Oyların yüzde 51,69’unu alan Ersin Tatar’ın KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı olarak seçildiği yeni dönemde buraya yönelik yatırımların hız kazanması KKTC’nin stratejik önemini artıracak.
Yavru Vatanın yatırım üssü olarak kalkınması büyük önem taşıyor.
Nedeni açık; Bu şekilde uluslararası sahada elimiz daha güçlü olacak.
Peki nasıl bir yatırım yapılmalı?
Bu sorunun cevabını iş dünyası biliyor.
Mesela İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanı Ayhan Zeytinoğlu KKTC’ye Türkiye’deki iş insanlarının yatırımlarının artmasının sağlanması için Türkiye’de 5’inci ve 6’ncı Bölgelere sağlanan teşviklere eşdeğer teşvik sağlanmasını önermiş.
Gerekçesini de şöyle izah etmiş; “KKTC özellikle taze meyve ve sebze yetiştiriciliği ve seracılık gibi tarım sektörleri ve eğitim ve turizm gibi hizmet sektörlerinde verimli olabilecek yatırıma uygun bir ülke.
Buraya yatırımları özendirmek için Türkiye’de 5’inci ve 6’ncı Bölgelere uygulanan teşviklere eşdeğer teşvik mekanizmaları hızla harekete geçirilmeli. Böyle bir teşvik uygulaması Türkiye ve KKTC için kazan-kazan formülü oluşturur.
**
KKTC’nin ekonomik olarak kalkınması Doğu Akdeniz’de gözbebeği haline gelmesini sağlayacaktır.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi GKRY’ye karşı daha güçlü olması ve müzakere pozisyonunun güçlenmesine katkıda bulunacaktır.
Bugüne kadar BM çerçevesindeki çözüm çabaları sonuç vermedi.
Aslında çözüm istemeyen tarafın GKRY olduğuna da gördük.
AB de KKTC’yi görmezden geldi.
Ne doğrudan ticaret tüzüğü çıkarılabildi ne de hellim peynirinin tescili gibi bir konu çözüme ulaşabildi.
Artık Kıbrıs’ta vites değiştirmenin zamanı geldi.
İş dünyasının da KKTC’ye desteğini artırmak ve KKTC’nin ekonomik potansiyelinin hayata geçirilmesini sağlamak için teşvik verilmesinin etkisi önemli olacaktır.”
Adaya, tarım turizm ve eğitim alanında kazanç getirisi yüksek çok ciddi yatırım yapılabilir.
Ekonomik potansiyeli çok yüksek olan KKTC’nin güçlü bir ekonomiye sahip olması, aleyhine yapılan bütün planları bozacaktır.
O yüzden iş dünyasının yatırım çağrısı yerindedir.
**
Kıbrıs sorunu Türkiye-AB ilişkileri açısından da kritik bir konu.
İKV Başkanı’na göre AB’nin tüm adayı temsilen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) 2004 yılında üye olarak kabul etmesi tarihi bir hataydı.
2003 yılında imzalanan Atina Anlaşması’nın ardından 2004 yılında GKRY tüm adayı temsilen AB’ye üye oldu.
Ancak bu üyelik AB değerlerine aykırıydı.
Zira Güney Kıbrıs’ta yapılan referandumda BM’nin adayı tek bir entiteye dönüştürmeyi öngören Annan planı reddedildi.
Bu şekilde bir barış planını reddeden bir yönetim Kıbrıs’ı temsilen AB üyesi oldu.
Kuzey Kıbrıs Türk halkı ise planı kabul etmesine rağmen cezalandırılmış oldu. Bu AB’nin Helsinki sonuçlarında da öngörülen ikili sorunların barışçı çözümü ilkesine de aykırıydı.
Bir kere AB üyesi olduktan sonra GKRY bu statüsünü Türkiye’nin AB müzakerelerini baltalamak için kullandı.
Bugüne kadar bu olumsuz tutumun devam ettiğini görüyoruz.
BM çerçevesinde bir çözümü de aslında GKRY’nin istemediği iyice ortaya çıktı. Rumlar, Kıbrıs Türk halkına eşit ve adil bir statü kazandıracak olan her türlü çözüme karşılar.
Böyle bir durumda adada Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını koruyacak bir çözüme ulaşılması da zor gözüküyor.
Türkiye’nin de desteğiyle yeni Cumhurbaşkanı Tatar’ın gerek BM nezdindeki girişimlerde, gerekse uluslararası platformda KKTC’nin çıkarlarını en iyi şekilde savunacağını düşünüyoruz.
**
AB, konuya taraflı ve adil olmayan bir şekilde yaklaşıyor ve GKRY’nin 80 milyonluk bir ülke ile ilişkileri bu şekilde bloke etmesine izin veriyor.
1964’ten beri ortak, 1996’dan beri gümrük birliği partneri, 1999’dan beri aday ve 2005’ten beri AB’ye katılımı müzakere eden ülke olan Türkiye’nin yaklaşım ve görüşlerini dikkate almadan tamamen Kıbrıs Rum ve Yunan tezlerinin desteklenmesi ve Türkiye’nin “uluslararası hukuka uymayan ve yasadışı” hareket eden ülke olarak ilan edilmesi son derece hatalı bir yaklaşım.
Doğu Akdeniz’de güvenlik ve barışa da hizmet etmediği gibi AB’nin uzun vadeli çıkarlarına da hizmet etmiyor.
AB’yi sağduyulu ve adil bir yaklaşıma davet ediyoruz.”
İKV Başkanı haklı.
Sürekli Türkiye’nin ekonomik desteğine ihtiyacı olan bir KKTC sadece Rumların işine gelir.
Adayı tarım, turizm ve eğitim üssüne dönüştürebilirsek Akdeniz’de elimiz güçlenir, uluslararası oyunu bozarız.
