|
Kaliteli eğitim=yüksek refah

Eğitim sistemimizin neden mutluluk ve verimlilik üretmediği üzerine epey kafa yoruyorum bu günlerde. Düşünüyorum, ama hep aynı yerde takılıyorum; dünyanın en keyifli işi eğitim neden öğretmeniyle, öğrencisiyle, velisiyle hep birlikte mutsuzluk üretiyor. Bunun birçok sebebi var ama temel dert “skor odaklı” bir sisteminiz varsa mutsuzluk kaçınılmazdır. Bakın eğitim sistemimizin bazı sayılarını vereyim; üniversite önünde bekleyen 2 milyon 700 bin, 8.sınıfı bitirip lise bekleyen 1 milyon 800 bin, her dönem takdir ve teşekkür alan 11 milyon, sınıfta kalan “0”, her yıl okuduğu okulu bırakıp açık liseye geçen 150 bin, açık lise öğrenci sayısı 1 milyon 400 bin, geçen yıl üniversiteden kayıt sildiren 408 bin. Bu sayıların bir çözümü olmalı. Bu sayılar gittikçe şişiyor, şiştikçe kaygı artıyor, kaygı arttıkça umutsuzluk artıyor. Peki bu gerçekten çok kötü bir tablo mu? tabi ki hayır. Millî Eğitim Bakanlığının iki temel adımla bu sorunu çözmesi mümkün; bunlardan birincisi liseye girişte ve üniversiteye girişte sınavı kaldırıp öğrencileri daha medeni yöntemlerle geçiş yaptırmalı, ikincisi okullarda çocuklara patinaj yaptırmak yerine onlara geleceğin becerilerini öğretebilecek bir sistem kurgulamak. Ama daha da öncelikli olan eğitim sisteminin en temel dinamiklerini yeniden oluşturması gerekiyor.

Eğitimle ekonominin, eğitimle kalkınmanın, eğitimle gelişmişliğin, eğitimle demokratikleşmenin ilişkisini sürekli buradan anlatmaya çalışıyorum. Ülke kalkınmışlığı ve refahı için üretim, üretim için yeni ekonomi şart. Peki, bu ekonomi bilgi ve teknoloji temelli ise bunun içinde eğitim şart. Ama bu eğitim nasıl bir eğitim? Dünya Bankası raporuna göre, başarılı, yani iktisadi büyüme sağlayacak, bir eğitim reformunun, üç ayağı var: Birinci ayak, fiziki eğitim yatırımlarından oluşuyor. Okul yapmak, sınıflara sıra koymak, çocuklara tablet dağıtmak falan hep bu birinci ayakta oluyor. Ne var ki, bunları yapmak tek başına yeterli değil. Bu alanda ne yaparsanız yapın üretken ve yaratıcı insanı yetiştiremezsiniz.

İkinci ayakta, eğitim sistemindeki tüm aktörlerin, kaliteye odaklanmasının teşvik edilmesi gerekiyor. Ayrıca, kalite için ezbere değil, yaratıcılığa odaklanılması şart. Yani soru soran, sorgulayan gençler yetiştirmek yerine, otoriteye itaat eden gençler yetiştirmek iktisadi büyümeye katkı yapmıyor. Öğretmenlerin ve yöneticilerin kaliteye odaklanabilmesi için öğrencilerin ve velilerin de kaliteli eğitim istemesi gerekiyor. Bunun için kaliteli eğitim almanın getirisinin yüksek olması lazım. Her şeye rağmen, bir şekilde eğitim kalitesini arttırsanız bile, eğitimli nüfusu istihdam edecek yenilikçi, Ar-Ge odaklı yerli veya yabancı firmalar ülkenizde yatırım yapmıyorsa, eğitime yaptığınız yatırım da büyümeye fazla katkı yapmıyor. Özetle, eğitim reformlarının iktisadi büyümeye dönüşmesi için yaratıcı bir eğitim sistemi ve yaratıcı yatırımları teşvik eden bir iktisadi ve sosyal ortam gerekiyor. Böyle bir ortamın oluşması için ise ülkelerin eğitim sistemlerinin daha üretken, daha birey odaklı ve daha yaratıcı olmasına ihtiyaç var. Bu da bizi eğitim reformunun üçüncü ayağına getiriyor. Nedir bu üçüncü ayak? Kamuya hesap verebilirlik! Bu ayak, eğitim politikalarını yönetenlerin, öğrencilerin, velilerin ve uzmanların görüşlerini dikkate almasını ve başarısız politikalar için hesap vermesini gerektiriyor. Eğitimi yöneten bürokratın, okul müdürünün hatta öğretmenin hesap verebilir olması için, dolayısıyla da eğitim reformunun üçüncü ayağının yere sağlam basabilmesi için en başta sistemin vatandaşı dinlemeye ve hesap vermeye niyetli olması gerekiyor. Türkiye’de bu konuda sıkıntılar olduğunu görmek zor değil. Örneğin somut olarak; her yıl kamu bütçesinden okullara ayrılan paranın sonucu olarak çocuklarımınız kaliteli eğitimden geçmediği ortada iken bunun hesabını soran yok. Özetle Türkiye’de, başarılı bir eğitim reformu için gerekli olan üç ayaktan ikisi yere sağlam basmıyor. Eğitimde gelişme dediğiniz şey sınavları değiştirmekle, öğretmen atamakla, okul yapmakla olmuyor. Eğitimde gelişme için iki kavrama odaklanmamız şarttır bunlar; “kalite ve hesap verebilirliktir” işte ben ülkenin tek kaynağı gençler olduğu için onların kaliteli eğitim almasını istiyorum ama siz “boş ver bunları “ortalama çalışan olsunlar yeter” diyorsanız yapacak bir şey yok.

#Eğitim
#Başarı
#Refah
4 yıl önce
Kaliteli eğitim=yüksek refah
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset