25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kaybedecek bir şeyimiz yok mu?

Yaşar Arslan

Yaşar Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

SAYIN sporseverler, Süper Lig'de 2020-2021 sezonunda yapılan üçüncü hafta müsabakaları ve puan durumuna bakarak karamsar ya da fazla iyimser biçimde ligi teraziye koymak erken bir davranış olabilir. Bilhassa Süper Lig'e yeni katılan kulüplerimizin coşku ve yüksek performansla (alfabe sırasına göre yazıyorum) Başakşehir, Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor ve diğer güçlü takımlar ile yaptıkları karşılaşmalara, "kaybedecek bir şeyimiz yok" sloganı ile çıkıp başarılı sonuçlar almaları muhakkak ki çok doğal. Ayrıca, ligin yenileri ile birlikte, geçtiğimiz sezon sonunda düşmekten kıl payı kurtulan Süper Lig takımlarını pek ciddiye almadan sahaya çıkan güçlü takımlar sayesinde söz konusu bu birkaç takımımız da başarılı sonuçlar elde etti.

UMARIM LİG HEYECANLA DEVAM EDER

Sadece güçlü kulüplerimizin futbol takımlarının değil, diğer kulüplerimizin de lig mücadelesinde "ben de varım" diyip başarılara ortak olması yalnız benim değil, siz sayın futbolseverlerin de arzusudur diye düşünüyorum. Büyük ya da küçük takım demeden, renkli bir futbol tablosu ile lig heyecanının birkaç değil birçok hafta devam etmesi, bizlere uzun bir sürece yayılan futbol zevkini yaşatacaktır.

Kulüplerimizin içinde bulundukları kriz döneminden dersler çıkarıp (tedbir de alarak) finansal bakımdan daha büyük sıkıntılar yaşamamaları, hem kulüp futbolumuz hem de kulüplerini maddi-manevi destekleyen milyonlarca sporseverimiz için sevindirici olacaktır.

YA AVRUPA LİGLERİ?

Bizde olduğu gibi Avrupa liglerinde de dikkat çekici sonuçlar var. Özellikle Almanya 1'inci Futbol Ligi'nde (Bundesliga) Bayern Münih'ten sonra şampiyonluk için favori olarak gösterilen Borussia Dortmund'un deplasmanda 2-0 yenilmesi, Mönchengladbach'ın sahasında 1-1'e razı olup taraftarını üzmesi ve yine güçlüler arasındaki Leverkusen'in kendi sahasında berabere kalması...

Bayern Münih gibi bir takımın geçen sezonu üç değerli kupa ile bitirmesinden sonra yeni sezonun ilk maçında Schalke 04'ü 8-0 yenmesinin ardından, pek de güçlü denemeyecek Hoffenheim'e 4-1 yenilmesi şans eseri olmadı. Hoffenheim'in sahaya çıkarken "Bayern'den korkmayın, bu maçta kaybedecek hiçbir şeyimiz yok" anlayışını benimsemesi, Bayern'e karşı sergiledikleri yüksek performans ve sonucunda gelen galibiyet bir sürpriz ya da mucize değildi.

Bize gelince, her ne kadar uzun senelerdir kulüp futbolu olarak Avrupa kupalarında pek başarılı olamıyorsak da, A Milli Futbol Takımımızın son başarıları ile mutlu oluyoruz sayın sporseverler.

DERWALL İLE BİR ANI...

Milli takım diyince, sizinle bundan önce bir kez daha paylaştığım, rahmetli Jupp Derwall ile aramızda geçen bir konuşmayı tekrar etmekten keyif alarak 2002 senesine bir dönüş yapmak istiyorum. Kıymetli futbol adamımız Şenol Güneş ve milli takımımızın, Japonya ve Güney Kore'de yapılan 2002 Dünya Şampiyonası'nda 3'üncülük kürsüsüne çıkmalarından sonraki günlerdeydik. Derwall ile buluşmamızda heyecanla bana, "Yaşar, bu başarıdan sonra Türk futbolunun önü açıldı ve ben buna inanıyorum" demişti. Ayrıca, "Ligde çok yakında, güçlü ya da zayıf takım ayrımı kalmayacak" demesine pek inanamadıysam da bu tespiti beni gururlandırmıştı. Rahmetli şimdi aramızda olsaydı, "Yine Şenol Güneş, ne güzel!" derdi muhakkak.

Kısa bir zaman içerisinde olmasa da Fatih Terim idaresindeki milli takımımızın 2008 Avrupa Şampiyonası’nda bir kez daha 3'üncülük kazanmasına çok sevinmiştik. Şu andaki Süper Lig karşılaşmalarından algıladığımız kadarıyla, güçlü ve zayıf takım tabiri gerçekten anlamını yitirdi ve rahmetli Derwall bu gerçeği o tarihte değerlendirmişti. Ancak ne yazık ki kulüp takımlarımızdan bir tek Fatih Terim yönetimindeki Galatasaray, 2000 yılında Türkiye'de lig şampiyonluğunu yaşarken, UEFA Kupası'nda da kupa maçlarında yenilgi almadan UEFA şampiyonluğunu kazanmış ve Türkiyemize gurur kaynağı olmuştu. Topu topu bir kulüp ve bir kez...

YAZIMIN BAŞLIĞINA DÖNECEK OLURSAM...

Sayın Aydınlık okurları ve sayın sporseverler, kulüp takımlarımızın sahaya çıkarken yüksek bir performans gösterme çabası ve "korkacak ve kaybedecek bir şey yok" motivasyonlarının yanı sıra, yeri geldiğinde aynı slogan ve motivasyon desteği acaba kulüp başkanları ve yönetimlerinden de gelebilecek mi?

Sezon henüz çok taze, bekleyip göreceğiz.

Kalın sağlıcakla...