Geçtiğimiz cuma günü Yeni Zelanda’nın Christchurch kasabasında silahının üstünde “Türk yiyici” yazan bir vampir ve suç ortakları sosyal medyadan canlı yayın eşliğinde iki camiye girerek yaklaşık 49 masum Müslümanı şehit edip 39’unu da yaraladı.
Kendini “Brenton Tarrant” olarak tanıtan bu vampir, sosyal medyada paylaştığı manifestosunda “Topraklarınızda huzur içinde yaşayabilirsiniz, size zarar gelmeyecek. Boğaz’ın Doğu yakasında. Ama Boğaz’ın Batı yakasında bir yerde yaşamayı denerseniz, Avrupa’ya gelirseniz sizi öldüreceğiz. Konstantinopolis’e gelir, tüm cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya minarelerden kurtulacak ve Konstantinopol hak edildiği gibi tekrar Hristiyan şehri olacak. Erdoğan bizim en eski düşmanlarımızdan biri…” ifadelerine yer vermiş, silahına Osmanlı’nın 2. Viyana Seferine çıktığı 1683 tarihi ile Haçlı seferlerinin mottosu olan (Deus Vult) “Tanrı bunu istedi” yazısını kazımıştır.
Şarjörlerden birine de Kosova Savaşı’nda Sultan Murat’ı arkasından hançerleyerek şehit eden “Miloş Obiliç” isimli Sırp caninin adını yazan bu vampir ve suç ortakları maalesef dünyanın güzü önünde çok sayıda masumu şehit etmiş ve yaralamıştır.
Bu vahşi saldırı, Batı’nın zihinsel kodlarına işlemiş olan İslam düşmanlığının yansımasıdır. Batı, bu zamana kadar masumların ve mazlumların öldürülüşüne seyirci kaldığı gibi, eminim ki bu vahşiliğe de seyirci kalacak, olayı bir meczubun işi olarak yorumlayacaktır.
Saldırı sonrası Batılı yetkili ve medya kuruluşlarının açıklamalarını titizlikle takip ettim. “Hristiyan Terörü, Hristiyan Terörist” terimini hiçbir şekilde kullanmadılar. Angela Merkel “ırkçı nefret”, Putin “iğrençlik ve acımasızlıkla sivillere yapılan saldırı”, Avrupa Birliği “hain saldırı”, Trump “korkunç bir katliam” … gibi açıklamalarla kınayarak, kınar gibi yaparak hatta adeta kına yakarak olayı geçiştirdiler.
Batının bu ikircikli tutumunu Sayın Cumhurbaşkanımız: “Bugüne kadar hiç Hristiyan terörü, Yahudi terörü, Budist terörü diye bir şey işittiniz mi? Sadece eylemci Müslümansa inancıyla sıfatlandırılır değilse hiç sözü edilmez.” sözleriyle çok güzel açıklamış, adeta taşı gediğine koymuştur.
Elbette biz fail kim olursa olsun bunu bir dine isnat etme derdinde ve gayretinde değiliz; terör dinsiz bir eylem, öldürmek gayri insani bir fikir infialinin fiili neticesidir.
Yıllarını teröre karşı bedel ödeyerek ve mücadele ederek geçiren Türkiye, münferit ve organize olayların, hunharca ihanetlerin faturasını hiçbir vakit etnik ve dini unsurlara kesmemiştir.
Yaşanan vahşet karşısında yüreğimiz parçalansa da tutumumuz aynı ve değişmezdir!
Bu saldırılardan varılacak birçok sonuç olsa da çıkarılması gereken en büyük ders “bir olma, iri olma, diri olma” fikri ve fiili birlikteliğidir.
Yeni Zelanda saldırısı tek yürek, tek vücut olmamızın sebebi olmayacaksa zalimler asla ıslah olmayacak zulüm son bulmayacaktır!
Kardeşlerimize reva görülen vahşeti ve bu saldırıyı İslam dünyasından kaynaklanan teröre bağlayanları esefle kınıyorum.
Ömer gibi rükûda, Osman gibi rahlede, Ali gibi secdede şehadete yürüyen kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum.
Merak Ediyorum;
Charlie Hebdo saldırıları sonrasında terörizme tepki göstermek için Fransa sokaklarını dolduran liderler aynı duruşu Yeni Zelanda’da buluşarak gösterebilecekler mi?
Sağlık ve afiyet içinde kalınız.