27 Mart 2017 02:06

‘Her şey için sürekli mücadele etmemiz gerekiyor’

FARC’lı tutsaklar insanlık dışı koşullarda tutuluyor, gerillanın boşalttığı yerlere ise çeteler yerleşiyor. Köylüler0 hâlâ huzur bulmuş değil.

Paylaş

Picalena Cezaevi (Ibague, Tolima): Havana Antlaşması, genel af ve henüz çıkarılmamış özel af yasaları yoluyla FARC’lı tutsakların serbest bırakılmasını kapsıyor. 2 bin 200 FARC’lı tutsağın çoğunluğu ve 2 binden fazla milis hâlâ cezaevinde.

Tutsak annelerin yoğun uğraşıları ve Politik Tutsaklara Yardım Komitesi sayesinde yaklaşık 50 FARC üyesi tutuklu ile görüşebildik. Bazıları oldukça genç olan tutsakların hepsi 25 yılın üzerinde ceza almış durumda.

PARAMİLİTERLERLE AYNI KOĞUŞLARDA...

Barış süreci başladığından bu yana cezaevindeki tutsakların içinde bulundukları kötü koşullarda hiçbir değişiklik olmamış. 

Tersine yeni ceza yasası ile durumları daha da kötüleşmiş. Duyduğumuz ilk şikayet politik tutukluların koşullarına ilişkin oldu.

 Antlaşma hükümlerine uyulmadığı gibi düşman muamelesi görüp aşağılandıklarını söylüyorlar. Tüm politik tutsaklar aynı koğuşlara konmamış; farklı farklı koğuşlarda, diğer adli tutuklular hatta paramiliterlerle aynı yerlere yerleştirilmişler. 

En büyük sorunlardan biri de sağlık sorunu; durumu ciddi hastalara bile bakım yapılmıyor ve acil ilaç ihtiyacı karşılanmıyor. Su, günde yarım saat akıyor. Öğleden sonra 3’den ertesi sabah 6’ya kadar su ve yemek verilmeden hücrelere atıldıklarını anlatıyorlar. 

TUVALETLERİNİ POŞETLERE YAPIYORLARDI

Yemekler oldukça az ve yenecek durumda değil. Telefonla görüşme çok pahalı. Köpeklerin kullanıldığı görüşlerde konuşmalara müdahale ediliyor ve insanlık dışı aramalar yapılıyor. 

Yine, ziyaretçilerin yemek getirmesi yasak; cezaevinin karşısında bulunan ve “yönetim”in nemalandığı bir kaç kantinden yemek almak zorundalar. Bundan daha kötü durumda olan cezaevlerinin varlığından söz ediyorlar. Tutsağın biri bize, bundan önce kaldığı cezaevinde tuvalet yokluğundan ihtiyaçlarını poşetlere yaptıklarını anlattı.

Kamplar ve cezaevi ziyaretimiz sonucu “barış süreci”nin hükümetçe geciktirildiğine ve ihlal edildiğine tanık olduk. Kamp inşa etme ve af yasasını düzenleyerek tutsak gerillaların serbest bırakılması gibi basit yükümlülüklerini dahi yerine getirmeyen bir hükümetin, gerillanın politikaya katılımı, paramiliterizmin ortadan kaldırılması ve toprakların iadesi gibi zorlu sorunları nasıl çözebileceği belirsiz. 

PARAMİLİTERLER KATLETMEYİ SÜRDÜRÜYOR

“Çatışmasızlık ve ateşkes koşullarındayız. Buna rağmen toplumsal, politik, sendikal ve insan hakları konularında çalışma yürüyorsan can güvenliğin yok” diyor Papayan’da (Cauca) “İnsan Hakları ve Yaşam Ağı”nın bir üyesi. 

2016 yılında 120 toplumsal lider; köylü, öğrenci önderi ya da öğretmen ve sağlık çalışanı katledildi. Bunlardan 40’ı yalnızca Cauca bölgesinden. 

Bu yıl şu ana kadar, 20’nin üzerinde  insan hakkı savunucusu öldürüldü. Cinayetlerden 5’i iki haftalık gezimiz sürecinde meydana geldi. 

Hükümet, paramilitarizmin varlığını reddediyor. Savunma Bakanı Yardımcısı Anibal Fernandez de Soto, kendisi ile yaptığımız görüşmede, FARC’ın terkettiği topraklara el koyan, yasadışı madencilik ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan örgütlü silahlı çetelerden söz ediyor. 

Bakan yardımcısına göre topraklarını savunan köylüler ve önderlerinin katledilmesi, politik suç değil ve devletle bağlantısı olmayan işler; çeteler de tek bir çatı altında toplanan gruplar değil. 

Öte yandan Fernandez de Soto, tüm ülkede görüştüğümüz toplumsal örgütlerin ve FARC’ın dillendirdiği ciddi bir sorunu, hükümetin 60 binden fazla asker konuşlandırılmış olmasına rağmen ülkede kontrolü sağlayamadığını itiraf etti. 

Anlatılara göre, daha önce elinde bulunan bölgelerde FARC, birlikte yaşama normları ve kuralları olan, fiili bir devletti. 

FARC’ın terkettiği bu bölgelere paramiliterler yerleşti, planlı cinayet ve suikastlerin sayısı arttı. 

ÇETELERİN VE ÇOKULUSLU ŞİRKETLERİN ÇIKARI BİRLEŞMİŞ DURUMDA

CAUCA, Bolivar’ın güneyi, Cesar ve güneyi, Tolima, Cordoba, Sucre ve Cartagena kentlerinde köylüler, sendikacılar, öğretmenler; yerinden edilenler, tehdit altında olanlar ve genelde can güvenliği olmayanlar ile yaptığımız sayısız toplantıda, ülkenin önemli bir bölümünde paramiliterlerin zulümleri dillendirildi.  

‘Aguilas Negras’, ‘La Constructora’, ‘Los Rastrojos’, ‘Autodefensas Gaitanistas’, ‘Clan de Golfo’ anlatılarda adı geçen paramiliter gruplardan bazılarının isimleri.  Toplantıda bu grupların, insanları yerinden yurdundan etme, tehdit vb. eylemlerini silahlı kuvvetler, yargı mensupları ve devlet yetkilileri ile iş birliği içinde gerçekleştirdikleri; insanların da ölüm korkusu nedeniyle bunlar hakkında şikayette bulunamadıkları anlatıldı.

Çatışmanın arka planında toprağın sahiplenilmesi ve kullanılması var.  Kendilerine atalarından kalan topraklarını yeniden ele geçirmek/korumak isteyen köylülerle projelerini gerçekleştirmek ya da yeni projeleri için her seferinde daha çok toprağa gereksinim duyan çokuluslu şirketler arasındaki geçen mücadele. En çok şikayetçi olunan, madencilik (altın, fraking, petrol vb.), endüstriyel tarım (özellikle aşırı palmiye ekimi) ve hayvancılık sektörlerindeki çok uluslu şirketler. Tüm sektörlerin çıkarı, uyuşturucu ticareti yapan ve çokuluslu şirketlerin yararına kirli işler gerçekleştiren paramiliter çetelerin çıkarıyla birleşmiş durumda.

‘GERİLLA GİDİYOR ARTIK KONTROL BİZDE’

MAGDELANA ırmağı üzerinde 5 saat süren bir yolculuktan sonra Bolivar’ın güneyine, savaşın cezalandırdığı ve 2016 yılında paramiliterlerin 11 cinayet işlediği bir başka yer olan Arenal’a vardık. 

Çeteler uluorta çekinmeden “Gerilla gidiyor; artık buraların kontrolü bizde” diyorlar. Uyuşturucu ticaretinin koridor açtığı ve palmiye yetiştiricilerinin, köylüleri açlık sınırının altında ücretli tarım işçilerine dönüştürdüğü bu bölgeye tehditler, yerinden yurdundan etme olayları ve maskeliler yeniden dönmüş. Devlet buraya sanki hiç uğramamış. Patikalardan birinde, bir ağacın altında, öğretmenin maaşının köylülerin üstlenmek zorunda olduğu iki sınıflı bir okul var. 

Her şeye rağmen topluluklar örgütleniyor ve mücadele ediyor. Gıda egemenliğini kurtarmış olmak ve nesli tükenmek üzere olan yuka ya da muz yetiştirebilmiş olmakla gururlanıyorlar. Bize, kıvanç içinde, beş işçi kadının çalıştığı kooperatiflerini ve ekim, hasat, şişeleme ve satış işlemini entegre bir süreçte ürettikleri marmelat, meyva şaraplarını vb. gösteriyorlar. 

Topluluğun, halkın sesi olan “La Negrita” isimli yerel radyosunu ziyaret ettik. Polis radyoya el koyup kullanmaya başlamış; fakat topluluk radyolarını geri almayı başarmış. “Kooperatife de el koymaya çalışıyorlar. Herşey için sürekli mücadele etmemiz gerek,” diyorlar.

YARIN: ‘Suyu yok ama
 kanlı gözyaşları var’

ÖNCEKİ HABER

Suriye’den De Mistura’ya veto

SONRAKİ HABER

Alevi toplumu ‘tek adam’a rızalık vermez

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...