Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Geçen hafta “sayın” sözcüğünün tarihçesine değinmiştik. Okurlardan gelen geribildirimlerin çoğunda, bu sözcüğün genellikle hak etmeyen kişiler için kullanılmasından duyulan rahatsızlık belirtiliyor.

Kırk yıldır ABD’nin Seattle kentinde yaşayan sevgili meslektaşım ve yoldaşım Sedat Uysal, “Son yıllarda bu sözcüğün resmen suyunu çıkardılar!” diyerek ikiyüzlü siyasetçilere yöneltmiş tepkisini:

Sevgili Ağabeyim, ne kadar saygı duymadığım insan varsa ‘sayın’la anılıyor! Bunu, o isimlere düşman olanlar da kullanıyor! Saygıdan çok sanki hakaret etmek amacıyla yapıyorlar bunu!

Bir başka değerli meslektaşım ve arkadaşım Taylan Erten ise şöyle yazmış:

Bu ‘sayın’ lakırdısı, Türkiye’nin siyasi, sosyal, ekonomik ‘bozulma’ ve gittikçe ‘çürüme’ sürecinin basını kurumsal olarak ‘medyalaştırması’ ile piyasaya sürüldü. Başlangıcı 1980’li yıllardır. Medyada iktidara, muktedire, güce tapmanın; yalakalaşmanın, rezilleşmenin tezahürüdür!

★★★

Sayın” sözcüğünün çok değişik amaçlarla kullanıldığını biliyoruz. Kimi durumlarda gerçekten de aşağılamak amaçlı kullanıldığı görülüyor. Nitekim ünlü dilci ve eleştirmen Nurullah Ataç, yakınlık duymadığı yazarlara “Bay” ya da “Sayın” diye seslenirdi.

Çetin Altan ise son dönem yazılarında bıktırıcı bir hitap biçimine dönüştürmüştü bu sözcüğü. 1960’ların kavgacı sosyalist kalemi, liberalleşince dilini de yumuşatıp burjuva nezaketine büründürmüş ve herkese “sayın” demeye başlamıştı! Belli ki milletvekili olarak Meclis’te deneyimlediği “sayın”lı konuşma kuralını köşeyazılarına da taşımak istemişti. Ama neden gizleyeyim, onun yazılarında ‘sayın” sözcüğü çok eğreti duruyordu.

★★★

Aylin Varol Kadıoğlu adlı okurumuz, “Nedense ‘Bay’ ve ‘Bayan’ olarak kullanmak, ‘Kadın/ Erkek’ demekten (özellikle yazı dilinde) bana daha zarif geliyor” diyor.

Celal Kartal adlı okurumuz da kendisini duymuş gibi, “Bay Aşut” diye başlamış mektubuna:

Bay Aşut, yazılarınızı ilgiyle okuyorum. Türkçenin yanlış kullanılması çok rahatsız edici.

Eğitimin köklerinin aşırı zayıf olmasının sonucu diye düşünüyorum. Eğitime de her şeyden önce eğitmenleri doğru dürüst eğitmekle başlamak gerekiyor. Konu, dipsiz bir kuyu adeta.

Siz zaten köşenizde dile getiriyorsunuz sorunları. Gazetenizdeki yazılarda yapılan yanlışları da belirtiyorsunuz. Ama yönetim pek oralı değil herhalde. Ya da işleri başlarından aşkın olduğundan yazım kurallarına uyulup uyulmadığı pek sorun olmuyor anlaşılan. Az önce gazetenin web sayfasında BirGün TV’nin tanıtım videosunu izledim. Seslendirmeyi yapan kişi, ısrarla ‘TİVİ’ diyor ‘TEVE’ yerine. Siz uyarırsanız düzeltilir belki! Birçok medya organı da aynı yanlışı yapıyor. Örneğin Odatv... Bunun nedeni nedir? Dilimize saygılı olduğunu düşündüklerimiz bile ‘teve’ yerine neden ‘tivi’ demektedir? Bunun bir açıklaması olmalı. Neden harflerimiz bazen ‘ke’ bazen ‘ka’, bazen ‘he’ bazen ‘ha’ okunmaktadır??? Saygılarımla.

Okurumuz, “Siz uyarırsanız düzeltilir belki” demiş ama pek öyle olmuyor işte. Nitekim “Teve-tivi” konusunu BirGün’de daha önce ele aldığımı anımsıyorum. Türk abecesindeki /k/ ve /h/ harflerinin nasıl seslendirilmesi gerektiği üzerine yazdıklarımın sayısını ise unuttum!

Okurumuz bir de “Not” eklemiş yazısının sonuna:

Bay ve bayan sözcüklerinin dilimize yerleşmemiş olması büyük bir sorun. Toplumun yaşam biçimini, kültürünü derinden etkiliyor. Aydın kesim tarafından bile benimsenmeyen bu sözcüklerin yokluğu en başta onların yerine ‘sayın’ (saygın) sözcüğünün kullanılmasına yol açmış durumda. İnsanlar zerre kadar saygı duymadığı kişilere ‘sayın’ demek zorunda kalıyor. Ya da teyze, abla, yenge, amca, dayı, abi, kardeş, birader vb. sözcükler kullanıyor...

★★★

Sayın” sözcüğünün uluorta kullanılarak içinin boşaltıldığı ve sıradan bir seslenişe dönüştüğü çok açık.

Okurlarımızın da belirttiği gibi, bu zoraki saygı gösterisinden vazgeçip sözcüğü yalnızca saygıdeğer kişiler için kullansak daha anlamlı olmaz mı?