Bediüzzaman “Risaleler kendi malım değil, Kur’an’ın malı olarak, Kur’an’ın reşahat-ı meziyatına mazhar olduklarını izhar etmeye mecburum. Evet lezzetli üzüm salkımlarının hasiyetleri, kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben de öyle bir kuru çubuk hükmündeyim.” (28. Mektup) demektedir.
Kuru çubuk, üzümle ilk tanıştığımda şekliyle; Risaleleri okuduktan sonra tabiriyle; Rahmetli Mehmet Kutlular Ağabey’in 2013 yılındaki umre arkadaşlığımızda sıkça tekrarladığı “Üstad Risaleler kendi malım değil, Kur’an’ın malı demiştir” sözleriyle devamlı dikkatimi çekmiş ve beni üzerinde tefekküre sevketmiştir.
Envaiyle, üzüm tefekkür hazinesidir. Çubukları ilk bakışta kuru bir görüntü sergiler. Beslendikleri toprak da kupkuru bir görünümdedir. Harika salkımlar gaybdan çubuk adı verilen iplerle alem-i şahadete tevdi edilmektedir.
Topraktan suyu harika bir sistemle yukarı doğru, o kuru çubuk denilen iplerin içindeki kılcal borular salkımlara iletmektedir. Şu bahar mevsimi budama zamanıdır, ki çubuklar kesildiğinde o çubuklardan damlayan sular işte zahiren kuru amma batınen mu’cize-i kudret olan bir faaliyetin o çubukta işlediğini bize anlatacaktır.
O suyun terkibinde karbonhidratlar, mineraller, azot, kükürt, potasyum, kalsiyum, fosfor, sodyum, magnezyum, çinko ve hakeza bir çok element bulunmaktadır…
Buradan anlaşılmaktadır ki o kuru çubuk kuru topraktaki elementleri ve mineralleri lezzetli üzüm salkımlarına ulaştırabilecek şekilde İsm-i Batın’a mazhardırlar. Üstadın tabiriyle o çubukların “Halbuki az bir rutubet eline geçer.” (22. Söz) İşte o az bir rutubetle kuru çubuklar harekete geçmektedir.
Şimdi gelelim yukarıdaki tabirde geçen reşahat-ı meziyat tamlamasına. Reşahat-ı meziyat, üstün özelliklerin sızıntıları manasına gelmektedir. Sızıntı ise hafif bir nem ya da rutubeti hatırlatmaktadır. Risaleler Kur’an’ın bir çok meziyetlerinin reşehatına mazhar olduğu belirtilmektedir. Üstad ise kuru çubuk hükmünde olduğunu ve risalelerin lezzetli üzüm salkımları olduğunu söylemektedir. Yukarıda zikredilen mineral ve elementler gibi Kur’an’ın hakikatleri o lezzetli üzüm salkımları olan risalelerde hazımsızlık vermeyecek şekilde dercedilmiştir.
Üstad zahiren bakıldığında çile çeken, fakr ve aczini Cenab-ı Hak’ka sergileyen, insanlardan tevahhuş edip sıkılan, ekseriyetle zamanı hastalıklarla, hapis ve sürgünlerle geçen ve Sarıbıçak Mustafa Hulusi’nin tabiriyle “Lisanına baksan, bir şey istifade edilmez gibi görünen, halbuki söyledikleri hep hikmet olan” (Barla Lahikası) bir vaziyettedir.
Ancak İsm-i Batın’ın tecellisiyle, Kur’an’ın REŞAHAT-I MEZİYATIYLA harika istidatları harekete geçen, Kur’an’ın lezzetli üzüm salkımlarını Risale adıyla sunan, zahiren bir kuru çubuk olmuştur.
Allah ondan razı olsun.