|
Küresel sermayenin devrimci fikirleri var mı?

Türk Liberallerinin Amerika’da siyahîler ya da doğru bir ifade ile Afro-Amerikalıların yaşadığı sorunlara ilgi göstermeye başlaması oldukça ilginç bir gelişmedir. Daha düne kadar Batı’da geliştirilen tezler doğrultusunda Britanya İmparatorluğu’nun bütün dünyayı ticarî bir ağ ile küresel pazarın unsurlarına dönüştürdüğünü iddia ederlerdi. Küresel pazarın meydana getirdiği zenginlikten sömürge toplumlarının da faydalandığını belirterek sömürgecilik ve emperyalizmin farklı açılardan incelenmesini engellemiş oldular. Latin Amerika, Afrika ve Asya milletlerinin geriliği ve Avrupa’nın istisnailiği gibi oldukça sübjektif bir inanışı dayattılar. “Geri ve ileri” emperyalizm tarafından geliştirilen ve neredeyse bütün ideolojileri etkileyen bir kategoriydi. Marksizm de bu kategoriyi benimsediği için emperyalist girişimleri ileri bir adım olarak görmüştü. Dolayısıyla o da emperyalist bir düşünceydi. Bugün Türk liberallerinin Amerika’da bir Afro-Amerikalının ya da onların deyimi ile bir siyahînin polis şiddetine maruz kalmasına ilgi göstermesi önemli bir gelişme olarak görülmeli.

Muhafazakâr Türk liberalleri de Amerika’da siyahî sorunu ile ilgilenmeye başladı. Hem ulusal basında hem de sosyal medyada dolaşıma giren cümleler, yeni durumdan kaynaklanan acemilikleri gösteriyor. George Floyd’un nefessiz bırakılarak öldürülmesi ile Türkiye’de altmış beş yaş üstü yaşlıların sokak kısıtlaması arasında “boğulmak” üzerinden bir benzeştirme yapmaları, “alışmamış” bir kimsenin düşebileceği hâle güzel bir örnektir. Bu zamana kadar Amerika’ya ve genel olarak Batı’ya sadakatle bağlıydılar. Bağımlı yapı kavramı ile Batı güdümünde hareket eden ve farklı ideolojilere sahip olan kesimleri kast ediyoruz. Salgından sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sözü, bağımlı yapılar için de geçerlidir, onlar da yeni duruma göre davranış geliştiriyorlar. Alışamadıkları her hâllerinden belli oluyor.

Amerika’ya, Batı Avrupa ülkelerine ve dünyanın farklı bölgelerine kaçan bağımlı yapı unsurları, zaman içinde çok temelli değişimler yaşayacaktı. Geçmişte bir Amerikalı dışişleri bakanı Türkiye’ye geldiğinde terör örgütü yöneticisi FETÖ elebaşı için keşke Amerika’da olmasaydı, sözü Türkiye’de ilgi uyandırmamıştı. Amerika’nın terör örgütlerine desteği bilindiği için Amerikalı yetkilinin ne demek istediği de anlaşılmamıştı. Küresel sermaye ile devletler arasındaki gerilim tam olarak ortaya çıkmadığı için yeni dinî hareketler bağlamındaki örgütlü yapılar belirsizliğini koruyordu. Bu belirsizlik hâlâ devam etmektedir fakat Türkiye’deki bağımlı yapılarla eş zamanlı olarak Amerika’ya kaçan terör unsurlarının siyahîler lehine sloganlar atmasını önemsemek gerekir. Alışmadıkları her hâllerinden belli olsa da kullanışlı bir aparat olarak epey tecrübe yaşadıklarını kimse inkâr edemez.

Türkiye’yi durdurmak istemişler fakat başaramamışlardı. Bunun için birçok yöntemi denediler fakat çok büyük bir hedefe sahip olmalarına rağmen devrimci bir fikre sahip olamadıkları için başarılı olamadılar. Bugünkü olaylar için aynı durumun geçerli olduğu açıktır. 19. yüz yılda sermaye Batı için devrimci bir fikirdi. Fransa ve İngiltere sermaye çevreleri, Germen burjuvazisi ile dolaşımın önündeki engelleri birer birer yıktı. Burjuvazi devrimci fikirlerin temsilcisiydi ve liberal düzenlemelerle emperyalist emellerini bütün dünyaya teşmil ettiler. Önlerinde kimse duramadı ve emperyalist girişimlere Avrupalıların tamamı destek verdi. Değişim Doğu Avrupa’ya kadar hızla yayıldı çünkü sermayenin emperyalist girişimlerine Avrupa çapında bir destek vardı. Bugün küresel ölçekte de devrimci fikirlerden bahsedemiyoruz.

Avrupa ve Amerika’da Batı ideolojisinin başarısının temelinde emperyalizm ve sömürgecilik vardı. Kolonyalist girişimlerin desteklenmesinde dünyanın keşfedilecek ve ele geçirilecek bir yer olarak görülmesinin rolü büyüktür. Ortaya çıkacak zenginlik tek taraflı olarak pay edilecekti. Fakat bugün emperyalist sistemin başarılı bir şekilde çalışmasını engelleyen çok güçlü dinamikler var. Emperyalizm açısından en temel sorun devrimci fikirlerin ya da motivasyonların olmamasıdır. Alternatif güç merkezleri veya “yeniden Asya” kavramlarını anlamlı hâle getiren de bu değişimdir. Sömürgecilik ve emperyalizm, Avrupa ve Amerika’ya özgü bir sistemdir.

Türkiye’nin ve İslâm dünyasının Batı sömürgeciliği ve emperyalizmi karşısında ürettiği direnci önemsemek gerekir. Bize özgü sahici fikirleri ancak bu direnç alanlarını görerek üretebiliriz.

#Britanya
#ABD
#AB
#Avrupa
#İslam
4 yıl önce
Küresel sermayenin devrimci fikirleri var mı?
Profesör Guti
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?