Tarihi 17 Eylül 2021

Kepçe kulaklılar

KÜRESEL sermaye alçaktır, acımasızdır. Her türlü krizde ben nasıl şişmanlarım diye çırpınır. Bizde ittihatçı kafaların çok sevdiği Batı Başkentlerinde yönetenleri seçer koltuğa oturtur, istediğini yaptırır.
Önüne geleni soyar onlar sayesinde.
Burada yıllardır bu alçakların insanların cebini ve kanını nasıl emdiğini anlatıyoruz. Şu günlerde bazıları ekranlara çıkıyor "Her şeyi küreselcilere yıkan zavallı bir zihniyet var" diye konuşmalar yaparak dünyadan ne kadar bihaber olduklarını gösteriyorlar.
Halbuki bu kan ve cep emicilerin son bir tezgahı daha fırından yeni çıktı. Almanya'da BioNtech'i kurarak insanlığın corona savaşını kazanması için çırpınan iki Türk bilim insanı Özlem Turacı ve Uğur Şahin'e karşı "PARA uğruna yürütülen aleyhte kampanyalar ortalığa döküldü.
AB içinde zenginlerin fonladığı sivil toplum örgütlerinden tutun, küresel sermayenin tetikçi lobilere kadar, iki Türk'ün bulduğu aşının Avrupa'da satışını durdurmak için kendini yırttığı ortaya çıktı.
İddiaları hem aptalca hem de komikti. "Bu aşı yeteri kadar Avrupalı değil" diyorlardı.
Milyonlarca insan ölüyor, rakip ilaç şirketleri lobileri kullanarak bu aşının satışını durdurmaya çalışıyordu. Avrupa Birliği dahi Brüksel'den bu aşıya karşı kösteğe başladı. Parayla satın alınan Batılı siyasiler de ortaya zıplıyor "BioNTech, Amerikalı Pfizer'i ortak olarak seçti.
Kazanılacak 1 doların yarısı Amerika'ya gidecek" diyerek aşının durdurulmasını istiyorlardı.
Milyonlar ölüyormuş umurlarında değildi. Tek dertleri 50 centti.
Küresel lobilerin Fransa'da devlet Başkanlığına oturttuğu Macron bile "AB BioNTech aşısı siparişlerini durdursun" diye çağrı yapıyordu. Fransız aşı üreticilerinin para kazanması derdindeydi. O Fransız şirketin aşısı hala piyasaya çıkamadı.
Bu küresel oyuncak Macron'un çağrısına uyulsaydı milyonlarca insan ölecekti.
Macron gibi uşakların kandan beslenenlere nasıl hizmet ettiğinin bir delili de Suriye'de ortaya çıktı.
DEAŞ'ın önüne geleni kestiği dönemde Suriye'deki Lafarge çimento fabrikasının piknik yapar gibi üretime devam ettiği ortaya çıktı.
DEAŞ'la Fransız istihbaratının himayesinde temas kurup milyonlarca dolar rüşvet verdiğine dair belgeler ortalığa saçıldı.
DEAŞ'ın her sıktığı kurşunda, her kestiği kafada kullandığı palada bu Fransız şirketin parası vardı.
"Parayı ver" diyen bir Fransız istihbaratı da kabak gibi belgelerle ortadaydı. Suriye'deki Kürtleri çok sevdiklerini söylerler ama onları kesecek palaların parasını öderlerdi. O şirketi yönetenler de, o istihbaratın başındakiler de bugün Şanzelize'de kan kırmızısı şampanyalarını içmeye devam ediyor. Başkan Erdoğan "Lafarge'ın DEAŞ'a rüşvet verdiğini, terörü finanse ettiğini, Macron'a ve Avrupa'da pek çok lidere söyledim. Ancak hep kulak arkası ettiler" dedi. Evet bunlar tüm pisliklerini hep kulak ardı ederler. Çünkü kulakları büyüktür, kepçedir. İnsan canı üzerinden kepçeyle para götürürler.
Bunların adalet, demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü çığırtkanlığı yalandır. Sahtekardır hepsi.
Şimdi Fransa'da devlet başkanlığı seçimlerinde favori adaylarından biri de "Seçilirsem Muhammed ismini bu ülkede yasaklayacağım" vaadinde bulunuyor. İşte bunlar inanç özgürlüğüne dahi kafayı takacak kadar alçaktırlar. Ortadoğu ve Afrika'yı, dünyanın dört bir yanını savaşlarla kan gölüne çevirirler.
Oralardan can havliyle kaçanların teknelerini, botlarını denizde batırıp boğarak öldürürler. Bizde her şeyi Batı'dan, bekleyen zavallı ittihatçı kafalar ise bu paraya tapan katillere, kepçe kulaklılara hayranlık duymaya devam ederler. Batı aşkına kendi devletlerine saldırırken ağzı kulaklarına varır bu kafaların.
Bu kullanışlı elemanlar Batı için değersizdir. Devede kulak bile değildir. Kullanım süreleri dolunca kulak ardı edilmeye mahkumdurlar.