26 Haziran 2017 01:08

Katalonya’da çözümün önündeki engel monarşidir

İspanya Komünist Partisi (M-L) merkez yöneticilerinden Raul Marco, Katalonya'nın bağımsızlık referandumu tartışmalarını, Evrensel için yorumladı.

Paylaş

Raul MARCO
Madrid

Katalan  hükümeti kendi kaderini tayin hakkı meselesini, kendi kaderini tayin hakkından neyi kastettiklerini açıkça ortaya koymadan ve bunu belirsiz bırakarak gündeme getirdi.  

Sonbaharda bir bağımsızlık referandumu gerçekleştireceklerini ilan ettiler. Bu referandumun biçimini, tarihini ve sorulacak soruyu belirlemek için tüm Katalan siyasi güçlerini geçtiğimiz 30 Mayıs’ta bir araya getirdiler. 

1978 ANAYASASI NE DİYOR?

Son yapılan anketlere göre İspanyol halkının yüzde 85’i ve Katalanların yüzde 62’si bağımsızlığa karşı, halkın sadece yüzde 34’ü bağımsızlığın mümkün olduğuna inanıyor. 

Merkezi hükümet (Halk Partisi-PP)  Katalan hükümetiyle görüşmeyi bıraktı. Referandumu düzenleyenleri mahkemeye vermekle tehdit ediyor ve 1978 Anayasasına uyulmasını istiyor. PSOE (Sosyalist İşçi Partisi) Lideri Felipe Gonzales ve PCE (İspanya Komünist Partisi) Lideri Carrillo da dahil, zamanın siyasi güçlerinin çoğunluğu tarafından onaylanan bu anayasa, İspanya ordusunun ülkenin bütünlüğünü korumakla görevli olduğunu yazıyor. Yani hükümet, İspanya’nın herhangi bir bölgesinde herhangi bir bağımsızlık girişimine silahlı kuvvetlerle müdahale edebilir. 

FRANCO’DA ULUSAL SORUN

İspanya’da tarihsel olarak üç ulus bulunuyor: Euskalerria (Bask Ülkesi), Katalonya ve Galiçya. Bu halklar yıllar boyunca kendi kaderlerini tayin hakları için mücadele ettiler. Franco yönetimi boyunca bu halkların mücadelesi, İspanya’nın geri kalanınkiyle birleşerek büyük bir yükseliş gösterdi. Franko dönemindeki yaygın baskı, özellikle bu uluslardan halklara darbe vurdu, aynı halkların oligarkları ise Franco diktatörlüğüne aktif olarak katıldılar, bakanlık, valilik gibi görevler üstlendiler. Bu oligarklar, bazı onurlu istisnalar dışında, sadece diktatörlüğün basit destekçileri olmadılar, diktatörlük düzeninin aktif ve kararlı parçaları oldular ve vahşi faşist baskıyla öne çıktılar, örneğin, Fraga Iribarne, Arias Navarro ve iğerleri gibi. 

BU ANAYASA İLE İMKANSIZ

Halkların kendi kaderlerini tayin hakkını hayata geçirme meselesine, 1978 Anayasası ve Franco tarafından geri getirilen monarşi yürürlükteyken adil bir çözüm bulunması mümkün değil. Yani, gerçekten önemli ve acil olan, mevcut gerici rejimin sona erdirilmesi ve cumhuriyetin kurulmasıdır. Bu mücadele PCE (m-l) ve birlikte hareket ettiği Cumhuriyetçiler Federasyonu gibi siyasi halk güçlerinin gündemindedir. 

Katalan bağımsızlıkçılarla İspanya hükümeti arasındaki çatışma, oligarşik kastlar, gericiler arası bir mücadele durumdadır ve Katalan halkı da dahil, İspanya halklarının sesi bu mücadelenin gürültüsünden duyulmamaktadır. 

TARTIŞMA HALK KİTLELERİNİ DE ETKİLİYOR

Tabi ki Katalan bağımsızlıkçılarını destekleyenler sadece yerel burjuvalar değildir, diğer halk kesimleri ve işçiler de yüksek oranda desteklemektedir. Aynı şekilde, Katalonya’nın kendi kaderini tayin hakkında karşı çıkanlar arasında da halk kesimleri bulunmaktadır. Ne yazık ki gerçek böyledir. 

Bu durum, gerici bir politikanın, özel olarak da Francoluğun tohumlarını ektiği gerici fikirlerin sonucudur; Bask, Katalan ve Galiçya dillerini yasaklamış, Falanjistlerin ve diktatörlüğün diğer güçlerinın haykırdığı gibi “İmparatorluğun dilini konuşma”yı dayatmıştır. 

KESİN ÇÖZÜM CUMHURİYETÇİ OLANDIR

PCE (m-l), kurulduğu 1964’ten bugüne, net ve kesin olarak ve “tüm sonuçları da dahil olmak üzere” halkların kendi kaderini tayin hakkını savunmuştur. 

Söyledik, her vesileyle de söylüyoruz, İspanya Ordusu Anayasa tarafından “İspanya’nın kutsal birliği”ni sürdürmekle yükümlüdür, bu yüzden, ancak monarşi rejimi yıkılarak, sadece Cumhuriyetçi perspektif İspanya’nın ulusları meselesini gerçek anlamda çözümünü sağlayabilir. 

Monarşi, halkların özgürlüğü sorununu çözemez. Monarşi ve 1978 Anayasası sorunun kendisidir. Çözüm Federatif Halk Cumhuriyetidir. Halklarımızın mücadelesinin mevcut monarşik düzende çıkışı yoktur. 

İspanya’nın Marksist Leninistleri ulusalcı ve ‘İspanyolcu’ değildir, enternasyonalisttirler, bizlerin yurt anlayışı Marx ve Engels’in Manifesto’da tarif ettiği anlayıştır. 

BURJUVAZİ, ULUSAL HAREKETİ YÖNETMEK İSTİYOR

Rajoy, Azhar, Cospedal, Esperanza Aguirre gibi bu topraklarda iktidarı işgal etmiş kimi siyasi yolsuzların vatandan, kendi vatandanlarından bahsettiklerini duyduğumuzda Hobbes’un sözlerini hatırlıyoruz; “Vatanseverlik, alçakların son sığınağıdır.” 

Burjuvazi, şu anda Katalan burjuvazisinin yaptığı gibi, ulusal hareketi yönetmek istiyor. Halk, emekçiler ve yoksul köylüler burjuvazinin bu bayrağını indirmeliler. 

Burjuvaziyle kimin daha vatansever olduğu yarışına girilmemelidir, burjuvazi her zaman kendisinin çıkarlarını savunacaktır; emekçilerin ve halk kesimlerinin çıkarına olmayan  çıkarını... 

Ulusal sorunun sınıf mücadelesini ortadan kaldıracağını düşünenler Lenin’in sözlerini hatırlamalı, “Kim proletaryaya hizmet etmek istiyorsa, tüm uluslardan işçileri birleştirmeli ve kendisinin ya da başkalarının milliyetçiliğine karşı kesin olarak mücadele etmelidir.”
 

ÖNCEKİ HABER

‘Hayatta en çok babamı sevdim’

SONRAKİ HABER

Yapılmaz deneni yaptıran birlik: İşyeri komiteleri 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa