10 Ağustos 2018 00:09

Kapitalizmin Okul Yönetim Modeli: Profesyonel Okul Yöneticiliği

Kapitalizmin Okul Yönetim Modeli: Profesyonel Okul Yöneticiliği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu hafta, eski tartışmaların güncellenmiş haline, “Eğitimde Kalite Endeksi” oluşturulacağı ve bunda “Profesyonel Yöneticilik”in de temel bir başlık olarak yer alacağı haberleri yansıdı. “Profesyonel yöneticilik” ne anlama geliyor? Eğer öğretmen, idari ve teknik personel ve veliler bulundukları okulu bile yönetecek yeterlilikte değilse bu ne anlama geliyor? Okulda karar süreçleri mevcut bileşenlerince; aile, öğrenci, öğretmen, personel birlikte sağlıklı alınamayacaksa demokratik kültür nasıl oluşacak?

Eğitim Sektörse Yöneticisi Dolandırıcı (Kâr Odaklı) Olmalı

“Profesyonel yöneticiliğin temel vizyon ve misyonu ne olacak?” diye sorulursa konunun esasına yaklaşılmış olur. Profesyonel yöneticiliğin kalite ölçüsü elbette “para/kâr” olacaktır. Her kim ki en kârlı şekilde okulunu yönetecek, en profesyonel yönetici o sayılacaktır.

Peki, profesyonel yönetici hangi kalemlerden kâr edecektir. Öncelikle

·           Para getirmeyen müfredat ve etkinlikleri yok sayan, bunları kaldıran,

·           Paralı eğitime geçen, paralı program ve etkinlikleri artıran,

·           Okul hizmetlerini (kantin, yemekhane, servis vb.) özelleştiren veya taşeronlaştıran,

·            Personelini (öğretmen, memur, teknik ve idari kadroyu) daha azaltıp çalışma sürelerini ve yoğunluğunu artıran,

·            Öğretmen ve çalışanların özlüklerini ve ücretlerini düşüren,

·           Paralı müşteri (öğrenci-veli) bulan,

·           Okul giderlerini öğrenciye-veliye yükleyen,

·           Karar ve denetim süreçlerinden öğretmen, öğrenci ve velileri dışlayan,

·           Özetle daha çok para bulan, daha az parayla daha çok hizmet üreten ve daha çok kâr eden yönetici daha profesyonel sayılacaktır.

“Profesyonel yöneticinin eğitim başarısı ölçüleri ne olacaktır?” diye sorulursa;

·            Mezunlarının piyasa koşullarında daha yüksek kariyer ve ücret alabilecek diplomalara sahip olması, bu anlamda asgari bir akademik başarı göstermesi de beklenecektir.

Ana ölçü her koşulda “para ve piyasa” olacaktır. Eğitimin içeriği de paracı piyasacı olacaktır. Veli ve öğrenciyi dolandırabilen (kârlılığı artırabilen) daha profesyonel sayılacaktır.

Paracı Okuldan Mezun Olanlar Askerlik İstemeyecek, Daha Az Çocuk Yapacaktır

Her okulun bir ürünü olacaktır. Paracı piyasacı okulların yetiştirdiği bir nesil nasıl olacaktır? Çok şey sayılabilir ama devletçi ve toplumcu olmayacağını söyleyebiliriz. “Para” ana değerse “askerlik” bir değer olmaktan çıkacaktır, para bir değerse aile ve çocuk yapmak bir değer olmaktan çıkacaktır, para temel değerse “dostluk” ve “dayanışma” birer değer olmaktan çıkacaktır. Para temel değerse bireyci olmak, kendi çıkarlarından başkasını düşünmemek bunun temel parçasıdır. Machiavelli; Prens’e “bunlar babaların kaybını paralarının kaybından daha çabuk unuturlar” diyordu.

Piyasacılığın Azalttığını Din Kurtaramaz, Zaten Bileşikler

“Para ve piyasacılığın azalttığı değerleri din kurtarabilir mi?” Pek zannetmem. Aksine din-diyanet  para ve piyasacılığın dine uygunluğuna, en azından “haram” olmadığına dair fetvalar verebilir. Din ve piyasacılık bir bileşiği oluşturuyor, farklı kutup değiller. Belki de en başından bu yana sabır ve bağlılık (kulluk), kaderine razı olma, isyan etmeme zaten bu tür roller oynuyor, belki de ta baştan beri hemen bütün dinler mevcut “doğa düzenini” ve “sosyal düzeni” yani yerleşik yapıları ve iktidar ilişkilerini meşrulaştırıyordu. Tanrının meşru gördüğüne kulun isyan etmesi ise hemen bütün dinlerde şirk olup böylelerinin katli vaciptir.

Ana Ölçü Veli İçin De Devlet İçin De “Para” İse, Profesyonel Yöneticilik Uygundur

“Ne bekliyordunuz ki?” diye, kapitalist bir devlette (üretim araçlarının özel mülkiyetini ve piyasayı temel sayan bir anayasa ve devlet biçiminde) eğitim ve okullardan ne beklenebilir ki diye sorulabilir.

Haklı bir sorudur. Mevcut kriz ve gerilimlerin büyük kısmı zaten piyasanın beklentileri ile halkın beklentilerinin örtüşmemesinden kaynaklanmaktadır. Kaldı ki artık halkın da paracı piyasacı olduğu ileri sürülebilir. Halk da paracı olmuşsa bundan sonraki gerilim sadece kimin daha çok paraya ulaşacağı gerilimidir, iktidar kavgasıdır. Böyle bir durumda, bu bir yanlış bilinç değilse, hatta yanlış bir bilinç olsa bile, sonuçta halk da öyle istiyorsa, iş bitmiş demektir.

Halk da piyasacı olmuş bulunuyor, çocuğun alacağı diplomanın para getirisinin yüksek olmasını bekliyor.

O halde, kapitalist bir devlet biçimi ve paranın temel ölçü sayıldığı halk kitleleri için “profesyonel yöneticilik” doğru bir uygulamadır.

Halkın Bilinçsiz Oluşu veya Piyasacı Bir Bilince Sahip Olması

Eğitim ve okulların temel problemi yöneticisinin kim olacağından çok daha derinlerde, eğitimin amaç ve kazandırmak istediği yeterliliklerde, piyasa ve halkın temel taleplerinde yatıyor. Yöneticisinin kim olacağı da bu politikaların bir parçasını oluşturuyor.

Halk bilincinde değil, daha kötüsü zaten paracı piyasacı bir halksa, yapılacak bir şey yoktur. Halkçı bir eğitimi öğretmen ve halk istemiyorsa yapılacak bir şey yoktur.

Öğretmenler ve velilerin büyük çoğunluğu, fırsat bulsa, kendi çocukları için elit okullar istiyorsa, ayrıcalıklı olarak okusun istiyorsa, özel piyasacı okul istiyorsa profesyonel yöneticilik de doğru bir uygulamadır.

Halk Ne İstediğini Bilmiyor veya Sandıktan Çıkan Demokrasi Değilse…

“Halk ne istediğini bilmiyor” denecekse, halkın ne isteyip istemediğine kim karar verecek? Seçilmiş başkan ve yardımcıları meşru karar vericidir diyorsa, onlar da böyle karar veriyorsa, bir dahaki sandıkları beklemek dışında biçimsel bir yol kalmıyor demektir.

“Sandıktan çıkan demokrasi” değil diyorsak, o zaman da iş çok daha çetrefilli mecralara gidiyor demektir.

Piyasacı Bakan ve Profesyonel Yöneticilik: Piyasa Koşullarında Sürdürülebilir Okullar

Yöneticisi profesyonel olan okuldan paracı piyasacı olmayan bir eğitim beklemek saflık olacaktır.

Profesyonel yöneticilik piyasa koşullarında sürdürülebilir bir okul modellemesidir; DB-Dünya Bankası ve TÜSİAD gibi çevrelerin yıllardır savunduğu bir modeldir. Parayı çok seviyor mu sevmiyor mu, bir şey diyemem ama zaten Selçuk bir bakan olarak biraz MHP, daha da çok bu piyasacı modelin bakanı değil mi?

Kapitalist Devlette Okul Demokrasinin Değil Para ve Piyasanın Modelini Oluşturuyor

Eğitim ve okul şart ama neyi kimi temsil ettiği ve kimlerce yönetildiği çok temel bir problemi oluşturuyor. Mevcut okullarımız otoriterdi, devletçe yönetiliyor (merkezi bir yapılanma) ve devletçi bir yanı vardı. Bu devlet karma ekonomiden giderek tümden piyasacı bir ekonomiye doğru geçtikçe okulları da daha çok piyasacı oluyor.

Piyasacı okullar özgürlükleri, hakikat bilgisini, bilimsel eğitimi, demokratik kültürün oluşması ve geliştirilmesini değil sahibi kimse ona hizmet üretmeyi, parayı pulu esas ölçü alıyor.

Yönetimde Çare Profesyonellik veya Otokrasi Değil Demokratik Yönetim

“Profesyonel yöneticiliğin” karşıtı veya çelişiği, demokratik yönetim sayılır. Demokratik yönetim modeli; müfredatına, metoduna, işleyişine, döngüsüne öğretmen ve öğrenciler başta olmak üzere okulu oluşturan bileşenlerin karar verici olduğu bir modeldir.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...