Ali Budak- Ege Bölgesi Sanayi Odası, Türkiye ekonomisindeki son gelişmeleri sanayicilerle değerlendirmek üzere toplantı gerçekleştirdi. Ekonomist Mahfi Eğilmez’in katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, Türkiye ve dünya ekonomisi tartışıldı. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, ekonomide çok ciddi bir politika değişikliğine ihtiyaç olduğunu ve üretim yoksa kalkınmanın hayal olduğunu söyledi. Eğilmez ise, ABD’nin korumacı politikasının dünyaya zarar vereceğini söyledi.

Bu artış herkesi ilgilendiriyor

Toplantının açılışındaki konuşmasına geçen hafta yaşanan döviz hareketliliğine ve dolardaki artışa tanıklık edildiğini ifade eden Yorgancılar, “Olağan dışı, ürkütücü ve sanal bir artış. Evet bezi ithal edilen kundaktaki bebekten, gübresini ithal alan çiftçimize kadar herkesi ilgilendiren bir durumla karşı karşıyayız. Yani, dolarla işim yok ya da Ayşe teyzenin dolarla işi olmaz demek söz konusu değil. Ama kuşkusuz en çok da biz sanayicileri, üreten kesimi bu durum olumsuz etkiliyor. Aslında sorunun kaynağı da, çözümün kendisi de bir cümlede gizli; 100 birim ihracatımızın 60 birimi ithalattan kaynaklanıyor. Üretmek için önce ithalat yapıp, sonra da işlemden geçirdikten sonra satıyoruz. Çok ciddi bir politika değişikliğine ihtiyacımız olduğunu biliyoruz. Farkındayız ama bir türlü tam olarak direksiyonu bu yöne kıvıramıyoruz. Kıvırıyormuş gibi yaptığımız bir anda bir bakıyoruz ki, ithalatın cazibesine kapılmış gidiyoruz” dedi.

“Üretim yoksa kalkınmak hayal”

EBSO olarak sloganlaştırdıklarını ‘Üretim yoksa kalkınmak hayal’ sözünü hatırlayan Yorgancılar, şöyle devam etti: Sanayi 4.0 sürecinde yüksek katma değerli yerli üretim olarak tüm sektörlerimizde ivedilikle hayata geçirmek zorundayız.  Bunu da rakiplerimizle eşit şartlarda üretim şartlarına sahip olabilirsek yapabiliriz. Rekabetçi olamadığımız sürece, üretmenin de bir anlamı olmayacak. Bugün öngörülemeyen bir liderin yaptırımlarından Türkiye de nasibini alıyor. Ancak, dışa bağımlı yapımız ve ürettiğimizden fazla tüketme alışkanlığımız, dünyaya mal olmuş bir markamızın olmaması ne yazık ki, bu tür girişimlere fırsat veriyor.

“Tren kaçıyor”

Tek hedefin ekonomide tam bağımsızlığa ulaşmak olması gerektiğini söyleyen Yorgancılar, tek çıkış noktası bu olduğunu vurgulayarak “Tam bağımsız, güçlü ve sözü geçen bir Türkiye hayalimiz için ivedilikle tarımdan, sanayiye tüm ürün gruplarında yerli ve milli üretimi eyleme geçiren adımlar atmalıyız.  Dünya yıkıcı bir dönüşüm içerisinde iken biz, geleneksel hale gelmiş enflasyon, cari açık, kur artışları gibi sorunlarla boğuşuyoruz. Ve treni kaçırmak üzereyiz. Dünya düzeni yeniden şekillenirken, yeni ticaret partnerleri oluşurken, bu yapılanmada Türkiye’nin yerini hızlıca alması gerekiyor. OECD’nin bir analizinde, güçlü bir üretim altyapısı olan ancak, üretimin geleceğini şekillendirmede düşük performans gösteren Türkiye, takip eden ülkeler arasında gösterilmektedir. Ürettiğimizden fazla tüketmeye devam ettiğimiz sürece, takip eden ülke olmaktan da kurtulamayacağımız malum” ifadesini kullandı.

“Euro bölgesinin büyümesi Türkiye açısından iyi”    

Ekonomide yaşanan bu krizin uçakların yaşadığını türbülansla özdeşleştirmesi hakkında da konuşan ve iki çeşit türbülans olduğunu söyleyen Ekonomist Mahfi Eğilmez, “Türbülans 2 şekilde yaşanır. Dış hava koşullarından kaynaklı iken diğeri de pilot hatalarından kaynaklıdır. Türkiye ikisinden de kaynaklı türbülansın içinde. İşimiz de çok kolay değil. ABD bu krizden çıktı. ABD büyüme potansiyeli yüzde 2,5 idi. ABD dünyanın parasını saçarak, bu krizden çıktı. Trump olmasa daha iyi olabilirdi. Bunun yanında Euro bölgesi de büyüyor. Onlar tam krizden çıkamadılar. Çünkü tam olarak bütünsel yapı olmadığından kaynaklı onlarda da durum bu şekilde devam eder. Euro bölgesine ihracatının yüzde 45’ine yapan bir ülke olarak bizim için ise bu iyi bir durum” dedi.

“ABD’nin korumacılık politikası dünyaya zarar verecek”

Herkes ekonomik sorunlardan çıkarken Çin’de sorunların baş göstermeye başladığını da belirten Eğilmez, şöyle devam etti: Çin’de normal bankacılığın dışında oluşmuş bir yapı var ancak bu durum krize gidecek gibi de görünmüyor. Eğer krize giderse, küresel bir kriz olabilir. Trump başa gelince savaşlar başlattı. Önce kur savaşları başlattı. Ardından dış ticaret savaşına girdi. Trump’la beraber ABD korumacılık faaliyetine girdi. Piyasa sisteminin temelinde serbest ticaret var. ABD bunun şampiyonu. Bunun şampiyonluğunu yapan Amerika şimdi, bunun tersine döndü. Biz de darbe yemeye başladık. ABD’nin bu tutumu dünyaya zarar verecek gibi görünüyor” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin 1 yıl içinde ödemesi gereken 230 milyar dolar

Türkiye’de 2002-2009 ve 2009-2017 yıllarında iki farklı dönem yaşandığını ve ilk dönemin başarılı olduğunu aktaran Eğilmez, “Türkiye’nin potansiyel büyümesi yüzde 5. Yüzde 7’lere çıktığımız zaman borçlanma artıyor. Sürdürülebilir büyüme yapamıyoruz. Yüzde 5 seviyelerde yapsak bu sorunları yaşamayacağız. İniş çıkışlar yatırımcının, sanayicinin kararlarını çok etkiliyor. Türk yatırımcı buna alışık ama yabancı yatırımcı bunu alışık değil. Bunun yanında Türkiye ya bütçe açığı ya da cari açık vererek büyüyor. Zaten Türkiye’de açık vermemek mümkün değil. Ama yüzde 2’lerde cari açık ve bütçe açığıyla yüzde 4 büyümeleri yakalamamız gerekiyor. Bunun için de teşvik sistemi çok önemli. Ama bizde teşvik sistemi çok yanlış kullanılıyor. Ürüne göre teşvik sistemini başlatmalıyız. Bizim 1 yıl içinde vadesi gelecek olacak borçlarımız toplamı 180 milyar dolar. Cari açığımız 50 milyar dolar. Bizim 230 milyar dolarlık bir sorunumuz var ve bu her yıl artıyor. Risk yaratmamak ne demek sürekli kavgaya girmemek gerekiyor. Devamlı olayın içindesiniz belki döversiniz ama dayak da yersiniz. Ekonomiyi yönetirken de riskli konuşmamak gerekiyor” şeklinde konuştu.

“Risk primimizi indirmeliyiz”

Türkiye’nin bir an önce yapısal reformları yapması gerektiğini da vurgulayan Eğilmez, sözlerini şöyle tamamladı: Dolar kurunda büyük bir sıçrama var oturup düşünmemiz gerekiyor. Bizim mutlaka kendi önlemlerimizi almamız gerekiyor. CDS primlerinden kaynaklı bizim de fiyatlarımız yükseliyor. Gösterge faizi şanda bu faiz yüzde 28, Merkez Bankası’nın faizi 17, 75. Burada bir sakatlık var. Merkez bankası faiz artırmayınca, kar eden firmalar oluyor. Yüzde 35 faizle kredi alınıyor. 1970’lerdeki ekonomi politikasıyla 2018’i yönetmemiz mümkün değil.