|
Karaborsa Kralı Juan

Barcelona, Avrupa"nın en güzel şehirlerinden biri. Buram buram Akdeniz kokan havası, güneşi ve denizi ile İstanbul"u çağrıştıran nevi şahsına münhasır anlatılmaz yaşanır denilen yerlerden…

Günlerden bir gün bu şehre gitmek kısmet oldu. Üstüne bir de El Classico denk gelmez mi? Geldi gelmesine de maç bileti bulmak imkansız gibi bir şeydi. Bilet nerede bulunur, tabii ki La Rambla Caddesi"nde!

La Rambla"da maç bileti satan bir yer buldum ama biletler Nou Camp"ın en üst tribünlerinde 5-6. kat diye tabir edilen yerlerde ve fiyatlar 400 Euro! "Maç gününe daha 5 gün var nasıl olsa bilet bulurum" dedim ve kitap fuarına doğru yol aldım.

Fuarı bitirdikten sonra Nou Camp"a gittim. Stadın etrafında bilet bakınırken yaşı 70 civarlarında olan Carlos amcayla tanıştım. Kafasında fötr şapkası ve dökülmüş dişleri ile beni aynalı güneş gözlüklü Juan Amca"ya götürdü. "Bilet 250 Euro" dedi Juan Amca. Karaborsa Kralı Juan… "Param yok" dedim. "Git bankaya kredi kartınla çek" dedi! Birbirimizin telefonlarını aldıktan sonra ayrıldım oradan ve Barcelona"nın tarih kokan dar sokaklarına attım kendimi.

Ertesi gün, yani maç günü güzel bir kahvaltıdan sonra ver elini Barcelona sahilleri… Akşam oluncaya kadar deniz kenarında çay, kahve ve güneşin tadını çıkardıktan sonra otelime geri döndüm. Maç saati yaklaşmış, benim bir biletim bile yoktu. Bir bilete 400 Euro para verecek kadar da zengin değildim…

Stada çok yakın olan otelimden ayrıldım ve maçın oynanacağı Nou Camp bölgesine gittim. Saat 19.10"da stadyumdaydım. Etraf karaborsacı kaynıyordu. Cebimde sadece 100 Euro vardı. "Bu para ile maçı izlerim aksi halde, hiç olmazsa stadın ortamını yaşarım" diye kendimi kandırdım. Maç saati yaklaştıkça umutlarım tükeniyordu. Etrafımda karaborsacılar ellerini öpene 200-250 Euro"dan bilet satıyorlardı. Bu arada karşılaşmanın biletlerinin en ucuzu gişelerde 143 Euro"dan satılmış bu bilgiyi daha sonradan öğreniyordum.

Maç başlamış 10 dakika geçmişti. Ben dışarıda ortam yaşamaya çalışıyordum! O anda yanımda iyi giyimli, uzun boylu bir İspanyol belirdi! Bana bilet isteyip istemediğimi sordu? Ben bu karaborsacıda 200 Euro isteyecek sandım ve "Hayır" dedim. Sonra şansımı denemeye karar verdim. "Ne kadar" diye sorunca karşımdaki "50 Euro" dedi! "Emin misin?" diye sorunca cebinden iki kombine kart çıkardı ve "Annem hasta, maça gelemedi. Kartı kiralamak istiyorum" dedi. İnanılmaz bir olayla karşı karşıya kalmıştım. İsminin Walter Delgado olduğunu sonradan öğrendiğim İspanyol arkadaşla birlikte El-Classico"yu izleme şansı yakaladım. Ronaldo ve Messi"nin karşılıklı golleri, Mesut Özil ve Alexis"in mükemmel oyunları, Katalanların açtığı Sarı-Kırmızı bayraklar maçın unutulmazları arasındaydı benim için…

Maçtan sonra İspanyol televizyonlarında ne gördüm biliyor musunuz? İspanyol Rasim Ozan Kütahyalı, İspanyol Ahmet Çakar, İspanyol Erman Toroğlu, İspanyol Rıdvan Dilmen ve İspanyol Şansal Büyüka…

Kıyasıya tartışıyorlardı…

Penaltıydı, penaltı değildi diye…

10 yıl önce
Karaborsa Kralı Juan
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset