Eğitim her yönüyle (süresi, kademeleri, öğretim programları, öğretme yöntemleri vb.) tartışılıp değiştirilirken “karne” sisteme dahil değilmiş gibi pek tartışma konusu yapılmaz. Mesela karne şart mı diye sorulmaz. (Bu yazıdaki “karne” kavramını “not” olarak da okuyabilirsiniz.) Şu karne gününde “not” ne işe yarar, çok mu gerekli diye tartışamayacağımıza göre notun tarihine bakalım diyorum.

Batılı eğitim araştırmacılarından öğrendiğimize göre öğrencileri belli aralıklarla değerlendirip tasnif eden ilk okullar Cizvit kolejleri olmuş. Yedi öğrenci tarafından kurulan geç dönem (1534) Hıristiyan tarikatlarından biri olan Cizvitler, eğitimin önemini fark eden ilk tarikat olmuş. Öğrenilmesi gereken konuların ve okul eğitiminin kazandırması gereken becerilerin (müfredat) belirlenmesinde, okunacak edebi metinlerin seçiminde öncü olmuşlar. Öğrencinin sahip olduğu akademik bilginin derecesini belirleyip rapor etmeyi (Karne vermeyi) de Cizvitler icat etmiş: 1794’te Fransa’nın 22 farklı bölgesinde 16-22 yaş aralığındaki herkesin katıldığı ilk ortak değerlendirmeyi (sınavı) de Cizvitler yapmış.

Cizvit okulları seçkinciydi, ağırlık din eğitimi olmakla birlikte kolejlerinde, gelişen burjuva sınıfının ve devletin ihtiyaç duyduğu mesleklerin eğitimine odaklanıyorlardı. Din bilgisi, ahlak ve fiziksel niteliklerin yanı sıra bilimin, sanayinin ve ticaretin gelişmesiyle önemi artan askerlik, denizcilik, tıp ve mühendislik gibi mesleklere alınacakların teknik bilgi ve becerileri (aritmetik, cebir, geometri, çizim, statik, konum vb.) değerlendirme gerektirir noktaya gelmişti.

Cizvit kolejleri, söz konusu değerlendirmeleri öğrencinin alacağı dersi, devam edeceği sınıfı ve seçeceği mesleği belirlemede kullanıyorlardı. Fakat yazılı olmayan, sadece sözlü olarak ifade (umut sahibi, çok zeki, çok zeki değil, karakterli, hafif karakterli, karaktersiz) şekil ve renklerle (kırmızı: elverişli, beyaz: çekimser, siyah: olumsuz) sınıflandırma bugün olduğu gibi o gün de rekabete, seçkinlerin üstünlüğüne, sıralamadaki yerine göre öğrencilerin onurlandırılıp saygı görmesine veya dışlanmasına yol açmış.

Bugün olduğumuz yerden bakıldığında, zaten ayrıcalıklı olan aristokrat çocuklarının değerlendirmeye tabi tutulmasının doğuştan beceri sahibi oldukları düşüncesinin sorgulanmasına yol açtığını ve sınıfsal ayrıcalıklarının sınırının çizilmesi olarak görmek mümkün. Hatta Cizvitlerin değerlendirme yönteminin bugüne göre daha adil olduğunu bile söyleyebiliriz. Cizvitler ve sistemi onlardan devralan modern okullar, 50 yıl boyunca sözlü değerlendirmelerini halka açık ortamlarda yapmışlar. Eğitim tarihçilerinin aktardığına göre aristokratlar bu yöntemin mağduru oldukları iddiasıyla sınava şiddetle karşı çıkmışlar. Günümüzde sınavın mağduru onlar değil, soruları satın alarak, sonuç ne olursa olsun her puanla girebilecekleri okullar açarak, olmadı soruları çalarak barajı aşabiliyorlar. Karnesi “siyah”la işaretlenenler ise yoksullar oluyor.

Öğrenci başarısının yazılı değerlendirmesi ve ölçek olarak sayıların kullanıma başlanması, meslek ve beceri ağırlıklı politeknik eğitimin istisna olmaktan çıkmasıyla 1852 gerçekleşiyor. Mesleklerdeki çeşitlenme, öğrenci sayısındaki artış, örgütlü devlet yapılanmasına geçiş, sermayenin ve devletin seçici davranmaya başlaması, ders ve okul sayısının çoğalması kısmen demokratikleşme sınav puanlarının katsayı ile hesaplanmasının keşfedilmesine yol açıyor ve o tarihte 20 üzerinden yapılan sınav ve sınıf değerlendirmesi geçen yüzyılın başında 10 (ve 100) üzerinden yapılmaya başlanıyor.

Karnenin (öğrenci değerlendirme raporu), birkaç ders adının eklenip çıkarılması ve dijitalleşmesi dışında 170 yıla herhangi bir değişikliğe uğramamış olması (aksine fazlasıyla önem atfedilmesi) bana göre politeknik eğitimin STEM eğitimi adı altında devam ediyor olmasıyla ilgilidir. Dikkat edilirse sınav ve karne, Cizvit okullarında da politeknik eğitimde de STEM eğitiminde de öğrencinin sahip olduğu teknik beceriyi rapor ediyor. Teknik beceriye odaklanmış bir eğitim ortamında karne şart mı diye sormak ve buradan anlamlı bir tartışma yürütmek imkânsız. Böyle bir tartışma açabilmek için eğitimin rakamlarla, şekillerle, kimi ifadelerle ölçülemeyen sosyal becerilere odaklanması gerekiyor.

Not: Bu tür yazılarda kaynak belirtmemi isteyen okurlar beni bağışlasın. Gazete yazısı dipnotlu olmaz diye biliyorum. Kaldı ki bu yazıya dipnot eklesem herhalde yazıdan uzun olurdu.