Geçtiğimiz günlerde siyasette yaşanan önemli bir durum, cezaevinde bulunan HDP eski genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile kahvaltı yapma isteğini belirten açıklamasıydı. Selahattin Demirtaş şayet cezaevinde olmasa, eşiyle birlikte bir sabah Meral Akşener'in kapısını çalıp kahvaltıya geldiklerini söyleyebileceğini açıkladı. Habersiz misafir, oldu-bitti, emrivaki bir kahvaltı talebi...

Bu sözler basına yansıyınca Sayın Akşener de durum hakkında görüşlerini açıkladı. Alacağı tavrı Güneydoğu'daki örf, adet, göreneklere dayandırdı. Akşener'in iddiasına göre o bölgede kan davalınız bile olsa biri kapınızı çalıp sizinle kahvaltı yapmak istediğini söylerse mecburen içeri alıp kahvaltı yapıyormuşsunuz. O kahvaltı insanın midesine nasıl oturursa bilinmez...

Kan davalarını, küslükleri, kavgaları sürdürmek iyi birşey değil. Bireysel yada toplumsal düzeyde ihtilaflar sonlandırıldıkça sonuç herkes için iyi olur. Kan davalarının da sonsuza kadar sürmesi kimseye fayda getirmez...

Fakat tablodaki ayrıntılar önemli... Kapınıza gelen kan davalınızda kan davanıza dair bir  farklılaşma oluşmuş mudur? Dün işlenen cinayetlere pişman olmuş ve size bu pişmanlığından söz etmeye mi gelmiştir? Kan davasına ilişkin hiçbir tutum değişikliği olmamış ama canı sizinle peynir, ekmek, zeytin yiyip, çay içmek mi istemiştir? Kahvaltıdan kalkıp evinizi terk ettikten sonra aynen kaldığı yerden devam etmeyi mi düşünmektedir?

Yazının bu noktasına kadar olayı kan davası bağlamında almış olmamın sebebi sadece Sayın Meral Akşener o benzerliklerle açıklamaya çalıştığı içindir. Meral Akşener ve temsil ettikleriyle Demirtaş'ın temsil ettiğini iddia ettikleri arasında kan davası olup olmadığını bilemem. Fakat Demirtaş'ın temsil ettiğini düşündükleri ile devlet arasında bir kan davası olamaz. Devletin kan davası olmaz. Devletin kurumlarının açtığı davalar vardır. Yasalara uymayanlara, adam öldürenlere, çocuk kaçıranlara, uyuşturucu ticareti yapanlara, haraç toplayanlara vs. karşı devlet kurumları dava açarlar. Egemen devlet olmanın şartı da zaten budur...

Sizinle kahvaltı etmek istediğini söyleyen kişi hiçbir özeleştiri, pişmanlık, değişim belirtmeyip sadece peynirinizi, zeytininizi yeme maksatlı geldiyse bunun adı yüzsüzlüktür. Tamam, ne yapalım o bu yüzsüzlüğü yapabiliyorsa zıkkımlanır gider... Ama yapıp ettikleriyle ilgili bir pişmanlığı varsa, değişme sözü verecekse ve özür dileyecekse o kahvaltıya birazcık tahammül gösterilir...