AKP Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan Atabek, siyasetin erkek egemen bir alan olmasına karşın kadınların, daha fazla rol alması gerektiğini, bunun için de mücadeleci ruhlarını yansıtmaları gerektiğini söyledi. Kendisinin de siyasete sandık müşahitliğinden başladığını anlatan Atabek, “Burada ciddi bir mücadele gerekiyor. Aynı mücadeleyi erkekler de veriyor. Erkeklere de kimse tepside bir şeyler sunmuyor. Size kimse gelip tepside milletvekilliği sundu mu? Bu bir mücadeledir” diye konuştu. Atabek, “TBMM’de 104 tane kadın milletvekilimiz var. Bunların 53 tanesi AK Parti’den. Bu 53 kadın milletvekilinin 45 tanesi de teşkilatlardan gelmiş” dedi ve kadınları parti kademelerinde görev almaya çağırdı.

KEŞKE MUHALEFETTE DE OLSAYDI

Kadın belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, muhtarlar olması isteğini yineleyen Atabek, “Ama bizim bunun için sağlamamız gereken koşullar da var. Şu anda 150-160 tane aday adayımız var, bunların 3 tanesi kadın… Sen burada, 160 kişinin içinde 157 tanesi erkek 3 tanesi kadın olduğunda ne yapabilirsin? O yüzden diyorum, kadınları bizim cesaretlendirmemiz lazım. Siyasette Kadın beynine, gücüne, bakış açısına, hassasiyetine, merhametine ihtiyaç var” dedi. Atabek, partisinin kendisini seçilebilecek bir sıraya aday koyduğunu hatırlattı ve “Keşke muhalefet de koysaydı” diye konuştu.

Erol Girişken

Hanımefendi, ben genç yaşımdan beri Adapazarı tarihini çok araştırdım. Yurt dışına defalarca çıkmışsınızdır. Batı’da müzesi olmayan şehre, kent denmiyor. Adapazarımızın tarihi epey eski… Orhan Camii’nin inşasının bitiriliş tarihi 1325… Yani 1325 yılında buralarda bir yerleşim bölgesi, çarşı, alışveriş var. Canlı ki buraya cami yapılıyor. Maalesef tarihinin bu kadar eski olmasına rağmen Adapazarı’na yakışır bir şehir müzemiz yok. Mevcut müzelerimize müze denmez. Altı yedi tane taş var bahçesinde, o kadar…

İki… Adapazarı’nın tarihinde sembol olmuş bazı mekanlar yok oluyor. Eski stadın Millet Bahçesi yapılması gayet güzel. Fakat Çark Mesire’yi de bahçeye dahil etmeleri benim çok dikkatimi çekti. Ben, doğma büyüme Adapazarlı olarak bunu hazmedemiyorum. Çünkü Adapazarı tarihini irdelerseniz tek markasının Çark Gazinosu olduğunu görürsünüz. İstanbul Kadıköy yakasında uzun yıllar böyle bir gazino yoktu. Oradaki aileler hafta sonları trenle buraya gelir, program seyreder, dönerlerdi. Yıllarca Pendik, Bostancı’dan aileler buraya hafta sonları Çark Gazinosu’na program izlemeye gelirlerdi.

Millet Bahçesi’nin bitişiğinde orası da olsun ama bu görüntüsünü yok ederek bahçeye nakledilmesini, bir Adapazarlı olarak içime sindiremiyorum. Her Adapazarlının orada en az 10 yaşanmışlığı, hatırası vardır. Şimdi bunlar yok olacak. Adapazarı’nın marka olmuş yerlerini niye kaybedelim?

Çiğdem Erdoğan Atabek

Çark Mesire’den başlayayım… Ben de mekanın, eşyanın, zamanın ruhuna inanan birisiyim. Orada paylaşılanlar orayı anlamlı kılar. O yüzden biz aslında tarihe de bu yüzden önem veririz. Dolayısıyla Çark Mesire’yi sizden dinlemiş olmaktan memnuniyet duydum.

Eğer biz Çark Mesire’yi rekreasyon alanı ya da Millet Bahçesi’nin dışında bırakırsak orada çok atıl kalır. Çark Mesire’nin de bence yüzünün yenilenmesi gerekir. Orijinalliğini koruyarak yenilenmesi avantajdır. Biz, orada şöyle bir öneride bulunabiliriz: Elbette Millet Bahçesi’nin içinde olmalı, dışında kalmamalı ki o yatırımdan, güzellikten, yenilikten, yeni yüzden payını alsın. Ama buradaki bazı değerler korunarak Millet Bahçesi’ne dahil edilmeli.

Bence bunu bu şekilde bir öneri haline getirmiş olalım. Sözlerinizden böyle bir öneri çıkaralım ve Millet Bahçesi projesini yapan arkadaşlarla Büyükşehir’e bunu bir öneri olarak sunmuş olalım. Gayet güzel bir öneri. Ama kesinlikle içine alınması gerektiği kanaatindeyim.

Erol Girişken

‘Dışında kalsın’ demiyorum ama tarihi görüntüyü biraz restore edip kimliği bozulmadan devam etmeli.

Çiğdem Erdoğan Atabek

İnsanlar yeni şehirler görmek istediğinde ilk önce ‘Burada tarihi ne var? Nerelere gidebiliriz’ diye soruyorlar. Dolayısıyla Sakarya’ya bir misafirimiz geldiğinde merkeze gideceksek Çark Caddesi, Uzunçarşı’ya götürüyorum. Böyle birkaç nokta var. Bu anlamda Çark Mesire, şehrimizin de sembolik bir değeri… Bunu bir öneri olarak sunmuş olalım.

Müze de bir toplumsal kültür meselesi… Benim de müze hassasiyetim vardır, çok severim. Bir şehre, ülkeye gitmeden hangi müzelere gideceğimin listesini çıkarırım. Sakarya’da daha geniş kapsamlı bir müze olsa güzel olurdu ama müze, bir kültür meselesi… Müze, insanların kendi tarihine bakış meselesi…

Bir de bu yüzde 100 devletle alakalı bir şey değil. Orada yüzyıllardır yaşayan insanların şehrini, kültürel mirasını nasıl koruduğu, bir sonraki nesillere aktarmak noktasında nasıl bir ehemmiyet gösterdiğiyle alakalı bir şey.

Deprem kuşağında olması, Sakarya’nın bir talihsizliği… Hayatta her şey avantajı ve dezavantajıyla gelir. Depremin dezavantajlarıyla birlikte yenilenme noktasında avantajları da vardır. Ama bu tarihi koruma, tarihi değerlere, müzelere ve eserlere sahip çıkma noktasında bizim deprem kuşağında olmamızın da çok ciddi bir etkisi olduğu kanaatindeyim. Çok donanımlı bir müzemizin olmamasını biraz buna bağlıyorum.

Ama bunu da Kültür ve Turizm Bakanlığımıza öneri olarak sunabiliriz. Sakarya’daki müzeleri geliştirme noktasında bazı adımlar atabiliriz. Söylediklerim buna engel değil. Biraz millet olarak da tarihi yerlerimize çok hassasiyet gösteren insanlar değiliz. Gidiyoruz, duvarlara yazılar yazıyoruz, kalemlerle çiziyoruz, kesici-delici maddelerle zarar veriyoruz. Yurt dışında çok basit tarihi eserler bile insanların da çok ciddi hassasiyeti sayesinde yüzyıllarca, binyıllarca korunmuş.

Orhan Topçu

Kurtuluş Savaşı’nda Sakarya çok önemli bir şehir. Bizim yaşıtlarımız da bilmiyordur, bizden sonrakiler de bilmez, Kaynarca tarafında yaşamış bir Molla Halit vardır. Etkili bir isim… Ali Fuat Cebesoy’lar… Bunları bir müze şeklinde, Sakarya merkezde olmak kaydıyla, ‘Kurtuluş Savaşı’nda Sakarya’nın rolü neydi, buradaki halk ne yaptı’ temalı kültürel bir çalışma yapılabilir. Dediğiniz şekilde de yetişen nesiller tarih bilinciyle yetişir.

Siz projeleri seven bir insansınız. Sosyal projelerin arkasında sizler varsınız. Takip ve takdir ediyoruz. Bu konuda da bir çalışma yapılabilir mi?

Çiğdem Erdoğan Atabek

Elbette el birliğiyle fikir alışverişi yaparız. Bu konuda hassasiyeti olan insanlarla birlikte, bilgisi, tecrübesi olan insanlarla… Bu anlamda bazı kişiler var ki Sakarya’da, adeta ‘yaşayan tarih’… Onları da toplayarak bir fikir alışverişiyle yapabiliriz, neden olmasın?

Hasan Kurtiç

İzmit’te SEKA gitti. Onun olduğu yerde 3-4 tane ilkokul çocuklarını akın akın gezdirdikleri müzeler var. Uzayın oluşumu, deniz dalgaları, rüzgar vesaire her şeyle alakalı bilgiler var ve öğretmenler öğrencilerini sürekli gezdiriyorlar. Sonra kağıt fabrikasında kağıdın nasıl yapıldığını gösteren, orijinal makinelerle yapılmış ayrı bir müzesi var.

Çiğdem Erdoğan Atabek

Bu en iyi öğretim şeklidir…

Hasan Kurtiç

Çok güzel bir yöntem ve müthiş bir park… Adapazarı’nın büyük bir bölümü kadar bir park var orada. SEKA’nın deniz kenarındaki bütün arazileri park oldu ki İzmit, park yönünden çok zengindir.

İzmit’in 120-130 yıllık tren istasyonu orijinal haliyle restore edildi ve sanat merkezi-galeri yapıldı. Onun yanında eski müştemilatları, depoları da onarıldı. Oraya da vagonlarıyla birlikte orijinal bir tren raylarda duruyor. Tam onların arkasına da yepyeni bir müze yapıldı.

Özgür Arık

Çark Mesire sorusunun üzerine mükemmel bir tanım yaptınız. Zaman-mekan-eşya ilişkisine duyarlısınız. İşi iyi kavradığınız çok açık. Ben bir hatırlatmada bulunayım. 2006 yılında Adapazarı’nda bir müze gündeme geldi. Adapazarlı koleksiyoner Dr. Kazım Ertürk, o zamanın bedeli 3 milyon dolar değerinde elindeki eserleri müze yapılması karşılığında bağışladı. Belediye tarafından teslim alındı. Müze yapılacağı duyurusu yapmıştık kamuoyuna…

Bu olmadığı gibi bağış yapılan eşyaları da sanırım geri almak zorunda kaldılar. Bilginiz olsun. İki; bu bence belediyeciliğiniz açısından bir başarısızlık değil.

Çiğdem Erdoğan Atabek

Kazım Bey yaşıyor mu?

Özgür Arık

Rahmetli oldu. Kızı yaşıyor.

Çiğdem Erdoğan Atabek

Koleksiyon kızındadır o zaman.

Erol Girişken

Kazım Bey Türkiye’nin koleksiyonerleri arasında ilk üçe girerdi. Çocukken benim doktorumdu. Sakaryalıdır.

Hasan Kurtiç

Kızının adı Berin Ertürk.

Çiğdem Erdoğan Atabek

Ben bunu birkaç noktayla konuştuktan sonra olumlu geri dönüş alırsam bu kişilerle konuşmak istiyorum, o yüzden sordum.

Tuncer Kalaycı

Çiğdem Hanım, geçen dönemde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığındaydınız. Geçtiğimiz gün seçme ve seçilme hakkıyla ilgili bir açıklamanız oldu. Kadınlar gerçekten yeterince temsil ediliyor mu?

Çiğdem Erdoğan Atabek

Türkiye Cumhuriyeti, seçme ve seçilme hakkını birçok Avrupa ülkesinden önce kadına vermiş bir ülke… Bir kere tarihimizdeki bu övüncü mutlaka dile getirmemiz gerekiyor. Uluslararası toplantıların hepsinde de bunu dile getiriyoruz.

Siyaset, çok meşakkatli bir süreç… Siyasetin bir okulu yok. Tecrübe biriktirerek yol alınan bir yolculuk. Eğer tecrübe biriktirmek, zaman ayırmak, emek vermek zor geliyorsa bu anlamda bir duyarlılığınız ve istikrarınız yoksa siyasette yer almak çok da kolay olmuyor. Çünkü siyasette de hızlı bir süreç var. Zaman zaman değişimler var. Bu değişimleri yakalayabilmek için sizin o sistem içinde olmanız ve belirli tecrübeyle oluşturmuş olmanız gerekiyor. Biz buna ‘liyakat’ diyoruz.

Kadınların sayısı artsın çok istiyoruz. Tarihte ilk defa Meclis’te bu kadar kadın milletvekili var. 104 tane kadın milletvekilimiz var. Bunların 53 tanesi AK Parti’den. Bu 53 kadın milletvekilinin 45 tanesi de teşkilatlardan gelmiş. Demek ki; teşkilatlarda pişe pişe, yetişe yetişe, emek vere vere gelmiş. Teşkilatların dışından gelen arkadaşlar baktığımız zaman da birçoğu kendi alanında çok başarılı.

TBMM, kadın sayısı noktasında tarihinin en parlak dönemini yaşıyor. Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız da bu konuda ciddi hassasiyet sahibi, hepiniz biliyorsunuz. Her defasında kadınlara vurgu yapıyor. Kadın teşkilatımızın 5 milyon üyesi var. Dünyadaki birçok siyasi teşkilatta bu kadar yüksek oranda üye yok. Yani Kadın Kolları da ciddi bir STK yapılanmasıdır. Aktif olan, sahada olan, siyaseti sahada yapan önemli bir alandır bizim için. Bu alanda AK Parti kadınlara ciddi bir hassasiyet gösteriyor. Bunu bizzat yaşamış bir kardeşinizim.

Biliyorsunuz, ben başörtülüyüm. Benim bu ülkede seçme hakkım vardı ama seçilme hakkım yoktu. Yıllarca seçilme hakkım olmadan partide emek verdim. Bu da çok önemli bir değişimdi, kadınlara verilmiş çok önemli bir haktı. Bu da AK Parti iktidarları döneminde oldu. Bu, bizim bir demokrasi ayıbımızdı. Bunun siyasi görüşü olamaz. Bir kere bunu aşmış olmanın da çok önemli olduğu kanaatindeyim.

Sayılar… İstiyoruz ki kadın muhtarlarımız olsun. İstiyoruz ki kadın meclis üyelerimizin sayısı çok daha fazla olsun. Kadın belediye başkan yardımcılarımız olsun, belediye başkanlarımız olsun. Ama bizim, kadın belediye başkanı sayısını artırabilmemiz için aşağıdan doğru kadın sayısını artırmamız gerekiyor. Biz çok istiyoruz kadın sayımızın artmasını… Çünkü kadınların siyasette çok önemli kazanımları var. Kadın beynine, kadın gücüne, kadın bakış açısına ihtiyaç var. Kadın hassasiyetine, kadın merhametine ihtiyaç var.

O yüzden, kadınların hem yerel yönetimlerde hem de merkez yönetimde sayılarının artası noktasında maksimum hassasiyet ve gayret gösteriyoruz. Bana gelen her kadın arkadaşımıza, elbette beyefendilere de çok destek oluyoruz ama kadınlara biraz daha pozitif ayrımcılık gösteriyorum, şehrin tek kadın milletvekili olarak. Bugün, AK Parti seçilebilecek bir yerde kadın milletvekili koydu, keşke muhalefet de koysaydı…

Tuncer Kalaycı

Siyasetin dili çok eril değil mi? Kadınlar nasıl girecek, nasıl yapacak? AK Parti’de pozitif ayrımcılık var diyorsunuz. Genelde, siyasetin yapıldığı alan çok eril, çok erkek egemen değil mi? Kadının oraya girmesi kolay mıdır?

Çiğdem Erdoğan Atabek

Siyasetin yapıldığı alan eril olabilir. Ama biz kadın sayısını artırmak istiyorsak elbette ki mücadele edeceğiz. Burada kadınların da mücadeleci ruhlarını yansıtması gerekiyor. Ben, bu partide sandık müşahidi olarak göreve başladım. Üniversite öğrencisiydim ve sandık müşahitliği yaptım. Sonra Kurucu İlçe Kadın Kolları Başkanlığı yaptım, İl Kadın Kolları Başkanlığı yaptım, Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) Üyeliği yaptım, Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcılığı yaptım. O kadar tecrübeden sonra bugün bir milletvekili olarak karşınızda duruyorum.

Tuncer Kalaycı

Evet, 16 yılda tek… Çok bir ayrım yok yani, 16 yılda tek oldu.

Çiğdem Erdoğan Atabek

Burada ciddi bir mücadele gerekiyor. Aynı mücadeleyi erkekler de veriyor. Erkeklere de kimse tepside bir şeyler sunmuyor. Size kimse gelip tepside milletvekilliği sundu mu? Bu bir mücadeledir. Bir de şehrini ve ülkeni kafaya takmakla alakalı. Az önce Erol Ağabey (Erol Girişken) anlatırken hayal ettim. Şehre ne kadar kendinizi adadığınızla alakalı bir şey... Ben, Sakarya’yı gerçekten çok seviyorum. Sakarya’nın çok özel bir şehir olduğu kanaatindeyim. Bunu es geçmemek gerekiyor.

Allah, Sakarya’yı öyle yaratmış ki, suyun her çeşidini vermiş. Göl vermiş, yetmemiş deniz vermiş, yetmemiş nehir vermiş. Yeşilin her çeşidini vermiş. Dağ vermiş, yetmemiş yayla vermiş, yetmemiş ova vermiş. Ovasını da mümbit vermiş. Sıcak suyunu ayrı, soğuk suyunu ayrı vermiş. Longozu… Su basar ormanı dünyada sayılıdır. Muhteşem güzel bir şehirde yaşıyoruz. Biz çocuklarımızı bu şehirde büyütüyoruz. Bu şehirde okutacağız, Allah nasip ederse hepimiz bu şehirde toprağa gömüleceğiz. O yüzden, biraz da şehrini ne kadar sevdiğinle alakalı.

Ben bazen kafelere giderim, gençlerin yanına çok otururum. Dün akşam saat 11 buçukta eşimle bir kafeye gittik. 4-5 tane gencin yanına oturduk, sohbet ettik. Dedim ki; ‘Arkadaşlar, şehrinize emek veriyor musunuz? Şehirle ilgili eleştiri yapabilmek için şehre emek vermeniz gerekiyor. Hangi siyasi partiden olduğunun hiçbir önemi yok, lütfen siyasete girin. Görüşünüz neyse, hiç önemli değil, hangi ideolojideyseniz o partiye girin, gençlik kollarında, ana kademelerinde çalışın. Meclis üyeliklerine başvuru yaptınız mı?’ dedim.

Gidin, meclis üyeliklerine başvurular yapın. Bizim şehrimize sahip çıkmamızla alakalı bir şey bu. Ben bu şehri temsil etmekten muhteşem memnuniyet duyuyorum. Sakaryalıyım demekten, TBMM’de Sakarya Milletvekiliyim demekten, gerçekten göğsüm kabarıyor. Böyle bir şehirde yaşamak…

Orhan Topçu

Sayın vekilim, kadın demişken ‘Başörtülü olduğum için devlet memurluğunu düşünmedim. Eğer başörtülüyseniz kamunun bütün alanları size kapalıydı’ demişsiniz. Böyle bir açıklamanız var.

Çiğdem Erdoğan Atabek

Bakan Yardımcısı olduğumdaki ilk açıklamamdı.

Orhan Topçu

Aynı zamanda ‘Kadının siyaset yapabilmesi için eşinin desteği gerekiyor’ demişsiniz. Siz, şanslıymışsınız. Demek ki eşiniz destek verdi. Bu konuda şanssız olan kadınlar da var.

Çiğdem Erdoğan Atabek

Sadece eş değil. Evliyse eşi, bekarsa ailesi. Aile dediğimiz sadece karı-kocadan ibaret değil. Anne, baba, kardeş… Nasıl bir aile ortamında yaşıyorsanız. Aynısı erkek için de geçerli, sadece kadınlar için değil…

Orhan Topçu

Yalova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde ‘Kadına Yönelik Şiddet’ projesinde çalışmışsınız. Aynı şekilde, ‘Erkekle Kadın Fırsat Eşitliği’ hakkında da dersler vermişsiniz. Bu dersleri verirken zorlandığınız bölgeler neydi? Örneğin; İç Anadolu mu, Batı mı, Güneydoğu mu?

Özgür Arık

Ben de bir soru ilave ederek bir bütün haline getireyim. Kadına şiddet oranlarında artışla ilgili ciddi iddialar öne sürülüyor. Spekülasyon olabilir, gerçeği tam yansıtıyor da olabilir. Bunun, kadına şiddet konusunda, ülkenin demokratik veya totaliter yönetimiyle ilinti kuranlar var. Bu artışın, Türkiye’nin demokratik bir şekilde yönetilmemesiyle alakalı olduğuna dair bir kanaat var. Bu konuda ne dersiniz?

Çiğdem Erdoğan Atabek

Öncelikle kadın konusunda maksimum hassasiyet sahibiyim. Dolayısıyla söylediğim hiçbir cümlenin siyasi olmadığına kanaat getiriniz. Baştan söyleyeyim. Geçenlerde bütün partilerin kadın milletvekilleriyle bir araya geldik. Bazı konular vardır ki siyaseti olmaz. Kadın da böyle bir konu. Biz, kadın konusunda siyaset yapamayız, bu iş üzerinden siyaset devşiremeyiz. Bu konuda acayip katıyım. Onu söyleyeyim.

Şiddet konusunda da hem parti olarak hem şahsen ‘sıfır tolerans’ diyoruz. Bizim şiddete hiçbir şekilde toleransımız olamaz. Verilere bakıyoruz. Öncelikle şunu söyleyeyim; az önce dediniz ki ‘Veriler var, doğru mu değil mi?’ Tebrik ediyorum. Gerçeği biz nasıl bulabiliriz? Diyelim ki bir şeye organik diyoruz. Organik olduğunu nasıl anlarız? Tam zıddını yanına koyarız. O zaman anlarsınız hangisi gerçek hangisi değil. Bilginin gerçekliğini arıyorsak da zıddından gidebiliriz. Yani, bizim şu an ‘aydınlık’ diyebilmemiz için gece karanlığını biliyor olmamız lazım. Zıddı, bizim için önemli bir veri…

Türkiye’de, maalesef, zaman zaman bazı siyasi partiler kadın konusunu çok fazla ideolojik malzeme yapıyorlar. Bu tespit önemli bir tespit. Çünkü çok uzun yıllardır kadın çalışıyorum. Kadınlar ve kadına yönelik şiddetle alakalı elimizdeki veriler ve sonuçlarla konuşmuyorlar. Konu kadınsa herkes bunun üzerinden siyaset devşirmeye çalışıyor ve çok afaki konuşmalar yapıyorlar.

Türkiye’deki okuma yazma oranı kaç biliyor musunuz? İlkokulda yüzde 99,8… Ortaokulda yüzde 99,4 lisede yüzde 96… Rakamlar ve okullaşma oranlarımız çok yüksek. Türkiye’nin 81 ilinde, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi var. Kısa adıyla ŞÖNİM… Türkiye’de 177 tane konukevi var. Türkiye’de kadının şiddetten korunmasıyla ilgili bütün kanunlar geçti ve bu kanunların hepsi pozitif ayrımcılıkla geçti. Eşitlikten bahsetmiyorum, kadına yönelik pozitif ayrımcılıkla geçti. Hatta zaman zaman erkekler feveran ediyor ‘Bu kadın haklarını neden bu kadar artırdınız’ diye.

Fakat dünya üzerinde çok ilginç bir paradoks var. Son toplantımızın konusu da buydu. Kadın erkek eşitliğini sağlamış ülkelerde, özellikle Avrupa ve Amerika’dan bahsediyoruz, şiddet oranları çok yükselmiş durumda. Şiddet, dünyanın en büyük sorunlarından bir tanesi. Kadına yönelik, hayvana yönelik, çocuğa yönelik şiddet… Erkeğe de yönelik şiddet var. Şiddet zaten en önemli sorunlardan bir tanesi. Fakat ‘Kadın erkek eşitliğinin yüzde 100 sağlandığı yerlerde şiddet bitti’ diyemiyoruz. Oradaki şiddet oranları acayip paradoksal bir şekilde artmış durumda.

En son Mardin’de Birleşmiş Milletler’in kadın temsilcileri ve Türkiye’deki tüm kadın milletvekilleriyle bir toplantı yaptık. Uluslararası kadın teşkilatları ve STK’larla bunu konuştuk. ‘Türkiye’de şiddet arttı’ algısı tamamen yanlış. Veriler de bunu söylüyor. Ama bu bizim için yeterli değil. Sıfırlanana kadar biz çalışmak zorundayız. Şiddet konusu tamamıyla ortadan kalkana kadar biz bununla mücadele etmek durumundayız.

Tuncer Kalaycı

Yalnız verilerle ilgili bir sıkıntı var. Çoğu olay, istismarda da aile içi şiddette de karakola intikal etmiyor. Etse de üstü kapatılıyor. ‘Karı koca arasında olmuş olaydır, akraba arasında olmuş olaydır’ deniyor.

Çiğdem Erdoğan Atabek

Sırf bu söylediğiniz şey için jandarmaya, polise, bütün kolluk kuvvetlerine, bütün sağlık çalışanlarına bunun özel eğitimi verildi. Şimdi yeni bir uygulama daha var. Bu konuda küçücük bir üst kapatma durumunda o yetkilinin çok ciddi başı ağrıyor.

Hatırlarsınız, bundan 10 yıl öncesine kadar bizim toplumumuzda hiç kimse dayak yediğini söyleyemezdi. Kadın dayak yese de yüzüne gözüne fondöten sürer, yüzünü gözünü kapatır, bir müddet evden çıkmaz, topluma bile söyleyemezdi. Ama artık hakkımızı arıyoruz. Artık mahkemelere gidiyoruz, eşlerimizi ya da kardeşimizi ya da her kim böyle bir şey yaptıysa şikayet ediyoruz.

İşyerinde cinsel bir taciz olduğunda hiç kimse bunu konuşamazdı. Orada suçlu kesinlikle kadındı. Ama artık böyle değil. Artık kadın hakları konusunda Türkiye çok önemli bir noktaya geldi. Yeterli mi, değil. O yüzden biz de kadın milletvekilleri olarak bu konuda maksimum hassasiyet gösteriyoruz beyler…

Özgür Arık

Sayın milletvekilim, Genel Başkan’ınız ve Cumhurbaşkanımız bu konuda hakikaten takdiri fazlasıyla hak ediyor. Belediye Başkanlığından, ilk seçildiğinden bu yana her yere eşi Emine Erdoğan’la beraber gidiyor. Gazetemizde de sizin açıklamanız vardı. ‘Neden kadın belediye başkanı olmasın’ diye, arkadaşlarımız başlık atmış. Genel Başkan’ınızın tutumu böyle, sizin tutumunuz böyle…

Peki, sizin gösterdiğiniz duyarlılığı kendi partinizin gösterdiğine inanıyor musunuz? Bu şehrin 1973 yılında kadın belediye başkanı vardı. Belediye meclislerinde kadın üyeleri göremiyoruz artık, hem de hiçbir partiden… Ama sizin partiniz ağırlıkta, sizde de göremiyoruz. Bu bir eksiklik değil mi?

Çiğdem Erdoğan Atabek

Doğru… Ben İl Kadın Kolları Başkanı olduğumda o zaman da başörtülüydüm ve örtü yasağı vardı. Çıktım ‘Mutlaka bir kadın milletvekilimizin olması gerekiyor’ dedim. Hatırlayan var mı bilmiyorum. Herkes ‘Ne diyor bu kadın?’ dedi. İçlerinden dediler ama açık açık söylememiştir kimse. Ama ne oldu? Bir kadın milletvekilimiz çıktı, bu şehirde bakanlık yaptı, sonra bu şehirden bir bakan yardımcısı çıktı, şu an tekrar bir kadın milletvekili var. Bu iş adım adım giden bir iş.

Şimdi çıktım ‘Bir kadın belediye başkanımız neden olmasın’ dedim. Ama bizim bunun için sağlamamız gereken koşullar da var. Şu anda 150-160 tane aday adayımız var, bunların 3 tanesi kadın… Sen burada, 160 kişinin içinde 157 tanesi erkek 3 tanesi kadın olduğunda ne yapabilirsin? O yüzden diyorum, kadınları bizim cesaretlendirmemiz lazım. Şu an rol model Sakarya’da kim var kadın olarak, ben varım. Benim o zaman kadınları teşvik etmem lazım.

O yüzden söylüyorum. Muhtar olun, meclis üyesi olun, Büyükşehir Meclisi üyesi olun, belediye başkan yardımcısı olun… İster istemez sayılar arttıkça alttan tazyik geldikçe yukarısı ona cevap verecek. Ama bizim alttaki tazyiki oluşturmamız gerekiyor, bu da sayılarla olacak. 157 tane erkeğin karşısında 3 tane kadın aday… Bizim derdimiz bu sayıları, bu insan potansiyelini artırmak. Bir taraftan insan potansiyelini artırırken, bir insanı sadece kadın olduğu için belediye başkanı yapamazsınız. Böyle bir şey yok. Bir taraftan da liyakatini artırmak gerek.

Nasıl artacak liyakat? Erkekte olduğu gibi… Erkek nasıl kendini yerel yönetimlerde yetiştiriyor, meclis üyesi, mahalle muhtarı, belediye başkan yardımcısı oluyorsa kadının da aynı yolu izlemesi gerekiyor. Sistem bu ama bizim ön açmamız gerekiyor. Benim mücadelem de bu, kadınların önünü açma noktasında bir hassasiyetim var. Eğer sadece kadın olduğu için mevki makam verirseniz karşıdaki erkeğe de haksızlık olur. Bizim burada dengeyi de gözetiyor olmamız lazım.

Üniversitede gündüzleri Fizik okuyordum. Akşamları İngilizce Öğretmenliği okuyordum. Gün içinde iki tane STK’da, birisinde başkan birisinde başkan yardımcısı olarak yöneticilik yapıyordum. Hepsini 4 yılda bitirdim. Hiç boş vakit yok. Sonra evlenip Sakarya’ya geldim, burada da çalışmaya devam ettim.

Tuncer Kalaycı

Az önce şiddetten, tacizden bahsettik. Toplumdaki ‘Hak etmiştir’ algısını nasıl yok edeceğiz? ‘Bunu giymiştir, bunu demiştir’ gibi söylemler ve anlayış yargıya kadar yansıyor. Ceza indirimlerinde ‘hak etmişti’ denilebiliyor. Bu, bir devlet politikası değil mi sizce?

Çiğdem Erdoğan Atabek

Kesinlikle değil. Biz, ‘Bu tarz aile içi şiddet konularına bakanlar normal mahkemeler bile olamaz’ dedik ve bunun için Aile Mahkemeleri’ni kurduk. Eşekten düşenin halini eşekten düşen anlar.

Tuncer Kalaycı

Ama hala o tür indirimler yapılıyor.

Çiğdem Erdoğan Atabek

Aile içi şiddette kesinlikle öyle indirimler yapılmıyor.

Tuncer Kalaycı

Tacizlerde, tecavüzlerde yapılıyor.

Çiğdem Erdoğan Atabek

Önüme dosya getirmeniz lazım. Bu konuda çok netiz ve çok katıyız. Bizim hiç hassasiyet göstermediğimiz bir alan ve bu noktada da eleştiriliyoruz. ‘Bu konuda çok fazla katı gidiyorsunuz’ diye eleştiriliyoruz. Avrupa Birliği’nden ve Birleşmiş Milletler’den gelen temsilciler de Türkiye’yle ilgili raporlarını sundular. Bir İstanbul Sözleşmesi var. Kadın-erkek fırsat eşitliğine yönelik uluslararası bir sözleşme. Bu sözleşmeye şerhsiz ilk imzayı atan Türkiye… O yüzden sözleşmenin adı İstanbul sözleşmesi oldu.

8264 sayılı Kanun’u kapsayan bütün içerikler, kadına yönelik şiddetle alakalı bütün çalışmalar bu İstanbul Sözleşmesi çatısı altında… Ve bu uluslararası bir sözleşme. Bize, en son toplantıda Birleşmiş Milletler temsilcileri, ‘Bunu ilk şerhsiz imzalayan ülke Türkiye ama hala imzalamayan Avrupa Birliği ülkeleri var’ diyor. Türkiye, kadın hakları mücadelesinde uluslararası platformda çok önemli bir konumda. Bu noktada bana güvenebilirsiniz. Biz de kadın milletvekilleri olarak çok katıyız açıkçası…

Editör: TE Bilişim