Hava Durumu

Malpraktis tazminatlarında özel hekimler mağdur(mu)….

Yazının Giriş Tarihi: 29.06.2022 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.06.2022 02:58

Öncelikle hekimlerimizin motivasyonlarını kıran, defansif uygulamaları tetikleyen, malpraktistazminatları ile ceza yargılamalarının negatif etkilerini azaltmak için yapılan kanun değişikliği ve sonrasında yayınlanan Mesleki Sorumluluk Kurulu Yönetmeliği; kamu görevlisi hekimlerin lehine fevkalade güzel bir düzenleme oldu… Başta Sayın Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca ve Sayın Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederiz…

Yeni düzenleme ile malpraktis davalarında işleyiş…

Malpraktis (tıbbi kötü uygulama iddiası) olması durumlarını öncelikle ceza ve tazminat davaları diye ikiye ayırmalıyız.

Ceza davalarında durum:Düzenleme ile bundan sonra ceza davasına konu edilebilecek durumlarda, ilk şart Mesleki Sorumluluk Kurulunun soruşturmaya izin verip vermemesidir.Soruşturma izni verilen durumda doktor tarafı, soruşturma izni verilmeyen durumda hasta tarafı, Ankara Bölge İdare Mahkemesine üst başvuru yapılabilir.Bölge İdari Mahkemesi de soruşturmaya hayır derse dosya kapanıyor. Lakin evet derse soruşturma açılır, yargılama yapılır.Yargılama sonucunda ceza oluşuyorsa da kasıt mı, taksir mi bakılır, kasıt ise ilgili sağlık personeline rücu edilir.Ceza davalarında kamu özel hekim ayrımı yok. Özel kurum hekimleri de Mesleki Sorumluluk Kurulu kararı neticesinde yargılanabilecek.

Ceza soruşturmalarında tüm kamu/özel hekimler aynı kapsamda…

Tazminat davalarında durum:Tazminat yargılamalarında işleyiş, kamu ve özel sağlık kurumlarında farklılaşıyor.Kamu kurumlarında; yargılama İdare Mahkemelerinde yapılıyor.Dava hasta aleyhine sonuçlanırsa, dosya kapanacak. Dava hasta lehine sonuçlanırsa, kamu tazminatı hastaya ödeyecek.Tazminatın ilgili sağlık personeline rücu edilip edilemeyeceğine ise Mesleki Sorumluluk Kurulu karar veriyor. Doktorun kusuru var ya da yok dosya kapanıyor. Kasıt var ise ilgiliye ceza davasındaki oranına göre rücu ediliyor.Özel sağlık kurumlarında; yargılama başvurusu, hastane ve hekimler için Tüketici Mahkemelerinde, sağlık sigortası şirketleri içinise Asliye Ticaret Mahkemelerine yapılıyor.Yargılama sonucunda tazminat kararı verilirse ilgili kişi, kuruluş veya kurum tazminatı öder.

Sağlık hizmeti icra ederken aynı/eşit işi gören hekimler arasındaki eşitsizlik...

Hekim zaten görevini yapmak için mesleğini icra ediyor, ister kamu olsun ister özel kurum hekimi olsun tabi ki kasti bir yaklaşımı varsa kastın cezasını ve tazminatını ödesin.

  Ama görünen o ki; kamu ve özel sağlık kuruluşlarında hizmet veren hekimler için tazminat davalarında sonuçlar farklı.

Kamu hekimi ceza davası yargılaması yoksa veya yargılama neticesi kastı yoksa da tazminattan muaf…

Ama özel sağlık kurumlarında çalışan hekimler için tazminat istemlerine ilişkin süreçler farklı işliyor…

Ve kusuru oranında hekim tazminatı ödemeye devam edecek….

Mesela apandisit nedeniyle hasta eğer kamuda ameliyat oluyorsa, bu ameliyatta hekimin kusuru nedeniyle bir tazminat doğuyorsa, hastaya kamu ödeme yapıp hekime rücu etmeyecekken; aynı ameliyatı özel hastanede olan bir hasta, aynı durumu yaşadığında alacağı tazminatını hekimi ödüyorsa,

  Bu uygulama, eşitler arasında eşitsizlik değil mi?

İşte sorularımızda da tam bu husus üzerine; 

  Sunulan tüm sağlık hizmetlerinin gözetimi, denetimi, planlaması ve organizasyonu Sağlık Bakanlığı tarafından yapıldığına göre ve bu özel hastane Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatının onaylanması halinde hasta kabul ederken, bu özel hastanede hekimin sunduğu tıbbi işlemler kamu hizmeti sorumluluğunda olmuyor mu?   Özel sağlık kurumlarındaki özel hekimler tarafından sunulan sağlık hizmeti bir kamu hizmeti değil mi?

Bu sorularımızın cevapları evet ise:

  Özel sağlık kurumlarındaki hekimlerin tazminat yargılamasına ilişkin dosyaları öncelikle mesleki sorumluluk kuruluna neden sonuca bağlanmıyor?

LexConsül hukuk bürosu kurucu avukatı Canberk Şen konuya daha farklı bir noktadan bakıyor. “Rücu meselesine ilişkin yapılan düzenlemelere eleştirileri mevcut. Bir devlet görevlisinin kamu hizmeti yaparken vatandaşa zarar vermesi durumunda, vatandaş Anayasamızın 40/3 ve 125/5 maddeleri uyarınca doğrudan devlet aleyhine tazminat davası açabiliyordu. Bu düzenlemenin getiriliş amacı, zarara uğrayan vatandaşın uğradığı zararının tazmini bakımından, daha güvenli bir kuruma başvuru yapabilmesini sağlamaktı. Bu yola başvurulabilmesinin ikincil koşulu da akabinde, Anayasanın ve Devlet Memurluğu Kanunun ilgili maddeleri uyarınca kamu görevlisine rücu edilebilmesiydi. Ancak yeni düzenleme ile ceza yargılaması kapsamında kastı bulunmayan doktora rücu edilemeyeceği düzenlenmiş.

  Peki, kast olmaması ile kusur olmaması aynı şey mi? Kast ile kusur aynı hukuki kavramlar mı? Aynı yoğunluğu mu taşıyorlar?  Hadi diyelim ki kanun koyucu böyle bir yol tercih etti, peki hiç ceza davası açılmamış, kamuda çalışan bir hekimin verdiği zarara ilişkin, İdare aleyhine açılan davada, hasta lehine tazminata hükmedilmesi durumunda sırf doktor hakkında ceza davası açılmamış olması, rücu mekanizmasını engellemek için yeterli mi?  Özelsağlık kurumlarındaki hekimler, kusura dayalı tazminatlarını neden kendileri ödüyor?

Düzenleme iyi niyetle yapılmış ancak eşitler arasında eşitsizliğe yol açmakta…

Yine Av. Canberk Şen diyor ki; kamu hekimleri lehine bir düzenleme olsa da, hekimler zorunlu mesleki sigorta yaptırmaktan kaçınmamalılar, mutlaka yaptırmalılar. Çünkü rücu edilecek tazminatlarda ödemeyi yapacak ilk sorumlu, zorunlu sigorta şirketleri olduğu unutulmamalıdır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.