Şu anlar itibariyle insanlığın yaşamakta olduğu süreç son derece vahim ve çelişkilerle doludur. Şüphesiz bunu hemen hemen her fert biliyor. Ama korku ve endişeyle etrafımızı seyrediyor, beklemekten başka yapabilecek bir şeyin olmadığını düşünüyoruz. Herhangi bir ülkeden ölüm haberi aldığımızda kendimizi de onun yerinde görüyor, bizimde ola bileceğimizi düşünüyoruz ve üzülüyoruz. Hemen ailemizi ve eş dostlarımızı uyarıyor, onları merak ediyoruz. Ama ellimizden herhangi bir şey gelmediği gibi türlü düşüncelere dalıp bekliyoruz. Mesela sokaklar da kalabalık yapmayabiliriz. Kendimizi arınık edebiliriz. En azından taşıyıcı olmayız. İnşallah, Allah’ın izniyle birkaç ay içerisinde dünyamız bu virüsten kurtulur, tüm insanlık âlemi rahat bir nefes alır.

Aslında bu virüsün varlığını hepimiz biliyor gibiydik. Böyle bir olayın yaşanacağını da bekliyorduk, ancak bu kadar erken olabileceğini tahmin etmiyorduk. Çünkü kendi ellerimizle icat ettiğimiz bir varlığı nasıl farkında olmayız, bu mümkün mü? Hem de içimizde yaşayan ve kendini bir an göstermek isteyen var olmayı hedefleyen bir varlık. Aynen bilim kurgu filmlerin de tasarlanan görünmez bir enerjinin kendine uygun gördüğü bir varlıkta görünmesidir.

Maalesef korona virüsü de insanı seçti. Aslında biz kendimizi ona seçtirdik. Hem de asırlardır bunun için uğraşıyoruz. Yeni yeni icatlar üretiyor kendimizde deniyoruz. Bunu yaparken de övgüyle kendimizden söz ediyoruz. Yüce Allah Kuran’ın nisa süresinin 79.cu ayetinde şöyle buyuruyor(ما أصابك من حسنة فمنالله. وما أصابك من سيئة من نفسك.)”Ey insanoğlu sana gelen her iyilik Allah’tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir.” Ayrıca da Yunus süresinde de bunu destekleyen 44.cü ayet te şöyle buyuruyor(انالله لا يظليم الناس شيئا و لكن الناس أنفسهم يظليمون) “Şüphesiz Allah insanları zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulüm ederler.” Bu ayetler gösteriyor ki bizler ne yaparsak kendimiz için yapıyoruz.

İnsanoğlu teknolojiyi geliştirirken özünü oluşturan mayasını yoğuran etnik duygularını unutuyor. Kendini teknolojilerin oluşturduğu sanal âlemde yüzdürüyor. Aklını benliğini mekanikleştiriyor. Bütün bunların normal bir yaşam olduğunu düşünüyor. Bu sanal âlemin vermiş olduğu fikir ve düşüncelerle insanları inançlarına ve renklerine göre gruplara ayırmaya başlıyor. Sonra kimin nasıl yaşaması gerektiğini kendisi karar vere bileceğini düşünüyor. Bu düşünce öyle bir rekabet üretiyor ki sanal âlemde çatışmalara dönüşüyor. Ardından da maalesef fiziki katliamlar oluşuyor. Fakat Yüce Allah nisa süresinin 1.ci ayetinde tüm insanları bir nefisten yarattığını buyuruyor. (يأيها الناس اتقو ربكم الذي خلقكم من نفس وحدة وخلق منها زوجها وبث منهما رجالا كثيرا ونساء... ) Yaşamakta olduğumuz olgu net bir şekilde bu ayeti tasdik ediyor. Aynı şekilde Hz. Ali (AS) Malik’i Mısıra vali olarak yolarken ”Ey Malik, halk iki gruptur. Ya dinden kardeşin ya da yaratılışta eşindir.” Anlayacağımız, her şekilde kardeşiz. Bu dünya hepimizin dünyasıdır, büyük küçük zengini fakiri siyah beyaz ve dini inancı ne olursa olsun bir kardeşliğe ihtiyacımız var. Belki de tüm insanlığın birleşmesi için bu virüs gönderilmiş olamaz mı? Yüce Allah Bakara süresinin 216.cı ayetinde şöyle buyuruyor(وعسى أن تكراهوا شيئا و هو خير لكم و عسى أن تحبوا شيئا وهو شر لكم و الله يعلم و أنتم لا تعلمون)”Bazı şeyler vardır ki hoşlanmasanız, fakat hayırlıdır size. Bazı şeyler de vardır, hoşlanırsınız, şerdir size. Allah bilir, siz bilemezsiniz.”

Deme ki dünya insanının birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğu görülüyor. Bunun da çok acil olması gerektiği virüsün tüm dünyayı sarması bunu kanıtlıyor. Buda bir gerçek ki tüm dünya ülkelerinin şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri gereken bir konudur. İnsanlara daha müreffeh bir yaşam sunmaları icap ediyor.

Sağlıklı bir yaşam dileğiyle…

SOSYOLOG MEHMET GÜVEN

Cep: 0538 051 37 70