Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Karne denildi mi, eskiden dokuz doğururduk.
Karne günlerinde evde kıyametler kopardı.
Zayıfsız karne yok gibiydi.
Özellikle de ilk dönem sonunda!
Gerekçeleri de çok acımasızdı.
İyisiniz ama ikinci yarıyılda daha iyi olmanız için bu şart derlerdi...
Şimdi bakıyoruz da pek çok şey gibi karnelerin de hiçbir değeri kalmadı.
Yedi zayıfı olanın bile sınıf geçtiği bir sistemde, zayıf var diye, kim niye üzülsün ki!..
Peki, bu karneler öğrenciyi ne kadar yansıtıyor?
Daha da önemlisi, o karnelerdeki başarı ya da başarısızlıklar, öğrencinin mi, öğretmenin mi, MEB’in mi, velilerin mi, sistemin mi yoksa hepimizin mi?
Keşke öğrenciler gibi bir de bakanından müsteşarına, Talim Terbiye’den bürokratlara, okul müdüründen öğretmenlere, velilerden çakma dershanelere yani eğitime yön verenlere de bir karne hazırlansa, işte asıl o zaman, kim görevini layığıyla yapıyor, kim savsaklıyor, çok daha net ortaya çıkar...
Karne her şey mi?
Karneler öğrencileri ne kadarıyla değerlendiriyor?
Bu konuya hiç kafa yordunuz mu?
Ölçtükleri hadi neyse de peki ya ölçmedikleri?..
Batılı eğitim sistemleri öğrenciyi kazanma ve hayata kazandırma üzerine kurgulanmış.
Başarısızlıkları değil, başarıyı dikkate alır.
Ve en önemlisi de her öğrencinin başarılı olacağı bir alanın mutlaka var olduğuna inanılır.
Yani karnesindeki zayıflara değil de başarılı olduğu diğer derslere bakıp, o yönde ilerlemeleri sağlanır.
Bizde ise sanki herkes doktor, mühendis, avukat ya da bilim insanı olacakmış gibi YGS ve LYS’de soru sorulan dersler dayatılır, onlarda başarılı olan omuzlarda taşınır, diğerleri tu kaka ilan edilir.
Ülkemizde, sporun, sanatın, ara insan gücü ve sosyal bilimlerin geri kalması biraz da bu yüzden değil mi?..
Ölçme-değerlendirme
Eğitim sisteminin can damarı, objektif bir ölçme-değerlendirme sistemidir. Ama ara ki bulasınız.
Ezbere ve sınava dayalı eğitim sistemi yüzünden öncelikler zaten altüst olmuş durumda.
Sistemin tek amacı var, öğrencileri papağan gibi ezberletip, yarış atı gibi sınavlara hazırlamak!
Öncelikli hedef ise iyi bir insan yetiştirmek değil, sınavı kazanan yarış atı olmak.
Karnen iyi değil ve bir de sınav kazanamadıysan, sen bir hiçsin.
Verilmek istenen mesaj bu.
Veliler olarak, ne olur siz bu tuzağa düşmeyin.
Elbette, karnesinde kırık olanları savunacak değiliz ama o kırıklara, bakıp çocuklarınızı sorgulamayın, aşağılamayın ve onlardan umudunuzu kesmeyin.
Bugün dünyayı yönetenler ya da dünyanın en zenginleri, karnesi en iyi olanlar değil, tam aksine, dayatmacı eğitimin zararlarından en az etkilenenler!..
Zayıfı olanların bu dönemde, her zamankinden daha çok desteğe ihtiyaçları var.
Morallerini bozmak yerine, moral verin ki ikinci yarıyılda çok daha gayretli olsunlar.
Yoksa benzeri bir karne yıl sonunda çok daha can sıkıcı olabilir.
Havada uçuşan o karneler, aslında öğrencilerden çok, bizim karnemiz!..
Öğrencilere karne verenlere de bir karne verilse, emin olun onların karnesi öğrencilerinkinden daha iyi olmazdı.
İşte bu yüzden, karne elbette bir gösterge ama her şey değil...
Bizim karnemiz!
Gelin bir de kendimize karne verelim:
Milli Eğitim bakanlarının konuya hâkimiyeti: Zayıf
Milli Eğitim sistemindeki tutarlılık: Zayıf:
Müfredat programı: Zayıf
Ders kitapları: Zayıf
Öğretmenlerin mesleki donanımı: Geçer
Velilerin eğitime ilgisi: Zayıf
Sınavlara hazırlık: Yıldızlı Pekiyi
Uluslararası başarı: Çok zayıf
MEB bürokrasisi: Zayıf
Muhalefet, medya, STK’ların eğitime ilgisi: Zayıf
Misyon: Zayıf
Vizyon: Zayıf
Motivasyon: Zayıf
Öğrencilerin eğitime ilgisi: Geçer
Spor, sanat ve etkinlikler: Çok zayıf
Hal ve gidiş: Pek iyi
Özetin özeti: Keyifli tatiller diliyoruz. Özellikle de sınavlara hazırlananlara! Ne olur, hızlandırılmış kursların peşinden koşmayın, tatil yapın. Yoksa ikinci yarıyıl zor geçer!