04 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Küreselleşmeye karşı korumacılık

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

ABD başkanlığına Trump’ın seçilmesi, tüm Avrupa’da olduğu gibi Fransa’da da küreselleşme karşıtlığını sistem tartışmalarının merkezine oturttu. 23 Nisan’da birinci turu yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminin adaylarının önündeki en can alıcı konu. Dolayısıyla küreselleşmeye karşı korumacılık politikası şu veya bu derecede adayların seçim programlarında yer alıyor. Ekonomide yurtseverlik, ulusal egemenlik ve kimlik söylemi öne çıkıyor.

KÜRESELLEŞME VE FRANSA

Avrupa’da küreselleşmeye karşı mücadelenin merkezi Fransa’ydı. Kasım- Aralık 1995 eylemleri milyonları sokağa dökmüştü ve Avrapa’nın bu ilk küreselleşme karşıtı eylemler, Sosyal Sigortalar Kurumu’nu tırpanlamak isteyen Alain Juppe hükümetini devirmişti.

Gerek sağ gerekse sol merkez partiler küreselleşmenin neo liberal politikalarını uygulamakla birlikte, hiçbir zaman açıktan açığa küreselleşmeyi savunamamışlardı. Bugün de Fransızların yüzde 74’ü küreselleşmeye karşı olduğunu söylemektedir.

Küreselleşme ABD’nin dünyada ulus devletleri zayıflatmanın hatta ortadan kaldırmanın adıdır. Sermaye dolaşımının önündeki tüm engeller kaldırılacak, yatırımlar iş gücünün en ucuz olduğu ülkelere yapılacaktı. Kamunun ekonomiye müdahalesi zayıflatılacak, kamu işletmeleri özelleştirilecek, iş piyasası esnekleştirilecek, sosyal kazanımlar bir bir ortadan kaldırılacaktı.

Bütün bu süreç işsizliğin had safaya çıkmasına yol açtı. Fransa’da 2000 ila 2015 yılları arasında 1 milyon sanayi işçisi işini kaybetti. 2000’lerin başında dünya pazarı içindeki payı yüzde 5 olan Fransa bugün yüzde 3,1’lerde. Bu oran Almanya için yüzde 7.5, ABD 10.9 ve Çin için yüzde 11.6’dır.

KORUMACI POLİTİKALAR GÜNDEMDE

Le Monde gazetesinin dünkü sayısının manşeti “Cumhurbaşkanlığı: adaylar küreselleşme karşıtlığıyla karşı karşıya” Gazete, küreselleşmenin Fransa’da yarattığı sonuçları ortaya koyarak adayların tutamlarını açıklıyor.

Dün olduğu gibi bugün de küreselleşmeyi açıktan savunan aday yok. En sert eleştiriyi getiren adaylar Milli Cephe lideri Marine Le Pen ve Jean Luc Melenchon. Yani sağ ve solun uç adayları. Her iki adayda AB’den çıkmayı ve ekonomide korumacılığı savunuyor. Merkez adaylar François Fillon ve Benoit Hamon ise AB’de kalmayı ve AB’nin ekonomide korumacı tedbirler almasını savunuyor. Emannuel Macron kendisini sosyal demokrat olarak niteliyor ve neo liberalizmi savunuyor. Adaylar içinde tek Atlantikçi aday da denebilir.

AVRASYACILIK ÖNDE

Küreselleşme karşıtlığı doğal olarak ekonomide milliciliği öne çıkarırken, dünyadaki saflaşmada da Atlantik’e karşı Avrasya’da yerini belirliyor. Le Pen, Melenchon ve Fillon ABD karşıtı ve Rusya dostluğunu savunuyor. Sosyalist Parti’nin sol kanat temsilcisi ve resmi adayı Hamon Atlantik’e eleştirel yaklaşmakla birlikte (Kanada ile imzalanan Serbest Ticaret Anlaşmasının iptalini savunuyor) Rusya’ya karşı politikası net değil. Macron ise Rusya karşırı politikasıyla öne çıkıyor.

Küreselleşmeye karşı Avrupa’da gelişen hareketler klasik olarak sağ ve aşırı sağ olarak nitelenen partilerden oluşuyor. Bu partilerin handikapı iç politikada popülist söylemleri öne çıkarmaları ve yabancı düşmanlığını temel almalarıdır. Bunların içinde Fransa’da Milli Cephe gibi kitleselleşen partiler, uçlardan merkeze doğru kayarken, ırkçı söylemlerden uzaklaşıyor ve yabancılara karşı politikalarını da yumuşatıyorlar.