Kerkük bıçak sırtında

cuneyt-mengu-yazisina,-irak-hukumeti-ve-kurt-askerler.jpgBir Türkmen şehri olan Kerkük,  jeoekonomik özelliklerinden dolayı, 1916 yılında ihtilaf güçleri arasında paylaşım konusu olan Sykes-Picot ve 1920 de San Remo anlaşmalarında yer almıştır. İngilizler, 1923'de Lozan görüşmeleri sırasında bölgeden edindikleri izlenim ve bilgiler sonucunda, Irak'ta kurulan gelmiş geçmiş hükümetlerden, bir potansiyel unsur olabileceği endişeleriyle, Türkmenleri az sayıda göstermeleri yönündeki tavsiyeleri günümüze kadar geçerliliğini korumuştur. 

1958' de bir askeri darbe sonucu devrilen kraliyet yönetimi yerine kurulan Cumhuriyet Anayasasında Araplar ile Kürtler'in Irak'ın ortak sahipleri olduklarının yer alması ve Türkmenlerden hiçbir şekilde bahsedilmemesi, göz ardı edilme ve asimile yöntemlerinin başlangıcını teşkil etmiştir.

O dönemden günümüze kadar çeşitli zaman dilimleri içerisinde katliamlara maruz kalan Türkmenler, beka mücadelelerini ve var olma dirençlerini sürdürebilmişlerdir. 1970' de Özerk Bölge Beyannamesinde Kerkük'ün aidiyeti Bağdat ve KDP arasında sorun teşkil etti ve iki taraf da 1923' de aynen Lozan'da olduğu gibi referanduma yanaşmadılar.

Saddam Rejimi, 1975-2003 yılları arasında Kerkük'te hızlı ve yoğun bir Araplaştırma politikasını teşvik etmiştir. Aynı politika Saddam sonrası her iki Kürt partisi tarafından da uygulanmıştır. Kürt partileri KYB ve KDP Kerkük'e girmeyeceklerine dair 17 Mart 2003' de Ankara'da attıkları imzalarının arkasında durmadılar.

O dönemde 850 Bin olan Kerkük'ün nüfusu geçen zaman içerisinde illegal nüfus kaydırmalarıyla 1,5 Milyona ulaşmış ve Türkmenler aleyhine nüfus dengesi bozulmuştur. 2003-2014 yılları arasında Kerkük'ün güvenliği Irak güvenlik güçleriyle peşmergeler tarafından ortaklaşa kontrol altına alınmıştır. 2014'de DAEŞ bahanesiyle Kerkük ve ihtilaflı bölgeler tamamen Kürt asayiş birimlerinin kontrolüne geçmiştir. Geçen 15 yıl içerisinde yüzlerce Türkmen katledildi, fidye karşılığı kaçırıldı ve işkencelere maruz kaldı. 

2017 Eylül ayında Kerkük ve ihtilaflı bölgelerin Irak Kürt Bölgesel Yönetimine (IKBY) bağlanması konusunda yapılan referandum sonucu, Türkiye'nin kararlı duruşu, Irak ve İran'ın desteklemeleriyle uygulanamadı. Bu sonuçtan cesaret alan Irak Yönetimi 2017 Ekim ayında Kerkük dâhil diğer ihtilaflı bölgelere girerek güvenlik kontrolünü tamamen ele geçirdi.

Kerkük'ten çekilmek zorunda kalan peşmerge, kente geri dönmek için çeşitli yollara başvurmaktadır.  Kerkük konusu;  Kürt asıllı Cumhurbaşkanı Barham Salih ile yeni Başbakan Şii Arap Adil Abdulmehdi arasındaki görüşmelerin ardından Mehdi'nin eş zamanlı olarak Kerkük'te bulunan Irak Merkezi Yönetimine ait terörle mücadele güçlerini çekmesi ve onun yerine özel kuvvetlerin gönderilmesi farklı yorumlara yol açmıştır. Her iki Kürt partisi arasında aylarca süren görüşmeler sonucunda Kerkük konusu dahil nihai anlaşma sağlanmıştır. Fotoğrafta görüleceği üzere iki ayrı devlet görüşmesi görüntüsü veren Irak Savunma Bakanlığı ile IKYB'nin Peşmerge Bakanlığı yetkilileri arasında oluşturulan komite çalışmalarını sürdürmektedir. Bölgeden alınan bilgilere göre Kerkük'teki Amerikalılara ait K1 Askeri Üssünde KYB ve KDP yetkilileri de dâhil Ortak Operasyonlar Odası oluşturulmuştur.

Merkezi Hükümet güçlerinin Kerkük'ten kademeli olarak azaltılacağı ileri sürülmektedir. Batılı medyada yer alan haberlere göre DAEŞ'i bahane ederek Kerkük'te güvenliğin sağlanması için Peşmerge ve Merkezi Hükümet güçleri Kerkük ve diğer ihtilaflı bölgelerin korunmasını ortak bir şekilde üstlenecekleri bildirilmektedir.

Kerkük için seçilecek yeni valinin KYB'den olmasına yönelik taleplerinin Bağdat Yönetimi tarafından da kabul gördüğü iddia edilmektedir. Bu ve benzer gelişmelerden rahatsız olan Türkmenlerin siyasi parti ve sivil toplum örgüt yetkilileri Kerkük'te yeni bir peşmerge işgaline sessiz kalmayacaklarını ifade etmektedirler. Kerkük'te bulunan Arapların temsilcileri de; peşmergenin Kerkük'e dönmesini ve yeni valinin Kürt kökenli olmasını kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Ayrıca Arap ve Türkmenlerin göz ardı edilerek kentle ilgili alınacak tek taraflı kararların da kabul edilmeyeceği ve Bağdat Yönetiminin Kerkük'e karşı esnek davranmasını eleştirmektedirler.

Kerkük'te güven ortamının sağlanması için Irak Meclisinin 2008'de almış olduğu karar mucibince Arap-Kürt ve Türkmenler tarafından her birinin %32 oranında eşit bir şekilde yönetilmesi veya bu üç unsurun aralarında uzlaşabilmesi için Ankara'nın Bağdat yönetimi ile atacağı adımlar önem arz etmektedir.

Dr. Cüneyt Mengü

cuneyt.mengu@mercanonline.com

 

 

Yazarın Diğer Yazıları