YAZARLAR

Klopp - Guardiola düellosu!

Guardiola, çok çetin ve ciddi bir rakiple karşı karşıya. Klopp’un Liverpool imkanları içinde geliştirdiği yeni oyun, Guardiola, oyunlarının yapısal arızalarını, istikrar içinde istismar ediyor. Özellikle defansif yapıdaki sorunlar, artık görmezlikten gelinemiyor.

Guardiola denklikten veya uygunluktan çok konsensüse bağlı bir oyun kuramından yanadır. Yani oyunu rakip ile akıl arasında bir tür uygunluk olarak düşünmektense, onu rakiple serbestçe diyaloğa girebilecek ve her oyuncunun yeteneklerini özgürce geliştirebileceği bir tür iddia sorunu olarak algılıyor.

Yıllar önce Guardiola oyunlarının özünü gerekçelendirmeye çalışırken, yukarıdaki, tespitte bulunmuştum ve yıllarca da bu kavrayışımın arkasında durup Guardiola oyunlarını anlamaya çalışmıştım. Bütün bu yıllar boyunca Jose Morinho, Arsene Wenger dahil olmak üzere, hiçbir teknik adam, Guardiola’nın bu felsefesini değiştirmesi için ortaya, bir başka, zorlayıcı ve aşkın bir oyun koyma becerisini göstermedi. Kimi acı veren yenilgilere rağmen, Guardiola düşünsel olarak, hiç etkilenmedi ve kendi oyununu geliştirmeye hep devam etti. Çünkü o acı verici kimi yenilgilerin tümü, konjonktüreldi, o maçların özel atmosferinden kaynaklanan, aldatıcı, kısmi zaferlerdi.

Ama artık Guardiola, çok çetin ve ciddi bir rakiple karşı karşıya. Klopp’un Liverpool imkanları içinde geliştirdiği yeni oyun, Guardiola, oyunlarının yapısal arızalarını, istikrar içinde istismar ediyor. Özellikle defansif yapıdaki sorunlar, artık görmezlikten gelinemiyor. Klopp’un gegenpresing anlayışı, Guardiola savunma anlayışını açıkça, sadece tehdit etmiyor, bir adım daha ileri giderek söylemeliyiz ki, bu savunma anlayışını bir soruna dönüştürüyor.

Klopp karşı presi, bir zaman stratejisi haline getirmiş. Belki tuhaf olacak ama Klopp esas itibariyle, ne topa sahip olmayı tasarlıyor ne de rakiple alan savunması için çekişmeye giriyor. Klopp, alan kazanmak ve alan kapatmak yerine, sahanın her yerinde rakibe topla oynama zamanı tanımayarak, zaman olgusunu toptan tahrip ediyor. Topun rakipte olması Klopp için kendi başına bir tehdit değil. Kimi pozisyon ve durumlarda rakibin alan bulmasını da, büyük bir sorun olarak görmüyor. Klopp’un merkeze aldığı stratejik düşüncesi, rakibin topla oynama zamanını mümkün olan en hızlı ve ani baskıyla sıfıra indirgemek.

Hem savunmanın hem de hücumun iki kenarına yerleştirdiği dört hızlı oyuncu ile oyunun temposunu öyle yüksek seviyeye çıkarıyor ki, bu iki koridorda rakip ister istemez, Klopp’un temposuna boyun eğmek zorunda kalıyor. Bu stratejik plana göre Klopp, göbek koridorunu sadece topu, rakip ceza sahası içine taşıdıktan sonra, final vuruşu için önemseyip kullanıyor.

Aynı yapıları, top rakibe geçtiğinde de savunma amacıyla aynı koridorları hep kademeli olarak kullanıyor. Nitekim Man City maçında Rahem Sterling’in kullandığı koridoru, sadece Trent Alexander Arnold kapatmadı. Her pozisyonda, Arnold’un kademesine, Lovren ve Fabinho yer aldı. Aynı şey hücumda da çok belirgindi. Salah’ın hücum kademesinde sürekli Henderson, arka plandaki yerini korudu. Sağ koridorda Robertson’un kademesinde hep Van Dijk vardı. Bu yetmez Wijnaldum ve Mane, bu kademe anlayışına destek verdi. Hücumda da bu dörtlü, hücumun başarısı için aynı rolleri kademeli olarak uyguladı.

İlginç bir taktik düşünce olarak ortaya çıkan icralardan biri de, geleneksel olarak topu kenara taşıdıktan sonra orta kesmek yerine, Klopp ceza sahası çeperinde topların ceza sahası içine diyagonel olarak gönderiyor. Bu anlayış, istisnasız bütün takımların savunma dengesini bozuyor. Nitekim Salah’ın attığı ikinci gol, bu harika buluşun ürünü oldu.

Guardiola bu maçta bir kez daha ortaya çıkan yetersiz, savunma felsefesine yepyeni çözümler bulmak zorunda. Guardiola, oyunlarının artık klasik spoterlere ihtiyacı yok. Dominat egemen ve top merkezli bir oyun, maçın ve sahanın her yerinde, yetenekli bileklere ihtiyaç duyar. Kaleci çok başarılı bir operasyonla bu oyuna dahil edildi. Hatta bu yenilik bir salgın hastalık gibi, bütün takımları etkiledi ve her takım geriden oyun kuracak kaleci niteliğini, başa aldı.

Şimdi sıra, oyunu bir orta saha oyuncusu gibi oynayabilecek stoperleri, bu oyuna adapte etmekte. Konu uzuyor. Bir daha ki yazının konusu yeni stoper profili olsun.

Sonuç olarak Klopp çok haklı bir zaferin altına imza attı.


Ali Fikri Işık Kimdir?

Ali Fikri Işık, 1958 yılında Mardin’in Savur ilçesine bağlı Xeramemo köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Batman’da, liseyi ise Silvan’da okumuştur. 1978 yılında Batman'da “Sesleniş” Gazetesiyle yazın hayatına başlamış. 1985 yılında yazarlar kooperatifi olan Yazko’nun dergisi “Yazko Somut”ta, 1994 yılında “Zone News” gazetesinde, 1995 yılında haftalık dergi “Roj”da, 2010 yılında Taraf gazetesinde, 2016 yılında “BasNews ve Kurdistan24 Türkçe'de yazmıştır. Amedspor Kaos ve Direniş Amedspor kitaplarının yazarıdır.