10 Nisan 2020 00:22

‘Korona günleri’nde sosyal hareket ne yapıyor?

Almanya'da koronavirüs (Kovid-19) salgını dolayısıyla alınan önlemler sonrası boş bir caddede yüzünde maske ile yürüyen bir erkek.

Fotoğraf: Abdulhamid Hoşbaş/AA

Paylaş

Koronavirüs nedeniyle devletler tarafından alınan sert önlemler, pek çok alanda olduğu gibi sosyal hareketin önüne de büyük engel koydu. İkiden fazla insanın bir araya gelmesinin yasaklandığı, bir araya gelenlerin 200 avrodan başlayarak para cezasına çarpıtıldığı Almanya’da, şu günlerde, haksızlıklara karşı çıkanlar bir yolunu bularak sesini duyurmanın mücadelesini veriyorlar.

Çoğu zaman yerel yönetimler ve mahkemeler, Robert Koch Enstitüsü tarafından koronavirüsün yayılmasını engellemek için yayımlanan önlemler e dair katalog da dikkate alınmayarak eylem ve yürüyüşler yasaklanıyor. Örneğin, “İnsanların en az 1.5 metre mesafe bırakması ve maske katması durumunda bir araya gelebileceği” şeklindeki kriter genellikle dikkate değer görülmüyor.

Buna rağmen hayat gibi mücadele de değişik yol ve yöntemlerle devam ediyor. Keyfi engellemelere rağmen ilk gösteriler yapılmaya başlandı.

Pazartesi günü Münster’de yapılan nükleer karşıtı eylem bunlardan bir tanesi. 46 yaşındaki Öğretmen Stefan Kubel’in başını çektiği inisiyatif bölgeye nükleer atıkların nakledilmesine karşı yıllardır mücadele ediyor. Korona döneminde bütün etkinliklerini iptal eden inisiyatif, ilgili bölge yöneticilerine bu dönemde nükleer çöp atığının nakledilmesinin durdurulması için başvurdu. Ancak hemen reddedildi. Bunun üzerine bölge mahkemesine başvuran Kubel, eylem yapma izni almayı başardı.

Alman basınının “Korona zamanında ilk gösteri” diye verdiği eylemde Kubel, belirlenen şartları yerine getirmek için her şeyi yaptı. 1.5 metre uzunluğunda sopalar getirip araya mesafe bırakmaları için arkadaşlarına verdi. 15 kişiden fazla olmamak üzere, verilen izin çerçevesinde eylem pazartesi günü yapıldı. Tabii sayı 15 ile sınırlı kalmadı, 50’ye kadar yükseldi. Gazeteciler, polis ve belediye yetkilileri de eklenince sayı belirlenenin çok üzerine çıktı.

Eylem sırasında herkes koronaya karşı önlemlere dikkat etmekle yoğunlaşırken, nükleer atık taşıyan vagonlar yola çıkıp, eylemcilerin yanından geçip gitti. Bu küçük ve sembolik eylemin nükleer çöp atığı naklini engellemesi beklenmiyordu, ancak bu karanlık dönemde sosyal hareketin bir yolunu bularak sokağa çıkmayı başarması açısından önemli.

Benzer etkinliklerin bugün başlayan Paskalya Bayramı sırasında da olması bekleniyor. 1958 yılından bu yana aralıksız her yıl savaşa ve silahlanmaya karşı yapılan Paskalya Yürüyüşleri de bu yıl koronadan nasibini aldı. Bir geleneğe dönüşen Paskalya Yürüyüşleri ilk kez bu yıl yapılamayacak gibi görünüyor. Birçok kentte eylemlerin yapılmasına izin verilmedi.

İsa’nın çarmıha gerilmesi dolayısıyla kiliselerde yapılmak istenen törenler de yasaklandı. Kiliselerin, cemaat üyeleri arasına mesafe koyacaklarını, sayıyı sınırlı tutacaklarını bildirmelerine rağmen Berlin İdari Mahkemesi izin vermedi.

Savaş ve silahlanma karşıtları da eylemlerini ağırlıklı olarak “sanal dünya”da yapacak. Bazı kentlerde sokak eylemleri için denemeler olacak. Akşam saat 19.00’da ise pek çok savaş karşıtı örgütün çağrısıyla “sanal yürüyüş ve miting” düzenlenecek. Konuşmacılar ve müzik olacak. Evlerin balkonlarına savaşa karşıtı bayraklar ve pankartlar asılacak. Almanya’nın savaş ve silahlanmaya ayırdığı bütçeyi sağlığa ayırması bir kez daha talep edilecek. Geçtiğimiz yıllarda sokakta yapılan eylemlerde buna dikkat çekilmişti. 2020’de “savunma”ya 45 milyar avro ayıran Almanya, sağlığa ise sadece 15 milyar avro ayırdı. 2019 ile kıyaslandığında “savunma” bütçesi yüzde 4 artmış, sağlık bütçesi yüzde 4 azalmış durumda. Sadece bu bile savaş karşıtlarının “Sağlıktan kesilen bütçe silahlanmaya gidiyor” çağrısının ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.

Paskalya’dan sonra ise dikkatler 1 Mayıs’ta olacak. Alman Sendikalar Birliği (DGB) erkenden havlu atarak bu yıl 1 Mayıs’ı kutlamayacağını açıkladı. Ancak yerel şubeler, ilerici örgütler bir yolunu bulup, sembolik de olsa kutlamaların yapılması çağrısında bulunuyor. İnsanlığın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana içinde düştüğü bu zor dönemde DGB’nin iyi bir sınav vermediği ortada. Teslimiyet ve iş birliği, öncelikli politika haline getirildi.

Görüldüğü gibi Almanya’da sosyal hareket içinde bulunduğumuz koşulları zorlayarak; bütün kanalları, yol ve yöntemleri deneyerek sesini duyurmanın çabası içerisinde. Koronaya rağmen hayat devam ediyor ve bir virüsün insanlığı neden ve nasıl bu hale getirdiği sorgulanıyor. Sosyal hareket, ilerici örgütler, sendikalar bu nedenleri doğru ve zamanında halka anlatabildikleri ve buna bağlı olarak yeni duruma göre kendilerini geliştirip farklı biçimlerde mücadeleyi örgütleyebildikleri takdirde süreçten güçlenerek çıkabilirler. Aksi halde koronayı fırsata çevirmek için canla başla çalışan burjuvazi, kazanılmış pek çok ekonomik ve demokratik hakkı gasbetmekten çekinmeyecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa