Onun kıymetini bilerek ve armağan sahibine teşekkür ederek taçlandıralım. Güne iyi başlamak, iç huzurumuzu muhafaza etmek, gelip geçici hadiselerin onu bozmasına izin vermemek bir şuur ve çaba gerektirir. Zaten bütün çabalarımız huzurlu ve mutlu olmak için değil mi?

Önce farkındalık oluşturmak gerek. Kendimizin, sevdiklerimizin, sahip olduğumuzu düşündüğümüz, ama aslında bize emaneten verilen nimetlerin farkına varmak; bunların değerini arttırır, sevinç ve huzurumuz artar. Sonra ‘güzel gören, güzel düşünür’ sırrınca hayata pozitif bakmak, her hadisede Rabbimizin bize özel ihsan ve iltifatlarını hissetmek her şeye değer.

MADEM RİSALE-İ NUR TECDİT HAREKETİDİR...

Risale-i Nur madem bir tecdit hareketidir. Onun muhatapları olarak ilk önce kendimizi bir tecdit, yenilenme, arınma ve aydınlanma ameliyesine tabi tutalım. Mevcut bilgi ve düşüncelerimizi gözden geçirelim. 

Doğru bildiğimiz yanlışlar, yanlış bildiğimiz doğrular olabileceğini, bizim de hatalar yapabileceğimizi kabul edelim. Serinkanlı, soğukkanlı bir şekilde insaf, iz’an ve vicdana riayet ederek, tefekkür ve nefis muhasebemizi yapalım. Doğrularımızı pekiştirip, yanlışlarımızı tashih edelim. Bilgisayar diliyle söyleyecek olursak ‘önce kendimizi bir güncelleyelim.’ 

‘ÖNCE KENDİMİZİ GÜNCELLEYELİM’ 

Mümkünse sessiz, sakin, rakımı yüksek, bol oksijenli bir tatil ortamında yeni okumalar yapalım. Dinlendirici yürüyüşler yaparken zihnimizi zararlı düşüncelerden arındırıp, kendimize, ailemize, çevremize nihayet bütün insanlığa nasıl bir katkı sunacağımızı düşünelim. Bizi meşgul eden basit meseleleri atıp, korku ve endişelerimizle yüzleşelim.

RUH BAKIMI, DÜŞÜNCE TEMİZLİĞİ

Hayatın kalp kıracak kadar uzun olmadığını, affedici olmanın hem sağlığa iyi geldiğini, hem Allah’ın rızasını celp ettiğini düşünüp kardeşlerimize, dostlarımıza karşı olan duygularımızı pozitife çevirip yaşama sevincimizi katlayıp arttıralım. Kış öncesi kendimizi bir ‘ruh bakımına, düşünce temizliğine, fazlalıklardan kurtulma’ atölyesine alalım. Biliyoruz ki; kendisini arındıramayan başkasını arındıramaz; yanmayan yakamaz ve nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez.

“NE KADAR SÖZ VARSA DÜNE AİT”

Hz. Mevlânâ diyor ki: “Her gün bir yerden göçmek ne iyi,/ Her gün bir yere konmak ne güzel/ Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,/ Dünle beraber gitti cancağızım/ Ne kadar söz varsa düne ait/ Şimdi yeni şeyler söylemek lâzım”

Dün kıymetli, değerli elbet. Ama sadece dün ile övünmek, yarınımızı daha iyi noktalara taşımaya bir engel teşkil etmemelidir. Dünden ders alınmalı; ama her yeni gün yeni bir sayfa açılmalı, yenilikler düşünülmeli; planlanmalı ve yeni adımlar atılmalıdır. En azından gayret edilmelidir. 

“USÛL ESASA MUKADDEMDİR” 

Sözü uzattığımın farkındayım ama; “usûl esasa mukaddemdir yani usûl esastan önce gelir.” İyi bir hazırlık yapılıp, yol, yöntem, usûl, metod belirlendikten sonra güzel neticeler alınabilir. Huzur ve mutluluk yakalanabilir.

“Bizim zaten usûlümüz, yöntemimiz var. Yeni usûle ihtiyacımız yok” demek düşünceyi donuklaştırır. Hadiseleri doğru okuma, esneme ve yeni gelişmelere göre hizmet geliştirme kabiliyetimizi köreltir. Onun için hayat felsefemizi; bir tarafımız sabit doğruları muhafaza etmek (muhkemat), bir tarafımız ise sürekli yenilik ve değişime (muamelat) açık olmak üzerine oturtmalıyız belki de. Sema yapan Mevlevîlerin diliyle ‘bir ayak sabit, bir ayak her yöne dönebilen’ değişime açık ve hür fikirli olmak en idealdir.

‘NESL-İ CEDİD: TAZE BİSMİLLAH’

Geçmişe takılmadan, geçmişin yükünü geçmişte bırakıp; Hz. Üstadımızın istikbale yüzünü çevirip hitap ettiği ‘nesl-i cedid’ olmaya çalışalım. Kardeşlerimizle, dostlarımızla kucaklaşıp helâlleşelim. Aşkla yeniden silkelenip, kendimize gelelim. ‘Taze Bismillah’ diyerek hayat mücadelesine ve hizmetimize devam edelim.