“İran ile Türkiye arasındaki görüşmeleri ‘kesin işbirliği’ olarak yorumlamak erken. Dönemsel adımlardan kalıcı işbirlikleri çıkmayabilir”

Yrd. Doç. Dr. Atay Akdevelioğlu: Konjonktürel yakınlaşma uzun soluklu olmayabilir

CAN UĞUR canugur@birgun.net @canugur1987

İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri’nin Türkiye’de temaslarda bulunmak için gerçekleştirdiği ziyaretin yansımaları sürüyor. Bakıri’nin çeşitli düzeylerde gerçekleştirdiği temasların bölgesel yansımaları takip edilirken Türkiye ile İran’ın yakınlaşıp yakınlaşmayacağı ise merak konusu. Bu temaslardan stratejik bir ortaklık çıkması yorumlarının yapılması için henüz erken olduğu dile getiriliyor ancak hiçbir şeyin değişmediğini de söylemek mümkün değil. Dış politikasını ABD eksenli ve Suriye’de Esad karşıtı bir hatta oturtan Türkiye’nin söz konusu denklemden kazançlı çıktığı söylenemezken İran-Rusya ve Esad hattının kritik noktalarda ‘kazanç’ sağladığı söylenebilir. Bu görüşmeler bu tablonun değişip değişmemesinde nasıl bir anlam barındırıyor sorusuna kısa vadede yanıt vermek güç. Konuya ilişki sorularımızı yanıtlayan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Atay Akdevelioğlu önemli açıklamalarda bulundu. Akdevelioğlu’na göre kısa vadede ‘Türk-İran işbirliğinden’ bahsetmek mümkün değil bekleyip görmek gerekiyor. Kesin olan şu ki, iki devleti birbirine yakınlaştıran şey konjonktürel durum. Bu da beraberinde şu sorunu açığa çıkartıyor: Konjonktürel ortaklıklar uzun vadeli ortaklıklara evrilme noktasında her zaman sorun yaratmıştır.

Aceleci olmamak lazım
Akdevelioğlu, görüşmelere ilişkin erken yorumlar yapılmaması uyarısında bulunarak şunları söyledi: Bakıldığı zaman normal değil. Durumu işbirliği yapıyor için çok erken. Niyetler var. 6 ay öncesine kadar çok daha ağır ithamlar vardı. İlişkilerde tarihte nadir rastlanan biri gerilim söz konusuydu. 90’lı yılların gergin ortamı net biçimde görülüyordu. Fiili olarak hala bir şeyler kesin biçimde değişmiş değil. Net olarak durum tersine döndü diyemiyoruz. Önümüzdeki döneme dair konuşmak için çok erken. Ama az evvel de belirttiğim gibi bir yumuşama ya da tarafların adım atması durumu kesin.

Görülmesi gereken nokta
Şurasını görmemiz gerekiyor. Sorunların tolere edilmesi sıkıntıların en azından köpürtülmemesi yönünde irade beyanları söz konusu. Bu diplomatik açıdan nereye tekabül eder kalıcı adımlar ortaya çıkar mı bilinmez. Dolayısıyla böyle okumak ve aceleci olmamak lazım. Ziyaretin iki taraf açısından diplomatik olarak nereye tekabül ettiğini yorumlayan Akdevelioğlu şöyle devam etti: Uluslararası ilişkileri açısından iki ülke de önemli zorluklar yaşıyor. İran Amerika Birleşik Devletleri’nin yeniden çevreleme politikasına dönüşü nedeniyle sıkışmışlığı açmak zorunda aksi takdirde ciddi sorunlar yaşayacaktır. Önemli oranda daralması gibi bir tehlike de söz konusu.

Durumumuz ortada
Türkiye’nin de durumu ortada. Özellikle dış politika bağlamında müttefikleri nezdinde dışlanmış durumda. Aktif biçimde adım atmasının imkanları giderek daralıyor. Olası bir iyi ilişki kurma durumu Türkiye açısından önemli bir noktaya tekabül edecektir. Kısacası hem Türkiye hem de İran açısından bu ikili ilişkinin geliştirilmesi kritiktir.


yrd-doc-dr-atay-akdevelioglu-konjonkturel-yakinlasma-uzun-soluklu-olmayabilir-337854-1.Uzun vadeli olur mu?
Ulusal ve uluslararası kamuoyunun en çok merak ettiği konu görüşmelerin nasıl bir seyir izleyeceği. Akdevelioğlu bu sorumuza şu yanıtı verdi: Bizi bu noktaya konjonktür getirdi. Bu tür konjonktürel yakınlaşmalar kalıcı birliktelikler doğurmaz. Tarihsel açıdan uluslararası ilişkilere baktığımız zaman karşımıza bu olgu çıkmaktadır. Fakat Türkiye ve İran arasındaki ilişkilerin gerilmesi tam olarak Malatya Kürecik’teki askeri üssün kurulmasıyla bozulmuştur. ABD’nin kullanımı için kurulan bu üs ciddi bir sıkıntıya neden olmuştur. Ama Arap Baharı ile bu süreç daha da derinleşmiştir. Bu noktaya gelmemizin nedeni de Arap Baharı adı verilen süreçte yaşananlardır. Eğer Suriye’deki sorun çözülürse IŞİD tümüyle temizlenip Irak’ta istikrar sağlanırsa Türkiye İran ilişkilerinde en azından görece bir yumuşamadan ve ileriye dönük sağlıklı adımlar atılmasından bahsedilebilir.

Dönemsel bakılırsa…
Sürece bakılırsa daha da yakınlaşılacaktır gibi duruluyor. Şunu da belirtmekte fayda var uzun tarihsel süreç dikkate alınırsa İran’ın Türkiye’ye karşı tutumu da hep hasmane olmuştur. Türkiye’den ziyade ilişkilerin bozulmasında genellikle sorunlu olan taraf İran olmuştur diye düşünüyorum. İran sıkıntılı dönemleri dışında Türkiye’ye hiç yakınlaşmamıştır. Uzun vadeli Türk-İran ilişkilerinde ise asıl belirleyici olan tarafın İran olduğunu Türkiye’nin çok belirleyici olduğunu ya da olacağını düşünmüyorum.

Referandum belirleyici değil
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin aldığı referandum kararının iki ülke ilişkilerini nasıl etkileyeceğini açıklayan Akdevelioğlu şunları söyledi: Bakıldığı zaman iki taraf da referanduma karşı. Açıkçası referandumun bu ikili ilişkiler açısından belirleyici olacağını düşünmüyorum. Bu referandumun fiili ya da hukuki sonucu olmayacaktır. Buradan ilişkilerin derinleşmesi ya da kriz gibi bir sonuç çıkmayacaktır diye düşünüyorum.

O karşıtlığın anlamı yok
Türkiye’deki yandaş yazarların İran’la ilişkilerin gergin olduğu dönemlerde Şii karşıtlığını bir ‘araç’ olarak kullandığını hatırlattığımız Akdevelioğlu, bunun reel politikte bir karşılığının olmadığının altını çizerek şu tespitlerde bulundu: Türkiye’deki İslamcıların Şiilere yönelik tavrının çok anlamı yok. Hükümetler bunu araç olarak elbette kullanmıştır bundan sonra da kullanacaktır. Ama reel politik zeminde buradan bir sonuç çıkmayacaktır. Şiilere yönelik tutum politik motivasyon için kısa vadede gaz alıcı bir niteliktedir ama ilerisi yok. Türk toplumunda da Şii karşıtlığının yankı yapacağını da düşünmüyorum.

yrd-doc-dr-atay-akdevelioglu-konjonkturel-yakinlasma-uzun-soluklu-olmayabilir-337855-1.