KKTC 34 yaşında

A -
A +
Kuzey Kıbrıs 1974’teki Barış Harekâtı’ndan 9 sene sonra 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) adıyla bağımsız bir devlet olduğunu dünyaya duyurdu. 34. yılını idrak ettiğimiz bu haftanın tarihimizde bu yüzden önemli bir yeri vardır. Her yıl kutlamalar yapılır ve ay-yıldızlı bayrak dalgalandıkça da her yıl kutlanacaktır. 
Bağımsız KKTC bizim için başka bir devlet değil vatan toprağıdır. Aşağılık aklın ülkemiz üzerinde tuzak üstüne tuzak kurduğu bu dönemde KKTC’ye sahip çıkmak her zamankinden daha önemlidir. 15 yaşımızda New York’ta Birleşmiş Milletler önünde defalarca rahmetli Denktaş’a destek gösterilerine katıldık, Amerika’daki topluma liderlik ederken KKTC’yi savunan toplantılar organize ettik. Eşimle tanıştığımızda birlikte katıldığımız ilk etkinlik KKTC’nin Cumhuriyet Bayramı balosu idi. Siyaset yaparken 15 yıl boyunca tüm küresel platformlarda KKTC’ye her dil uzatana “one minute” dedik. 
KKTC’deki Türkler için eş, dost, akraba, soydaş kelimeleri yetersiz kalır. Ancak “kardeşimiz” demek yerinde olur. Edirne’den Ardahan’a her bir vatandaşımız bizler için ne ise Girne’deki, Lefkoşa’daki kardeşlerimiz de odur. 
Genç bir devlet KKTC ama dile kolay 34'üncü yılını idrak ettik. Kıbrıs Türkleri maalesef geçmişte büyük acılar çekti. Bir devlet çatısı altında iken Rumlar tarafından baskı ve zulüm gördüler. 1960’lı yılların sonunda adada öğretmenlik yapan rahmetli babam, annemi korkutmamak için gece tüfek başına nöbete giderken anneme kahveye gittiğini söylediğini anlatırdı. Bütün demokratik ve siyasi çözümler tıkanma noktasına geldiğinde yaşanan zulüm ve cinayetlere dur demek için Türkiye Cumhuriyeti garantör ülke hakkını kullanarak uluslararası baskılara rağmen 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirdi. Akan kanı ve acıları bir bıçak gibi kesen bu harekât ardından biz de ambargoya maruz kaldık. Türkiye’nin sosyal ve siyasal hayatını bile etkileyen ekonomik sıkıntılara sebep oldu. Kıbrıs’taki kardeşlerimizin uğradığı zulme son vermenin bedelini ödetmeye çalıştılar. Kıbrıs bir vatan toprağıydı ve mevzubahis vatansa basiretli bir halk olan bu ülkenin insanları “Kıbrıs’ın bedelini ödemek zorunda mıyız?” demedi. İstiklal Harbi için ayağındaki çarığı bile veren bu halka da başka türlüsü zaten yakışmazdı.
Bizim kuşağın ve daha eski kuşakların bildiği şeyler bahsettiklerim lakin genç ve çocuklarımızın tarihimizdeki başarı ve çileleri iyi bilmesi gerekir. Hâlihazırda zaten Kıbrıs Türkiye için jeopolitik önemi yüksek bir adadır. Milletimiz hiçbir zaman elden çıkarılmasına rıza göstermeyecektir. Kaderimiz ve tarihimiz bin yıldan bu yana bu topraklarda yazılmıştır ve mühürlenmiştir.
Kıbrıs’ı bize yeniden armağan eden engin irfana sahip siyaset kadrolarını anmadan geçmek olmaz. Birçoğumuz genellikle rahmetli Ecevit’i ve rahmetli Erbakan’ı Kıbrıs Barış Harekâtı sayesinde Kıbrıs için harekete geçen ilk devlet adamları biliyor olabiliriz. Bugün KKTC’nin ve Türkiye’nin genç kuşakları Fatin Rüştü Zorlu adlı dış siyaset dâhisini iyi tanımayabilir...
Ama rahmetli Fatin Rüştü Zorlu Dışişleri Bakanlığı döneminde Türkiye’nin Kıbrıs davasının ve AB Sürecinin de baş mimarlarındandır. Kendisi Lozan’da muallakta bırakılan Kıbrıs meselesini yine Lozan’ın 30. maddesine dayanarak Türkiye’nin garantörlüğüne bağlamış ve müzakeredeki ilgililere önemli bir diplomasi dersi vermiştir. 
Fatin Rüştü Zorlu çetin geçen müzakerelerde kendisine Lawrence Durrell’in “Acı Limonlar” romanını delil gösteren Yunanlı mevkidaşına Shakespeare’in Othello’su ile cevap verecek kadar da entelektüel birikimi zengin bir kimsedir. (Othello’daki ilgili bölüm: “Sanmayın ki Türk, kendini en çok ilgilendiren şeyi en sona bırakacak kadar beceriksizdir.”)
Diplomasi dehasını bir başka zaman da Yunan Parlamentosunun Kıbrıs zabıtlarını buldurup çevirterek gösterir. Tabiri caizse belgeleri sahiplerinin ellerine kelepçe vurmak için kullanır. O çevirilerle ENOSİS tezini İngilizler ve Amerikalılara kanıtlar.
Bunun üzerine Dönemin Yunan Dışişleri Bakanı Averof ise, “Davayı kaybettik. Zorlu kazandı” demek zorunda kalır.
İşte Kıbrıs böyle kahraman insanların inşa ettiği temeller üzerinde kuruldu.
Kıbrıs bizim haklı davamızdır ve bu davanın anmak istediğim önemli kahramanlarından birisi de rahmetli Adnan Menderes’tir. Dönemin Başbakanı Menderes ve heyeti müzakereleri neticelendirmek için uçakla Londra'ya gider. İngiltere'de aşırı sisten dolayı, görüş mesafesi gittikçe azalır ve Türkiye’nin “SEV” isimli uçağı düşer. Düşmekle kalmaz, ters dönüp ortadan ikiye ayrılır. Kazada rahmetli Adnan Menderes yara almadan kurtulurken, heyetteki 14 kişi şehit olur.
Bütün taraflar görüşmelerin askıya alınacağını düşünürken merhum Menderes bir kez daha kahramanlığını sergileyerek haklı Kıbrıs davamızla ilgili görüşmelerin devam etmesini talep eder ve Londra Anlaşması'nı hastanede imzalar.
İşte o gün o hastanede atılan imzanın vücut bulmuş hâli bugün yavru vatanımız KKTC’dir. 
O günlerde atılan tohumların bugün KKTC’yi nasıl filizden çınara dönüştürdüğünü hep birlikte görüyoruz. Bugün de o siyasi ekolün devamı bir anlayış olarak “sorun çıkarıcı” değil “sorun çözücü” tavrını devam ettiriyoruz. 
Kıbrıs’ta birlikte yaşamın tek çaresi barıştır. Eğer geçmişte Rum kesimi takoz olmasa ve Türkiye’nin ve aklıselim her kesimin savunduğu yol haritası hayata geçirilseydi bugün bir “kazan-kazan” durumu olacaktı. Ama bugün gelinen noktada gerek dünyanın sempatisini, gerekse gittikçe meşruiyetini kazanan KKTC oldu. 
2015 sonunda Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat desteklediği ve önayak olduğu ve açılışını yapmasının nasip olduğu Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a borularla su götüren KKTC Su Temin Projesi, tarihî bir hamledir. Enerji hatlarının ve İpek Yolu’nun önemli bir geçiş ve dağıtım noktası olan Türkiye Kıbrıs’a su götürdüğü gibi enerji taşıma projelerini de gündeminde tutmaktadır. Bu projeler sadece Türkler için değil Rumlar için de umut vesilesi olmuştur. Türkiye ve KKTC uzun yıllardır çözüm için uluslararası birçok platformda mücadele etti. Çözümsüzlük peşindeki Rum siyasetçileri sayesinde daha müreffeh olabilecek Kıbrıs Adası maalesef ikiye ayrılmış yapısıyla ekonomik ve siyasal bölünmüşlükten kurtulamamaktadır. 
Kıbrıs Davası için mücadele etmiş olan bugün aramızda olmayan Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Dr. Fazıl Küçük, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı ve binlerce isimsiz kahramanı rahmetle yâd ediyoruz. 
Daha nice senelere KKTC!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.