“Bugünkü küfrü ne silahla ne para ile ne sayı ile yenebilirsiniz. Ancak bir çareniz var; İslam'ı tam yaşayacaksınız. Unutmayın ki insanın arşı gönüldür. Sadece Cenâb-ı Hakk'ı seven bir insanın kalbine Allah'ın nuru tecelli eder.” diyen ve ömrünü bu sözün gereğini yerine getirmeye tahsis eden Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi (1928-2022) ebedi âleme göçtü.

Tüm dünya Hocaefendiyi ve takipçilerini 15 Temmuz gecesi gösterdikleri kahramanlıklarla tanıdı. Darbe girişiminin daha ilk saatlerinde cemaat üyeleri sarıklı ve cübbeli bir şekilde en ön saflarda darbeye karşı mücadele etti. Darbecilerin uçaklarla, helikopterlerle saldırdığı bu güzide topluluk tek bir adım geri atmaksızın belediyenin önündeki havuzdan abdest almalarıyla hafızalara kazınmıştır. Bu abdest alış darbecilere karşı mücadelede şehadeti arzuladıklarının açık göstergesiydi.

O gece cemaat, resmî internet sitesinden, “Vatan ve Millet olarak zor ve çetin günlerden geçmekteyiz. Bu zor dönemi atlatabilmek için birlik beraberlik içerisinde devletimizin yanında hareket etmemiz gerekmektedir. Birlik ve beraberliğin tesisi açısından bizler, Allah Teâlâ’nın: ‘Ey iman etmiş olan kimseler! Allah’a itaat edin, o Rasûl’e ve sizden olan (devletin başındaki Müslüman devlet idarecilerine) ulü’l-emre de itaat edin…’ şeklindeki en-Nisâ Sûresi 59. Âyet-i celîledeki emrin gereği olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve devlet erkânımızın emir ve tavsiyelerine uyacak, aksi emredilmedikçe onlara olan desteğimizi kararlılıkla sürdürecek ve meydanları asla boş bırakmayacağız.” denilerek cemaat üyelerinin sonraki günlerde de meydanları doldurmaları sağlanmıştır. İstanbul’un göbeğindeki bu direniş darbecilerin moral-motivasyonlarını yıkmıştır.

Mahmud Ustaosmanoğlu, Nakşibendiyye tarikatının Hâlidiye kolunu temsil eden isimlerdendir. Etrafında toplanan cemaate de Şeyhi Ahıskalı Ali Haydar Efendi tarafından tamir ettirilen ve 1954-1996 yılları arasında imam olarak görev yaptığı, Fatih Çarşamba’daki İsmailağa Camii’ne nispetle “İsmailağa Cemaati” denilmiştir.

Nakşibendiyye’nin Halidiye kolu özellikle 19. yüzyıldan itibaren Anadolu ve Balkanlarda yaygınlaşmış ülkemizdeki en geniş tasavvufi oluşumdur. Şerif Mardin’in tespitiyle söyleyecek olursak bu topraklarda Nakşibendiyye gerçeğini derinlemesine tahlil etmeden siyasi, ekonomik ve kültürel olarak başarı sağlamanın imkânı yoktur. Nitekim toplum kesiminde büyük saygınlığı bulunan Erenköy, İskenderpaşa, Menzil, Yahyalı, Çarşamba, Hulusi Efendi gibi yaygın cemaatlerin tamamı Nakşi/Halidi kolundan gelmektedir.

Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendinin Çarşamba İsmailağa Camiinde yaptığı sohbetleri Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif merkezli olmuştur. Düzenli sohbetlerinde Kur’an-ı Kerim’den konu ile ilgili ayetleri alır, önce kelime kelime anlam verirdi. Camide ya da insanların toplandığı bir yerde tevafuken okunan aşr-ı şerifleri mutlaka izahlı bir şekilde tercüme ederdi. Onun hayatı, Kur’an’la başlamış ve Kur’an’a hizmetle geçmiştir.

Mahmud Ustaosmanoğlu(K.S), tasavvufi eğitim hususunda şeriatı esas almış, rüya, zuhurat, keşif, keramet gibi hallerin çok da itibar edilecek mevzular olmadığını, asıl amacın istikamet üzere olmak olduğunu vurgulamıştır.

Nakşî Hâlidî şeyhlerinden Mahmud Sami Ramazanoğlu (1984) ile Mahmud Efendinin mürşidi Ali Haydar Efendi birbirinin ahretliği idi. Mahmud Sami Efendi, ahretliğinin emaneti olan Mahmud Ustaosmanoğlu ile sıcak ilişkiler kurmuştur. Aynı şekilde, diğer bir Nakşî Hâlidî şeyhi olan Mehmed Zâhid Kotku (1980) da sürekli Mahmud Ustaosmanoğlu’nu ziyaret etmiş, cenaze namazını Süleymaniye Camii’nde Mahmud Ustaosmanoğlu kıldırmıştır.

Ustaosmanoğlu’nun sohbetlerinde üzerinde durduğu üç ana konu ilim, amel ve ihlas olmuştur. Kendisi ilme bakışını sürekli ifade ettiği şu sözleriyle özetlemiştir: “İlim, amel, ihlas üçü bir arada olsun, bunları cem et, dünyayı fethedersin. Şeriat üç sacayağı üzerine kuruludur. Bunlar da ilim, amel ve ihlastır. İlim hocalardan öğrenmekle, kitaplardan okumakla kazanılır, amel de bildiğini yapmakla olur. İhlas için ise mutlaka tarikat lazımdır.”

Mahmud Ustaosmanoğlu’nun “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat” düşüncesini sıkı şekilde takip ettiği ve Hz.Peygamber’in(sav) sünnetleri hususunda takipçilerini teşvik ettiği bilinmektedir. “Hz.Peygamber’in(sav) 4000 küsur sünneti var. Bunlardan 4 tanesini terk ettiğimi görürseniz arkamda namaz kılmayın.” sözü Hocaefendinin bu konudaki hassasiyetini özetlemektedir. Bu sebeple Çarşamba Cemaati takipçileri sarık, cübbe, karma eğitim karşıtlığı, küçük yaşta dini eğitim gibi konularda tavizsiz tutumlarıyla öne çıkmıştır. Hocaefendinin “Millet bizi beğensin diye dinden taviz vermeye kalkmayalım.” sözü bu yaklaşımın özetidir.

Rabbim şefaatlerine nail eylesin.