15 Aralık 2018 23:46

‘Kombin’in şifresi: Gezi kaka, ‘Fırat’ın doğusu’ mama!

‘Kombin’in şifresi: Gezi kaka, ‘Fırat’ın doğusu’ mama!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İnsan havsalasının tahayyül sınırlarını zorlayan müthiş denklemleriyle ünlüdür Devlet Bahçeli. Girersek çıkamayacağımız denklemler... AKP’yle girdiği seçim ittifakı için de “uygun bir kombin bulacağız” demişti. Magazin-moda programlarından aşırma bu uyduruk sözcüğün siyasete transferi, söz konusu programlara ilgisinden mi nedir, Bahçeli’ye nasip oldu böylece: “Siyasi kombin.” 

MHP’nin “tak takıştır, yap yakıştır” türünden tekerleme üstü bir tutam küfürden müteşekkil müktesebatının ürünü olan ‘siyasi kombin’, iktidara baston olma biçiminin ‘estetik’ ifadesi aslında. Ne kadar estetize edilse de bastondur işte, işlevi bellidir sonuçta, dememek lazım ama. Bacakların tutmaz, bastona dayanıp yürürsün. Sadece bu mu? Bazen de birilerinin kafasına indirirsin, baston dediğin sopa olur elinde! 

Sadede gelelim; mesele, MHP-AKP’nin seçim ittifakı değil sadece. Seçimlerin ötesinde bir ittifaktan ve “şurası sizden, bu aday bizden” şeklindeki güncel listebazlıktan öte bir ‘siyasi kombin’den söz etmek gerekiyor. 

***

2019’da derinleşerek sürecek bir ekonomik kriz girdabında seçimlere gidiliyor. “Kriz var” demeyi adeta yasaklamakla kriz yok olmuyor. Bakın, Binali Bey bile “kriz var diye öldük bittik demeye lüzum yok” diyor. Hani yoktu kriz?! “Geçmişte çok açılmışız, üç beş ay sıkıntı yaşarız, toparlarız” diye rahatlatmaya çalışsa da bizi, bu “üç beş ayda geçer” sözüne aşina olalı “üç beş ayı” çoktan geçti!

Buradan ‘siyasi kombin’in birinci unsurunu anlamak mümkün: Yaşanan, hissedilen krizi konuşturmamak, yokmuş gibi yapmak! Daha önceki seçim ve referandumlarda iktidara yeten yüzde 50’lik konsolidasyonu koruyabilmek...

Bugün için bu tabloyu değiştirecek başlıca alan, kriz ve sonuçlarıdır çünkü. Tepki ve itirazların toplumsallaşarak siyasal denkleme sokulabileceği ve dolayısıyla siyasal haritaya yeni rezervlerle müdahale edilebilecek kulvar orasıdır. Söz konusu seçimlerse, Saray’ın yüzde ellisini eksiltmek ya da ona muhalif yüzde elliyi çoğaltmak da buradan geçiyor. 

Üzerinden 5 yıl geçmesine karşın Gezi’nin tekrar karakolluk olması da Fransa’daki ‘Sarı Yelekliler’in bu kadar dert edilmesinin nedeni de budur. “Böyle ne kadar gider? İşte gördük Fransa’da gitmediğini...” diyen Türk İş Başkanını bile malum ‘havuz’da boğuverdiler iki günde! Öyle ki, sendikacılık tarihine geçecek muhteşem bir ders verildi kendisine; Hak İş’e bağlı bir sendika başkanı tarafından “Asgari ücrete zam için Hükümeti tehdit ettiği” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuldu! 

Mesele Gezi ve asayiş olunca, ‘baston’lar da duramazdı herhalde; onlar da ayar vermek üzere kalkıverdiler havaya! “Sarı Yelekli terörüne özenenler bedelini ağır öder, bunun şakası olmaz!” tehditiyle sahneye çıktılar, Bahçeli ve minik ortak Destici...  Burası Fransa değildi ve kendileri de öyle Macron’a falan benzemezlerdi! 

Maksat ‘ayar’ vermek olunca, bastonlar sopalaşıyordu işte! 

Kriz, mümkünse siyasete değmesin, teğet geçsindi...

Gezi kazanının yeniden fokurdatılması ve ‘Sarı Yelekliler’ üzerinden buraya ‘ayar verme’ çabası bunun için. Geçmişe değil, geleceğe yönelik bir ‘ön alma’ kaygısı... Kriz ve sonuçları üzerinden siyasal alana akabilecek ‘rezervleri’ frenlemek... 

Mesaj, Gezicilere sopa göstermekle birlikte, Gezi dönemi konsolide edilmiş ve ‘evde zor tutulan’ yüzde 50’ye dairdir öncelikle. Referandum ve seçimleri kazandıran kutuplaştırılmış yüzde 50’nin ekonomik kriz nedeniyle çözülüp mobilize olmasını frenlemek; olası çözülme eğilimini, “Gezi hayaleti” korkusuyla  ve “devletin bekası” hassasiyetiyle dondurmak ihtiyacıdır. “Soğan bile alamıyoruz” diye şikayet eden AKP’liyi, bir tür “Aman Allahım, Gezici mi oluyorum yoksa!” baskılamasına maruz bırakmaktır.

***

Güzel de, ‘kuru soğana muhtaç’ yurdum insanı neyi konuşsun peki?

Bu sorunun yanıtı da ‘siyasi kombin’in bir diğer unsuruna işaret eder işte: “Fırat’ın doğusu”!.. 

Aylardır, seçimler ve “Fırat’ın doğusundaki yapılanma” boşuna birlikte konuşulmuyor havuz medyasında. Başından beri, gündem sadece seçimle kurgulanmıyor. Bu bir konsept ya da ‘kombin’! “Fırat’ın doğusundaki terör yuvasına müdahale...” dedikçe, Saray-MHP koalisyonunun seçim sath-ı mailinde kulaç atmış olursunuz.

İktidar koalisyonu düzen içi muhalefetin bu ‘aşil topuğu’nu gayet iyi biliyor ve siyaseti oraya yönlendiriyor. Sınır ötesi harekâtların getirisi, maması sayısız kez deneyimlendi sonuçta. Afrin işinde olduğu gibi. O dönem de CHP “iktidarın yanlışını asker düzeltiyor” sözleriyle desteklemişti harekâtı ve ‘ulusal dava’nın arkasında saf tutmuştu. Sonuçta ise “yanlış düzelten asker”in başındaki Genelkurmay Başkanı, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı Gül’ün bahçesine helikopterle inmiş, iktidar adına gerekeni yapmıştı. Sonra da Bakan olarak Saray’a intikal etti zaten. 

Şimdi yeni bir ‘ulusal dava’nın ön günündeyiz...

Seçimler Mart’ta ve “Fırat’ın doğusuna” yönelmiş namluların eli kulağında...

Formatlanmış ‘siyasi kombin’ de ortada işte!

Özellikle CHP, ‘formata’ uyacak mı? 

Uymaması mümkün mü?

Göreceğiz...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa