"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Korku medyası

Davut ŞAHİN
19 Eylül 2018, Çarşamba
Medyadaki “tekel”leşme bir korku havası meydana getiriyor. Tek tabancalı medyadan demokrasi ve hürriyet havası beklenir mi?

Kaç sefer yazmak istiyordum, nasip bu güne imiş. Gerçeğe yakın bazı filmler vardır ki, adeta belgesel tadında ve bir o kadar da ürkütücüdür. 

“Volhynia” filmi de bunlardan biri. Polonyalı ve Ukraynalıların birlikte yaşadığı köyde genç bir kız, Polonyalı dul ve zengin biriyle evlenmeye zorlanır. 

Dikkati çeken nokta, filmin bir aşk hikâyesi olmadığıdır. Tam tersi, korkunç etnik bir trajediyi dillendirir.

*

Özellikle bazı ayrıntılar var ki, insanoğlunun milliyetçilik ve mezhep adı altında nasıl vahşileşebileceklerini gösterir. 

Filmin ilk sahnelerinde sergilenen düğünde gerek Polonyalılar, gerekse Ukraynalıların ortak danslarıyla, yüzyıllardır birbiriyle barış içinde görebiliyoruz. 

Filmin ilerleyen dakikalarında insan kanını donduran sahnelere şahit oluyorsunuz. Yıllardır birbiriyle gelin alıp veren, komşuluk ilişkileri ve arkadaşlıkları olan insanların birbirini nasıl boğazladıklarına şahit oluyorsunuz. 

Etnik yapılanmanın insan duygusuna nasıl hakim olduğunu ve vahşileşebildiklerini ve karanlık yüzünün neler yapabileceğini görebiliyorsunuz bu filmde… Hatta izledikten sonra tek teselliniz, bu görüntülerin birer film karelerinden ibaret olduğu gerçeği.

Film, kuşku yok ki, savaşın kötü yönlerini çaresizliğini bütün çıplaklığı ile gösteriyor. 

*

Elbette ki, yeryüzünde şu an film sahnelerini aratmayan öylesine çok olaylar var ki… İslâm coğrafyasında yaşananların aslında 100 tane “Volhynia” filmi çıkarabilirsiniz.

İsrail’in, Filistin’lilere uyguladığı zulüm, Suriye’de yaşanan katliâm, Yemen olayları… Mısır, Somali… Hangi birisini sayalım ki?

“YA BENDENSİN, YA DÜŞMAN” DOKTRİNİ

Geçenlerde eski bir yazar dostumla bir araya geldim. Geçmiş günlerden bahsettik. O kadar geçmiş değil hani, 28 Şubat dönemini filan konuştuk. 

Bu sohbeti ederken, aslında biz gazeteciler olarak, basın toplantılarına katıldığımızda her türlü medya mensubuyla çok rahat problemlerimizi konuşup, dertleşebildiğimizi hatırladım.  

Hele, dindar medya grubunun dili “bir”di. 28 Şubat döneminde el birliği ile post/modern darbeye birlikte göğüs germiştik.

Öyle ki, “kartel medyası” dediğimiz gazetelerin muhabir veya yazarları ile birbirimizi ötelemeden medyanın meselelerini çok rahat biçimde konuşuyor, tartışıyorduk.

Ama ya şimdi?

“Kartel medyası” tarih oldu. Dindar medya kalmadı. 

Onun yerine “yandaş medya” türedi. “Ya bendensin, ya düşman” doktrini ile hareket ederek, güç ve iktidarın sözcüsü durumuna düşen kalemşörler boy gösterdi.

Medyadaki “tekel”leşme bir korku havası meydana getiriyor. Tek tabancalı medyadan demokrasi ve hürriyet havası beklenir mi? 

Görünen o ki, satılık kalemler tarafından “Volhynia” durumu yaşıyoruz. Dün kardeş bildiğimiz medya grupları, bu gün müthiş kin ve adavet duygusuyla Yeni Asya’yı yok etme planları güdüyor.

Bu tahammülsüzlük niye? 

İnsanların kalem sahibi olduklarında ne kadar karanlık yönü varsa, ortaya çıkıyor. Bastırılmış duygularını Yeni Asya düşmanlığı üzerinden açığa çıkarıyorlar. Ne kadar vahşi ve barbar yönleri varsa kalemlerinden damlayan salyalardan görmek mümkün.

İftira atanlar, yarın iftiraya maruz kalır. 

Çamur atanlar, çamur içinde boğulur gider. 

Edep, insaf ve yazık diyorum.

Son sözüm: Edipler edepli olmalı! 

Hem de, edebî İslâmiye ile müteeddip olmalı. Ve onların sözleri, kalb-i umum-i müşterek-i milletten bitarafane çıkmalı. Ve matbuat nizamnamesini, vicdanınızdaki hiss-i diyanet ve niyet-i halise tanzim etmeli.

Yok başka yol!

Okunma Sayısı: 2712
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Toygar

    19.9.2018 09:23:41

    2- Birisi yanlış yapmış, diğeri ona yanlışını göstermiş. Gün gelmiş yanlış yapan güçlenmiş ama yanlışının farkına varsa da, nefis ve şeytan rahat bırakmayınca, kendisine yol gösteren dostunun yokluğunu arzu etmiş ki kendi haklı olsun! Ne garip tecelli. Risale-i nurlarda meleklerin inkarını isteyen ruh hali gibi! Rabbim yollarını, yollarımızı düzeltsin. Gülistan etsin! Cümlemiz için.

  • Toygar

    19.9.2018 09:23:31

    1- Bu yazıyı okurken his ve aklıma geliveren bir fikrimi beyan etmek arzu ederim. Ben de hep bu "diğer" medyanın Yeni Asya düşmanlığı konusundaki tavırlarına anlam veremiyordum. Hadi bazılarını anladık ama ya dindar olanları? diye düşünürdüm. Şimdi hissediyorum ki, "eski dost düşman olmaz" kaidesince, yol ayrı olsa da amaç bir oluşuna binaen, bunlardaki bu olumsuz tavır, kendilerinin yanlışlarına ortak arama; ortak olmayanların ise yokluğunu arzu etme meylinden ileri geliyor zannederim. Kendileri de farkındalar belki ama, insanoğlu işte. Aynı telakki ve yaklaşımları farklı zamanlarda en yakın akrabalarında bile görebiliyor insan...

  • Ali Tam

    19.9.2018 00:33:51

    Bati terörü tanimlarken insanlara korku etkisinin cok önemli faktör oldugununu kabul etmistir. Eskiden teröre zulm denirdi. Isim degismekle hakikat degismiyor. Insanlari sindirmek icin KORKU unsuru baski araci olarak kullaniliyorsa bu terördür. Islam Dini bu korkuya karsidir. Masivadan korkulmamasi gerektiginin ve tüm KORKU hissini Allah'a karsi harcama konusunda Peygamber-i Zisan ASM Insanoglunun acikara en büyük rahberidir. Korkunun nereye yönlendirilmesi gerektigi konusunda kozmopolit maymunlara ihtiyac yoktur. Despota, diktatöre pabuc birakmamak icin her Müslüman elfu elfi Kasimpasali durusunu o despota isbati vücut etmelidir,

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı