiz günlerde Antalya’da balıkçıların ağından bir tekneyi dolduracak kadar balon balığı çıktı, Mersin’de bir çocuğun parmağını kopardı, bir vatandaşın ayağına aslan balığı düştü ölümden döndü ve kıyıya vuran zehirli balıkları yiyen kediler telef oldu. Türk denizlerini hızla istila eden zehirli balık türleri sınır tanımıyor, vatandaşı korkutuyor. Aynı tehlike Marmara’da da görülmeye başlandı Türk deniz sularında popülasyonu her geçen gün artan zehirli balıklar, hem balıkçıları hem de vatandaşları korkutmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde ayağına balon balığı düşünce ölümden dönen vatandaş, hemen arkasından kıyıya vuran balon balıklarını yiyen kedilerin telef olmas durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor. Denizlerimizin önemli bir sorunu haline gelen zehirli balıkların en çok nerelerde olduğunu, nelere dikkat edilmesi gerektiğini ve zehirli balıkların denizlerimizde artmasının nasıl engellenebileceği sorularına Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Ateş cevapladı.

”MARMARA VE KARADENİZ’DE GÖRÜLMEYE BAŞLANDI” Akdeniz’de insan sağlığını tehlikeye atabilen zehirli 10 tür bulunuyor. Hint Okyanusu’ndan Süveyş Kanalı aracılığıyla Türkiye’ye giren türlerin 7’si balık, diğerleri deniz kestanesi, denizanası ve benzeri organizmalar olarak biliyor. Prof. Dr. Ateş, zehirli balık türlerinde en büyük popülasyonların Doğu Akdeniz’de olduğunu belirtti.

Balon balıklarının yumurtaları, karaciğerleri, kas ve derilerinde Tetradotoksin (TTX) bulunuyor ve bu en güçlü zehirlerden biri olarak biliyor. Zehirli balıkların insanlar tarafından tüketildiklerinde zehirlenme, felç, bilinç kaybı, solunum durması, kalp krizi gibi seyir gösterebileceğini ve ölümle sonuçlanabileceğini söyleyen Prof. Dr. Ateş, aslan balığı ve sokar balığının zehirlerinin vücutlarındaki dikenlerde olduğunu açıkladı. Dikkatli tutulup temizlendiğinde etlerinin tüketilebileceğini söyleyen Ateş, özellikle sokar balıklarının ülkemizde Akdeniz ve Ege kıyılarındaki illerde tüketildiğini dile getirdi. ”FARKINDALIK OLUŞMALI, ÖNLEMLER ALINMALI” Balon balıkları ve aslan balıkları da dâhil olmak üzere istilacı türlerin sayısında ve yayılımında son 4-5 senedir bir artış gözlemlendiğini söyleyen Prof. Dr. Ateş sözlerine şöyle devam etti:

 

“Hızlı adaptasyonları, üreme kapasitelerinin ve genetik çeşitliliğin yüksek olması, av baskısına rağmen bu türlerin popülasyonlarını etkilemed Bu olağan dışı bir durum değil, süregelen bir durum. Son zamanlarda istilacı türlere yönelik yapılan çalışmalar doğrultusunda bu türler ve etkileri görünürlük kazandı. Sadece balon balığı ve aslan balığı değil ekosisteme zarar veren diğer istilacı türler konusunda bir farkındalık oluşmalı, gerekli araştırmalar yapılmalı ve önemler alınmalı.” BALON BALIĞININ BALIKÇILIK SEKTÖRÜNE ZARARLARI Balon balıklarının yengeç, kalamar, ahtapot gibi canlıları ve ağa takılan balıkları tükettiğini söyleyen Prof. Dr. Ateş “Balıkçının ağına takıldığında balıkçıya zaman kaybettiriyor, balıkçılık operasyonlarını güçleştiriyor, balıkçılık av araçlarına zarar veriyor ve balıkçıya ekstra bir i gücü çıkartıyor. Ayrıca istilacı türler besin rekabetine girdikleri yerel türlere üstünlük sağlayarak, popülasyonları olumsuz yönde etkiliyor” açıklamasında bulundu

KARAYA ÇIKARILMASI VE SATILMASI YASA: YAKILMASI ÖNERİLİYOR Peki Türkiye’de zehirli balık türlerine karşı balıkçılar ne yapabilir ne gibi önlem alınabilir? sorusu merak ediliyor. T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yayımlanan 4/1 numaralı ticari amaçlı su ürünleri tebliğinde belirtildiği üzere “Taşıdıklar toksin nedeni ile insan tüketiminde sakınca bulunan balon balıklarının karaya çıkarılması ve satılması yasak.”

Balıkçılar ve vatandaşlar tarafından yakalanan balıkların öldürülerek denize atılması ve karaya çıkartılmamasının en etkin çözüm olduğunu di getiren Prof. Dr. Ateş, “Balıkların karaya çıkartıldığı takdirde, çöp kutularına atmak veya toprağa gömmek yerine, belirlenmiş bir çöp atık bölgesine götürülmeleri ve mümkünse yakılmaları önerilebilir. Toprağa gömmek toprağı eşeleyip bu balıkları bulabilecek diğer canlılar açısından tehlike teşkil edebilir” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Ateş sözlerini şöyle tamamladı: “Balon balıkları ve diğer istilacı türler ile mücadele etmenin en etkin yolu eylem planları geliştirerek ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin güçlendirilmesini sağlamaktır. Av baskısı, kirlilik, kıyı ve dip tahribatı gibi nedenlerden dolayı zayıflamakta ya da yok olmakta olan yerel ekosistemler gelen istilacı türlere karşı kırılgan ve dirençli olamazlar. Bu faktörlere karşı yapılacak olan koruma çalışmaları, istilacı türlere kar yapılacak eylem planları doğrultusunda yerel ekosistemlerin güçlendirilmesi Türkiye deniz ekosisteminin sağlığı ve sürdürülebilirliği için önem taşıyor.”

Yorumlar: 0

Mail adresiniz gösterilmeyecek. Zorunlu aranlar (*)

58 + = 65