22 Mayıs 2017 02:38

Kuşkondurma

Kuşkondurma

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Benzer bir işi başarabilecek kimi mimarlara sorabildim ancak. (Belki de bu yetersizdi. Önce yöneticilere sormak gerekiyordu…)Ama hiç birisine Kabataş’a kondurulacak kuş için kimse onlara hiçbir şey sormamıştı. Danışılmamıştı onlara…
Kimselere sorup etmeden İstanbul’a bir kuş daha kondurulacaktı işte…

Anlaşıldı sanırım… Kabataş’a kondurulacak martı biçimli iskeleden söz ediyorum.

Ne korkusuz kişiler bunlar… Kendilerine bu denli güvenleri nasıl oluyor ? Sanırım şöyle düşünüyorlar:

    “Beğenmezlerse ileride yıkarlar.”

Kendileri yıkıyorlar ya durmadan…
Herkesi de kendileri gibi yıkıcı sanıyorlar…

Oysa İstanbul, yüzyıllardır, bin yıllardır üzerine titrenmiş bir yeryüzü kalıtı. Onun orasına burasına dokunmak yürek ister. Demişler ya,

    Bütün bilisizler (cahiller) cesurdur.

Bunlar kendilerini kent tasarımcısı, kentsel tasarımcı, mimar falan sanıyorlar. Bütün bu nitelemeleri de kendileri yakıştırıyorlar kendilerine. Çünkü bu yetenekler sanıldığı gibi 4-5 yıllık bir eğitim sonucu alınan diploma ile elde edilemezler.
İnanmazsanız şöyle bir çevrenize bakın.” Bu denli becerisizlik, bu denli bilisizlik ancak eğitimle olanaklıdır.”

Geçen hafta pazar günü öğrencilerimi Edirne’ ye götürdüm. Daha önce de İznik’ e, Bursa’ ya götürmüştüm. Edirne’ yi de gördükten sonra İstanbul’ u gerçekten anlayabileceklerdi. Toplumun gelişmesiyle mimarlık, kent tasarımcılığı nasıl çakışıyorlar, yapı yapma izlenceleri nasıl buna göre saptanıyor, görerek öğrenecekler…

Gezilerden sonra yaptığım soruşturmada, gerçekten doğru düşündüğümü de saptayabildim.

İznik’ de Orhan’ nın eşi Nilüfer Hatun nasıl ilk imareti kurmuşsa, oradan, o örnekten çıkılan yol, Bursa’ da bu gün cami olarak kullanılan, bu imaretle eş tasarlı Sosyal- Kültürel- Merkez’ ler (mimarların ters T planlı, zaviyeli camiler dedikleri) külliyeler üzerinden Süleymaniye Külliyesi’ ne dek varmış anlayabiliyorlardı…

Süleymaniye’ de tüm toplumca kullanılacak, toplumun gereksinmelerine, geleceğine göre saptanan yapı izlencesiyle gerçekleştirilmiş Külliye yeryüzünde tek örnek…

( Şimdi başkalarının bütçelerinden cami yaptıranlara duyurulur.)

Osmanlının tüm cami mimarlığının ilk örneği de İznik’ de…
Ayrıca Osmanlı’nın ilk medresesi de İznik’ de…

Kısacası bir tasarımcının İznik’i görmesi önemli… Geçmişle geleceği birlikte düşünebilir burada…
Osmanlı toplumunun daha başlangıçta nereye evrilmeğe başladığını anlayabilir.
Mimarlığın, kent tasarımcılığının işi, oraya buraya göre kuş kondurmak değil, toplumun gereksinimine yanıt vermek. Yalnızca bir bölümün gereksinimine göre değil, tüm toplumun gereksinimine göre üstelik…

 Elbette mimardan tasarımcıdan önce yönetici bu düşüncede olmalı…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa