“Kuzey Afrika’nın enerji zengini ülkesi Libya’da neler oluyor?” sorusuna fotoğrafın tamamına bakmadan verilecek her yanıt eksik kalır. Çok aktörlü bir paylaşım savaşı verilen ülkede güç mücadelesinin üçüncü aşaması yaşanıyor

‘Kanlı bahar’ın anatomisi

Syasal ve toplumsal olayları değerlendirirken yaşananlara tablonun bütününden bakmakta yarar var. Olan bitenleri doğru bir şekilde anlamak, kavramak ve analiz etmek için tek tek yaşanan olaylara saplanıp kalmak bizi fotoğrafın bütününü görmekten alıkoyar. Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da ve diğer kriz merkezlerindeki sorunlar bir puzzleın parçaları gibi birbirini bütünleyen meseleler. Kriz üreten dinamiklerin hiçbiri birbirinden bağımsız olmadığı gibi, her biri ABD başta olmak üzere küresel güç odaklarının bölgesel yönelimlerinden ayrı ele alınamaz. Bu nedenle Libya’da, Suriye’de, Yemen’de, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın bütününde “Neler oluyor?” sorusuna fotoğrafın tamamına bakılmadan verilecek her yanıt eksik kalır. Fotoğrafın bütününe bakmadan yapılan yorumların nasıl bir yanılgıya yol açtığının en bariz örneklerinden birisi Libya.

Şimdi Libya’da yaşananlara yakından bakalım…

NE OLUYOR?

Petrol ve doğalgaz zengini ülkedeki güç mücadelesinin üçüncü aşaması yaşanıyor. Birinci dönem: 2011 kışında yaşanan ve Kaddafi’nin devrilmesiyle sonuçlanan süreç. İkinci dönem: 2015 seçimleri sonrasında yaşanan güç kavgasını kapsar. Üçüncü dönem: 2020 Ekim’inde Tunus’taki anlaşmayla başlayan Ocak 2021’de birlik hükümetinin kurulmasıyla devam eden süreç. Libya bundan on yıl önce “Şubat Devrimi” adı verilen siyasal bir sürecin sonunda kaosa sürüklendi. Batıdaki komşusu Tunus’ta başlayan protestolar hemen ardından doğudaki bir diğer komşu Mısır’a sıçrayıp Bin Ali ve Hüsnü Mübarek gibi otoriter liderleri tahtından ederken Libya da payına düşeni alacaktı. Ocak ayında başlayan protestolar sonrasında 17 Şubat’ta Bingazi’nin düşürülmesi bir dönüm noktası olacaktı. Kaddafi’nin komşu ülkelerdeki gibi bir ayaklanmaya devrilmeyeceği anlaşılınca BM ve NATO devreye sokuldu. Kaddafi yaklaşık altı ay sonra memleketi Sirte’de linç edildiğinde bir dönem de kapanacaktı. Güç mücadelesinin yol açtığı çıkar çatışmaları nedeniyle ülke savaş içinde savaş, çatışma içinde çatışmaya sürüklendi. “Batı’nın devrimcileri” kısa bir süre sonra kendi aralarında hesaplaşmaya giderken çıkar çatışmasının yol açtığı girdap bütün ülkeyi yutacaktı. On yılın sonunda elde kalan yüz binlerce ölü, milyonlarca sığınmacı, devlet yapısı tamamen çökmüş iki parlamentolu, iki başkanlı üç parçalı bir ülke oldu.

NEDEN OLDU?

Libya’yı gözlerine kestiren küresel güç merkezleri ülkedeki protestoları bahane ederek Kaddafi’yi alaşağı etmek için harekete geçti. Kuzey Afrika ülkesi hem Akdeniz enerji paylaşımı hem de Sahra altı bölgesinin zengin enerji minarellerine hükmetme kavgasında stratejik bir önemde. Libya’yı ele geçirmek enerji kaynaklarını kontrol etmek demekti. Libya enerjisinin yeniden paylaşımı küresel güç merkezlerinin iştahlarını kabartırken aynı ittifak yapısı içindeki ülkeler dahi - Fransa-İtalya örneğinde olduğu gibi- birbirine düşebiliyordu. İkinci neden ise bu zengin coğrafyayı neoliberal pazara açmaktı. Malum, Kaddafi nevi şahsına münhasır bir liderdi ve neoliberal küreselleşmeye eklemlenmek için bir engeldi. Kaddafi Libya’sı tıpkı Esad Suriye’si veya Mollaların İran’ı gibi istenilen hızda veya çerçevede kapitalist küreselleşmeye entegre olamıyordu. Her üç ülke de özellikle de Libya ve İran zengin petrol ülkeleriydi. Kaddafi’nin bertaraf edilmesi Libya’yı kapitalist pazara pupa yelken açmak demekti. Trablus’un teslim edileceği yeni aktörler –ki burada siyasal İslamcılar oluyor- üzerinden ülke her yönüyle yeniden paylaşılacaktı.

NELER OLACAK?

Libya’da tutmayan hesaplar nedeniyle oluşan çok aktörlü, çok parçalı yapı nedeniyle ülke uzun bir süre daha istikrardan ve huzurdan mahrum kalacak gibi. Küresel ve bölgesel aktörler arasındaki pazar kapma mücadelesi ülkeyi çok parçalı bir duruma sürüklerken planlar, hesaplar, stratejiler hepsi boşa düştü. Ülkedeki savaşı bitirmek, bölünmüşlüğe son vermek amacıyla Birleşmiş Milletler’in (BM) devreye girmesiyle oluşturulan Libya Siyasi Diyalog Forumu’nun (LSDF) öncülüğünde oluşturulan geçici birlik hükümeti, geçen haftalarda Tunus’ta kuruldu. Bu geçici hükümetin ülkeyi aralıkta yapılacak genel seçimlere götürmesi kararı alınsa da kriz dinmiş değil. Dışarıdan BM ve Batılı ülkeler tarafından dayatılan bir hükümet ve anayasa dayatmasının dikiş tutması mümkün görünmüyor. BM öncülüğünde başlayan diyalog toplantıları ise devam ediyor. Tunus’ta başlayan ve Libya’daki farklı siyasi ve sosyal kesimleri temsilen seçilen 75 kişi ile yürütülen Libya Siyasi Diyalog Forumu’nda, 24 Aralık 2021’de Libya’da genel seçimlere gidilmesi kararlaştırıldı. Bu kapsamda ülkedeki devlet kurumlarının birleştirilmesi amaçlanırken seçimlere kadar ülkeyi yönetecek yeni bir Başkanlık Konseyi, yürütme organı ve başbakan seçildi. Çeşitli grupların geçiş yönetiminde etkin olmaz arzusu nedeniyle birlik hükümeti daha ilk günden krizle başladı çalışmaya.

KRİZİN KRONOLOJİSİ

12 Ocak 2011: İlk olaylar patlak verdi. Ülkenin doğusunda protestolar başladı.

17 Şubat 2011: Göstericiler ülkenin ikinci büyük kenti Bingazi’yi ele geçirdi, Ulusa Geçiş Hükümeti kurdu.

20 Ekim 2011: Kaddafi Sirte’de, Ulusal Geçici Konseyi askerleri tarafından linç edilerek öldürüldü.

7 Temmuz 2012: Bir yıl sonra Temmuz ayında seçimler yapıldı. Milli Genel Kongre hükümeti kuruldu.

20 Nisan 2014: Seçimler öncesi ülke karıştı. Hafter, “Onur Operasyonu” adı altında Bingazi’deki İslamcı gruplara yönelik operasyon başlattı.

18 Mart 2015: Çatışmalar yayıldı, iç savaş patlak verdi. BM devreye girdi Ulusal Mutabakat Hükümeti ve Temsilciler Meclisi kuruldu.

4 Nisan 2019: Hafter’e bağlı birlikler Trablus’u ele geçirmek için geniş çaplı bir operasyon başlattı.

23 Ekim 2020: UMH ile Temsilciler Meclisi arasında Cenevre’de kalıcı ateşkes sağlandı.

9 Kasım 2020: Tunus’taki Libya Siyasi Diyalog Forumu’nda 24 Aralık 2021’de genel seçimlere gidilmesi kararlaştırıldı.

5 Şubat 2021: Anlaşma çerçevesinde yeni Başkanlık Konseyi ve Başbakan seçildi. Başkanlık Konseyi Başkanlığı’na Muhammed Menfi, başbakanlığa Abdulhamid Dibeybe seçildi.

AKP’NİN İBRETLİK LİBYA POLİTİKASI

AKP iktidarının Libya politikası ibretlik dersler içeriyor. Tıpkı Suriye gibi rejim değiştirme hevesiyle çıkılan yolun sonunda iflas eden politikalar nedeniyle Libya cenderesinin içine düşüldü. Türkiye’nin Libya’ya müdahil olması Doğu Akdeniz’deki enerji gerilimine paralel olarak geldi. Doğu Akdeniz’de enerji kavgasında geç kalan Ankara, Trablus üzerinden yeni bir sürecin kapılarını araladı. Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı oluşan blok ve Ankara’nın yaşadığı yalnızlık sonrası 2019 sonbaharında radikal kararlar alındı.

10 Mart 2011: Libya’ya müdahale tartışılırken Erdoğan “NATO’nun Libya’da ne işi var” çıkışı yaptı.

19 Mart 2011: Erdoğan’ın bu çıkışından bir hafta sonra Türkiye NATO müdahalesine askeri destek verdi.

27 Kasım 2019: Libya’daki siyasal İslamcıların ağırlıkta olduğu yönetime destek veren AKP iktidarı Trablus yönetimi ile çifte anlaşma imzaladı.

2 Ocak 2020: Libya tezkeresi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Libya’ya asker gönderildi.

Ekim ayında varılan ateşkes ve sonrasında imzalanan anlaşma kapsamında bütün yabancı birliklerle milislerin Libya’yı Mart ayına kadar terke etmesi kararlaştırıldı. Anlaşmaya göre bu ülkede resmen asker konuşlandıran Türkiye’nin birlikleri geri çekmesi bekleniyor.