14 Aralık 2018 23:55

Kara propagandanın estetik dili

Kara propagandanın estetik dili

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2013 kasımında Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in, Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşmasını imzalamayacağını duyurması ülkenin kaderini değiştirdi. Ocak ayından başlayarak büyüyen eylemler, Batı medyasında ‘demokrasi şöleni’ olarak selamlansa da iktidarın sokaklara çıkan halka karşı sert tutumu şiddeti daha da tırmandırdı. Şiddet tırmandıkça da Ukrayna’da Rusya’ya karşı öfke hızla büyüdü. Bu aynı zamanda hem ülkede yaşayan Ruslara hem de Rusça konuşulan bölgelere yönelik tehditlerin de artması anlamına geliyordu. Sokaklara dökülen halkın bu tür milliyetçi manipülasyonlara kanalize edilmesiyle iktidar devrildi. Sonrasında hem Batı hem de Doğu Ukrayna’da Sovyet ve Rus unsurlara karşı ciddi bir saldırı dalgası başlatıldı. Hem Sovyet geleneklerine bağlı hem de Rusça’nın yaygın kullanıldığı doğu kentlerinin merkezi tanımaması üzerine yeni hükümet tarafından örgütlenen neofaşist gruplar bu kentlerde baskıyı arttırdılar. Bu kentlerde yaşayanlar da Rusya’nın açık/ örtük destekleriyle silahlanarak kendilerini savunmaya geçtiler. 

Sovyetler Birliği dönemi ve sonrasında ülkenin ağır sanayi bölgelerinden birisi olan Donbass’ta Lugansk Halk Cumhuriyeti ve Donetsk Halk Cumhuriyeti ilan edildi. Uluslararası bir kabul görmeseler de içinde bulunduğumuz dönem itibariyle bu iki cumhuriyet Ukrayna’dan kendilerini ayırmış bulunuyor. Ve kendi kaderlerini kendileri tayin etmek istiyor. Bir kısmı uygun koşullarda yeniden Ukrayna’ya bağlanmak isterken, kimileri Rusya’yı tercih ediyor. Ama bu bölgeye gidip halkla konuşularak yapılan haberlerde çok az olsa da önemli bir kısmının bağımsızlık yanlısı olduğu da görülüyor. 

Bir film yazısına böylesi bölgesel bir analizle başlamak tuhaf kaçmış olabilir. Ama ele alacağımız filmin ‘tuhaf’lığını anlamak için gerekli. Yukarıdaki bilgileri Evrensel’den Okay Deprem ve o dönem Cumhuriyet’te çalışan Ceyda Karan’ın bölgeye giderek yaptığı görüşmelerden derledim. Ayrıca birçok kaynağa da baktım. 

2014 kışında Kiev Meydanı’nı dolduran kalabalığın izini sürdüğü “Meydan” filmiyle ülke politikasına karşı kayıtsız kalmadığını gösteren Yönetmen Sergei Loznitsa, bu yıl Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış Bölümü’nde en iyi yönetmen ödülünü aldığı “Donbass” ile karşımızda. “Donbass”, siyaseten de bir bölgeyi tanımladığı için haliyle özel bir anlam da kazanıyor filmin adı. Çünkü film, Ukrayna’da bir biçimde politik tartışmaların odağı haline gelen ve güncelliğini koruyan bir bölgeye odaklanıyor. 

“Donbass” tamamen kurmaca bir film olsaydı, iç savaş, propaganda, insanların gerçeklikle kopan bağları, yozlaşma ve savaşın sert bir alegorisi olarak kıymetli bir yapım olurdu kuşkusuz. Ve yukarıda sıraladığım bütün gelişmelerden azade tutulduğunda öyle de bir film gerçekten. Ama biz filmi kendi içinde değerlendirip azade tutmak istesek bile yönetmen için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Biz bir filmi değerlendirirken “Sinemanın içinde kalalım” diye ısrar ederken, yönetmen kalmıyorsa? Konuyu araştırırken baktığım hiçbir kaynakta Donbass halkının yaşadıkları durumu “işgal” olarak tanımladıklarına şahit olmadım. Aksine Ukrayna’daki “faşistlerin saldırılarına” karşı kendilerini koruduklarını söylüyorlar. Ve yine Rusya’nın örtük destekleri bir yana Kırım gibi burada açık bir varlığı söz konusu değil. Ama yönetmen daha ilk elden bu bölgeyi “İşgal altındaki topraklar” olarak nitelendiriyor ve Ukrayna hükümetinin resmi diliyle çıkıyor karşımıza. 

Birbirine bağlanan 12 epizod şeklinde kurulan film, Donbass bölgesinde iç savaşın yarattığı yıkımı çarpıcı bir biçimde gösteriyor. Üstelik yalnızca yönetmen Sergei Loznitsa’nın değil, görüntü yönetmeni Oleg Mutu’nun kusursuz işçiliğiyle. Ve hatta bütün bu karmaşayı – ki filmin en çok övülen yönü bu- dozunda bir absürtlükle anlatmayı tercih ediyor. Yönetmenin kendi ifadesiyle “Halktan görünmeye çalışan” Rus ajanlarının ipliğini de pazara çıkarıyor! Evet Donbass halkı öyle düşündükleri için merkezi hükümete karşı silahlanmış ve kendilerini korumak istemiş olsalar da Rusya’nın böyle bir oyunun içinde olmadığını söylemek saflık olur. Bütün bu kalkışmanın arkasında ‘gizli bir el’in olduğunu, günlük hayatı dizayn edip insanlarda illüzyon yarattığını da filmin bütününde görmek mümkün. Ama bölge halkının açık bir biçimde Kiev hükümeti tarafından örgütlenmiş faşist taburlara karşı savaşımını ustaca değersizleştirmek sizi iyi bir sinemacı yapar ama aynı zamanda taraf da yapar. “Faşistlere karşı savaş”ı halkı kandırmak için bir numara, sokakta teşhir edilen bir ‘faşisti’ de mağdur haline getirirseniz gerçeğin de üzerini örtmüş olursunuz. 

İç savaşta bölünmüş ülkeniz için yas tutup, bütün bunların anlamsızlığını anlatmaya çalışırken, bir bölgedeki insanları nesneleştirip kendi hayatları hakkında karar veremeyen maniple edilmiş kitleler olarak gösterirseniz en hafif tabirle saygısızlık etmiş olursunuz. 

Sinema güzel bir sanattır ama insan eliyle üretilen her sanat gibi ‘masum’ da değildir. Çok üst düzey bir işin ışıltısının arkasında gerçekleri eğip bükebilir, yeniden üretebilir, başka türlü gösterebilir, hiç olmamış gibi anlatabilirsiniz. Sergei Loznitsa, neyi niye gösterdiğini ve göstermediğini çok iyi biliyor bu bakımdan. Artık ikiye bölünmüş bir ülke için kullanabileceğimiz tabirle ‘Batı’ Ukrayna hakkında en ufak bir şey söylemekten imtina ediyor mesela. Ama hakkını yemeyelim, şöyle bir sahne var: Doğu ile batıyı ayıran kontrol noktasında görevli Ukraynalı askerlerin, sınırdan geçiş için rüşvet vermeye kalkan bir kişiye, “Pasaportun içerisinde para unutmuşsunuz” demesinin ardından “işgal bölgesi” olarak nitelendirilen Doğu’daki askerlerin bir parça et için otobüsteki yolcuların arasında dolaşmasına tanıklık ediyoruz. Bütün bu estetik cevherin ardında böylesi ucuz üçkağıtlar. 

Ukrayna’nın bu yılki Oscar aday adayı da olan “Donbass” gösterdiği şeyi sanatına uydurmakta mahir ama tek dilli, tek boyutlu açık bir kara propaganda filmi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...