17 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Krize çözüm: Üret ve Suriye ile barış

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

ABD’li yetkililer Türkiye’yi resmen tehdit ediyorlar. Tehdit edenlere heyet gönderdik. Söz konusu ABD olunca daha yumuşak davranmayı yeğliyorlar. Bazen kükrüyorlar ama yağmıyorlar. Şüphesiz sittin senedir ülkeye vurulan prangalardan kurtulmak kolay değil. Sistemi dönüştürmek için gerçekten yerli ve milli bir iktidar gerekir. Zira içinde debelendiğimiz krizin ancak köklü bir çözüm programıyla hal olması mümkündür. İktidarın, ABD, İsrail ve hatta muhalefeti krizin sorumlusu olarak göstermeye çalışması abesle iştigaldir. Doğa ve ticaretin yasaları işliyor; Üretmezseniz tüketir ve tükenirsiniz. Ecdat sözüdür; Hazıra dağ dayanmaz
Türkiye-Suriye İlişkilerin iyileşmesi için elzem olan merhemi yıllardır sunuyoruz. Her iki ülkenin kurtuluş reçetesi olan bu tarihi formülün ehemmiyetini henüz idrak edemiyor olmalarının temel sebebi Şam ve Ankara’nın jeopolitik yasalara uygun hareket etmemesidir. Belki de esas sorun bu yasalara cahil veya ilgisiz olmalarıdır. Soğuk savaş döneminden günümüze kadar olan süreçte Ankara Suriye’ye karşı düşmanca tutum içinde oldu. Batı’nın çıkarları uğruna komşuluk ve bir arada yaşama kültürünü tahrip etti. “Ama Şam, PKK ve diğer radikal sol örgütleri Türkiye’ye karşı kullandı” iddiasını tedavüle sokanlar tarih cahilidir.
AYNI ÇUKURA İKİ KEZ DÜŞÜLMEZ
Ankara, henüz PKK ve diğer örgütlerin emaresi okunmazken, BAAS ve Esad sultası henüz doğmamışken, Şam’a karşı Batı adına aksiyon içindeydi. ABD, İngiltere, İsrail ve NATO’nun yörüngesinde hareket etti. Şam, Ankara’ya karşı re-aksiyon, yani etkiye karşı tepki formülüne sarıldı. Her iki tavrın sebepleri vardı. Ancak iki yaklaşımda ölümcül sonuçlar doğurdu. Tarihi olaylar tekerrür etmesin diye hatırlatılır. Dersler alınsın diye zikredilir. Örnek teşkil etsin aynı çukura ikinci kez düşülmesin diye yazılır. Zira Türkiye-Suriye ilişkilerinde hem olumsuz hem de olumlu iki dönemi de tecrübe ettik. Hangi dönemlerin felaket hangilerinin hayırlı neticeler getirdiğini idrak ettik.
Bugün yaşanan ekonomik krizi dış mihraklara sayan ve bir uluslararası komplodan bahseden Erdoğan sultası, sittin ülkenin zebanileri ile çullandığı Suriye’nin maruz kaldığı uluslararası terör savaşına “demokrasi, devrim, özgürlük” isyanı dedi. Davutoğlu, IŞİD’i (DAEŞ) Sünni halkın haklı tepkisinin sonucu olarak sundu. “Sessiz kalamayız, elimiz kolumuz bağlı oturamayız, bir halk katledilirken seyredemeyiz” açıklamaları ile gerçek niyetler ve projeler örtbas edildi. Aksi yönde konuştuğumuzda ise bugün birçoğu yurtdışına kaçmış ama piyasada, TV’lerde halen yellenen kriptoluların en çirkef fitne ve saldırılarına maruz kaldık.
Türkiye’nin bugünleri yaşayacağını sekiz sene önce tespit etmiştik. Suriye’nin Türkiye’nin kaderini elinde tutuğunu ibraz etmiştik. Mustafa Kemal’in Suriye için tarihi öğretilerini arz etmiştik. Duyan kulaklar, gören gözler, hisseden kalpler, cüzdana üstün gelen vicdanlar kalmadığı için havanda su dövdük. Bakın dolar kurundaki yükselmeyi birçok nedenle izah edebilirsiniz. . Papaz doları uçurdu şıhlar, cemaat liderleri üfürsün söndürsün diye alay da edebilirsiniz. Merkez Bankası’nın icraatları ile açıklayabilirsiniz. Borsa da mevcut olan bazı şirketleri ele geçirmek için yapılan bir sanal operasyon olarak ta sunabilirsiniz. Köprülere, yollara, inşaatlara betona yandaşlara yapılan yüksek bazlı sermaye aktarımına bağlayabilirsiniz. Satarak, borçlanarak, borcu borçla kapatarak, talan ederek, çalarak, saraylara, lüks araçlara, yatlara, mücevherlere, yurt dışına kaçırılarak bu sürece girdiğimizi anlatabilirsiniz. Siyonistlerin, Emperyalistlerin ve bilumum şer kuvvetlerin Türkiye düşmanlığı olarak ta takdim edebilirsiniz.
KURTARICI FORMÜL
Üretmeyen, ithalata dayalı, tarımını, hayvancılığı teşvik etmeyen ülkenin ulaşacağı liman ve yaşayacağı kader budur diyebilirsiniz. Şüphesiz ki hepsinde şu veya bu oranda doğruluk payı vardır. Ancak altını çizerek tekrar yazıyoruz: Türkiye’yi kurtaracak formül Suriye ile barışmasıdır. Suriye’yi kurtaracak formül Türkiye ile barışmaktır.
Bu formül hem maddi hem de ilahidir. Tecrübeyle sabittir. Buna mukabil Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krize bel bağlayarak, zil takıp oynayarak, ülkenin içinde bulunduğu durum için sevinmek, bundan bir toplumsal kriz ve siyasi kazanç hesapları yapmak Suriye’nin 2011’de maruz kaldığı benzer hadiseyi bilmemek demektir.
“Ben yandım Türkiye de yansın” mantığı ile yaklaşmak Türkiye’de yanacak ateşin Suriye’yi yakmaya devam edeceğini bilmemek ve görmemek demektir. Türkiye Müslüman Kardeşler Örgütlerin hamisidir buna mukabil PKK’yı hami ederim, Türkiye ÖSO’yu kullanıyor ben de YPG’yi kullanabilirim tavrı küçük ve beceriksiz re-aksiyonist devlet mantığıdır. Zira kullanıldığı zannedilen örgütlerin gerçek efendisi ne Türkiye ne de Suriye’dir. ABD ve İsrail’dir.
KIZILAY’I ALKIŞLIYORUM
Yeri gelmişken ifade edelim; Esma Esad’ın hastalığını bir Kızılay mensubunun “beter ol” olarak ifade etmesi insana değil mahlûklara özgü bir davranış biçimidir. Kızılay idaresinin uyarısı ve yaptığı açıklama takdire şayandır. Kızılay’a birçok kez kan bağışında bulunmuş biri olarak Kızılay’ın ortaya koyduğu tepkiyi alkışlıyorum. İnsanoğlunun felaketini dini-dar ve kindar duygular hazırlar. Sevgi ve aşkı yaşamayan, kudreti ve yüceliğine inanmayanlar kendi kötülüklerin ateşinde yanacaklarını idrak edemezler.
Bu aşamada tek tesellimiz mecburiyetlerin tercihlere, aklın kindar güdülere üstün geleceğini biliyor olmamızdır. Ancak Ankara-Şam ilişkilerin iyileştirilmesi için hızlı davranılmadığı takdirde, doğruyu savunuyor olsanız da mecburiyetlerin devreye gireceğini biliyor olsanız da bu gelişmeler kendiliğinden hâsıl olmaz. Karar alınmalı ve hemen şimdi harekete geçilmeli.