25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kağnı kolları

Begümşen Ergenekon

Begümşen Ergenekon

Gazete Yazarı

A+ A-

On sekiz Eylül 1922’de topraklarımız tamamen Yunanlılardan temizlenir. İstanbul’daki gizli teşkilat gece gündüz çalışır. Kur. Alb. ve Meclis Bşk. Kazım Özalp’e göre Trakya’dan kaçırılan cephaneler, büyük top mermileri, Karamürsel’den ya Türk kadınlarının sırtında, ya kağnılarla önce Ankara’ya sevk edilip, tasnif edildikten sonra Sakarya cephesine bazen bir öküzü ölmüş, onun yerine diğer öküze eş olarak arabayı çeken kadınlarca taşınır. Kimlikleri bilinenlerden fazla adsız kadın asker vardır. Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar cephede çalışan Ziya Ulusoy’un yazdığı “Kağnı Kolu Hikayesi’nden” bir bölüm:

İstiklal’de vardım, Mülazımdım, baytardım, Kumandan’ın emriyle katara da bakardım. Altı kolu vardı katarın:

Biri Deve Kolu, yüz develer biçerdi yolu. Beşi kağnı kolu’ydu. Sarp dağların solunda, Oflaz Emmi Kolu’nda

Küçük Yusuf, Çot Hasan’la kabakçı, Kezban Nine, Kuru Kız’la İlbacı.

Sarı öküz, konur tosun, koca-baş, Kol yürüyordu yavaş-yavaş... Mermi yüklü kağnılarla teker izi, Sıra sıra, dizi-dizi

Çıkıyorduk yamacı Cephe idi Kol’un amacı; Gören yoktu önlerinden kağnının saptığını,

Çok erkek yapamazdı onların yaptığını! Dikmen yolundan süzülüp inerken Ankara’ya ayrılmıştım katardan,

Şimdi Ulus meydanından geçerken görüyorum, İlbacı’yı, Kuru Kız’ı omzundaki mermiyle…

MÜDAFAA-İ HUKUK HANIMLAR CEMİYETİ

Trabzon’dan vapurla cephane nakliyesi başlayınca, İnebolu ve Kastamonu Ankara’nın üssü haline gelir. Burada cemiyet kuran memur eşleri İzmir’in işgali, Urfa, Antep, Maraş’ın Fransızlar eline geçmesi yüzünden İngiltere, İtalya kraliçelerine ve Madam Wilson’a protesto telgrafları çekmiş, kalabalık gösteriler düzenlemiş, Kastamonu Hilal-i Ahmet (Kızılay) şubesini kurmuş, altın mücevherlerini kuruma bağışlamışlardır. Resmi kayıtlara göre her gün İnebolu’dan Çankırı’ya 1500 arabalık ve 2600 hayvanlık askeri malzeme, Kastamonu’dan ise 100-200 kağnılık ve 200-300 hayvanlık kafile yola koyulur. Kastamonu İstiklal Mahkemesi reisi Mustafa Necati Bey bir gün karlarla kaplı yolda ilerken kağnılarla cephane taşıyan bir kadın kafilesine rastlar: “Beyaz bir geceyi andıran bir gündü; güneş bulutlara girmiş, tabiat kefenlenmişti. Sükutu bozan hiçbir ses yoktu, ancak kağnıların ruhları ürperten gıcırtıları derinden derine etrafı geziniyordu. Bazen bu uzun sükutu bozan bir çocuk feryadı yükseliyordu. Biz soğuktan yamaçlar altında bile titrerken, tek yorganını da arabaya örten ninenin çıplak ayaklarla karları çiğnediğini görünce içim sızladı. Arkasına sardığı peştamalı içinde hıçkıran çocuğun üzerini niye örtmediğini sorunca mukaddes bildiği kağnıya koştu: ‘Kar sepeliyor, millet malıdır, nem kapmasın evladım!’ dedi” diye anlatır anılarında.

Kağnı kolları - Resim: 1

DOĞAN ÇOCUKLAR, DONAN MÜCAHİT KADINLAR

Sakarya Savaşı’nda yaralanıp Keskin Hastanesine götürülmekte olan Kur. Alb. Hulusi Atak geçen kağnı kol ve katarlarının çoğunu kadın ve çocukların idare ettiğini söyler: “Bu kafilelerin birinde hafif bir çığlık duyduk, bir duraklama ve telaş oldu. Sonra sevindik. Cephane Kolları’ndan bir kadın bir erkek evlat doğurmuştu. Kadını hastaneye götürmek istediler; fakat yorgunluk ve çektiği ıstırapla benzi solmuş olan kadın ‘Cephedeki silahlar cephane bekliyor; yetiştirmeliyim, geri dönemem’ dedi.” Kütahya-Eskişehir Savaşlarında (10-15/7/1921) bulunan Cevdet Kerim de kahramanlıkları anlatır: “Kütahya ile Gediz arasında şiddetli soğuktan yolda ölenler de olmuştu. Kağnısının başında duran bir nineye sordum: “Üşüyor musun?”; “Hayır, oğul, üşümüyorum. Düşman, topraklarımıza bastığı günden beri içim yanıyor!” Yine 1921 kışında Kastamonu’da bir kadın, cephane yüklü kağnısına kolları açık abanırken donar. Bir çocuk sesi üzerine şehit ana çekilip, yorgan kaldırılınca; otlara sarılı top gülleleri arasına çullar içinde yerleştirilmiş kundaklı bir kız çocuğunun donmaktan kurtulduğu görülür. Bu annenin alaca önlüğü, başındaki benli çar (örtü) sayesinde Seydiler köyünden olduğu anlaşılır. Erzurumlu (Kara) Fatma Seher Erden, Ayşe Hanım (Ege), Melek Reşit (Bitlis), Hatice Hatun (Pozantı), Tayyar Rahmiye (Osmaniye), Melek Hanım (Çukurova, Haçın), Kara Fatma (Tarsus), Adile Onbaşı ve Hatice Hatun (Mersin), Yirik Fatma (Gaziantep), Fatma Kadın (Mudurnu), Nazife Kadın (Kavakönlü köyü, Bigadiç), Gördesli Makbule, Asker Saime Hanım (İstanbul); harp madalyalı (İnönü, Eskişehir) Alime, Şükriye, Fatma, Hafıza, Ümmühan, 3 tane Ayşe, Fatma, Onbaşı Fatma ve adsız kadın kurtuluş savaşı kahramanlarımıza minnettarız (Fevziye A. Tansel, 2001, Kurtuluş Savaşında Kadın Askerlerimiz, Cumhuriyet).

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları