23 Ocak 2021 23:33

Kadın üniversiteleri: Karma eğitime saldırı, kadınlara geleceksizlik

‘Japonya örneği incelenerek kadın üniversitelerinin kurulması’ kararını İlke Işık Japonya’nın toplumsal cinsiyet eşitliğinde durduğu yer ve kadınların yaşamlarına etkileri üzerinden değerlendirdi.

Fotoğraf: MA

Paylaş

İlke IŞIK

Kadın üniversiteleri tartışması, 2021 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programının Resmi Gazetede yayınlanması ile karşımıza çıktı yeniden. Çok ilginç tabii; memlekette eğitime dair sorunlar dağlar, tepeler haline gelmişken, bu projenin 2021 programına konulmuş olması. Online eğitime internet, bilgisayar, tablet, telefon gibi olanakların yoksunluğu nedeniyle devam edemeyen çok fazla çocuk var mesela. 4 milyonu aşkın öğrenci uzaktan eğitime ulaşma imkanına sahip değil. Erişebilen öğrencilerin yüzde 60’ından fazlası ise ebeveynlerinin cep telefonlarıyla uzaktan eğitime ulaşmaya çalışıyor. İşte böyle bir ortamda konuşuluyor kadın üniversiteleri.

Hatırlayalım hep birlikte 2019’un Haziran ayında G-20 zirvesi nedeniyle Japonya’ya giden Erdoğan’a oradaki bir kadın üniversitesinden fahri doktora unvanı verilmiş, Erdoğan da söz konusu üniversiteleri çok önemli bulduğunu belirtip Türkiye’de de kurulması konusunda çalışmalar yapılması konusundaki ilk açıklamalarını yapmıştı.

JAPONYA ÖRNEĞİ: YÖNETİCİ ERKEKLERE ‘YARDIMCI’ KADINLAR YETİŞTİRME KURUMLARI

2021 programına alındığı söylenen kadın üniversiteleri nedir ne değildir, örnek alınan Japonya nasıl bir ülkedir kadın erkek eşitliği bakımında, önce ona bakalım isterseniz. BBC Türkçe’de 5 Temmuz 2019 tarihinde Ilgın Yorulmaz tarafından hazırlanmış bir yazı mevzuya dair epey bir fikir veriyor. 

Yazı; tarihsel olarak uzun yıllar feodal bir yapının egemenliğinde kalan Japonya’da 1860’lara dek hüküm süren samuray geleneğinin kadın erkek eşitsizliği konusunda çok etkili olduğunu, hatta bir samuray kuralının “kadınların sözlerinin hiçbir şekilde dikkate alınmaması gerektiği” biçiminde ifade edildiğini anlatıyor.  Dönemin Japon İmparatoriçesi’nin himayesinde ilk defa 1871’de Amerika’ya okumaya giden bir grup kız öğrencinin misyonunun aydınlanmaktan ziyade, annelik görevini öne çıkaracak şekilde “geri döndüklerinde Japonya'yı yönetecek erkeklerin yetişmesine yardımcı olmak” olarak belirlendiğini öğrendiğimiz yazı, Japonya’nın mevcut durumuna ilişkin de bilgiler veriyor.

Ocak ayında Davos’ta toplanan Dünya Ekonomik Forumu’nun açıkladığı 2018 Dünya Cinsiyet Uçurumu Raporu’na dahil olan 149 ülke içinde Japonya’nın 110. sırada olduğunu öğreniyoruz (Raporda Türkiye'nin 130.sırada olduğunu da belirtmeliyiz). Aynı rapora göre Japonya’nın, kadınların “eğitime erişebilirlik” kriterinde dünya sıralamasında 64. olarak nispeten bu kriteri tuttursa da özellikle “politikaya katılım” ve “ekonomiye katılım” konusunda ancak 127. ve 115. olarak sınıfta kaldığı görülüyor.

Okuyan öğrencilerinin tümünü genç kadınların oluşturduğu ve kadınlara pozitif ayrımcılık uygulayan bu eğitim kurumlarına genel olarak “Kadın Üniversitesi” deniliyor. Japonya’daki 800’ün üzerindeki üniversitenin 80 tanesi bu şekilde kurulmuş. Bu sistemin Japonya’ya, Japonya’daki kadınlara ne faydası olmuş dersek, yukarıdaki rakamlar bu durumu açıklıyor sanki.

Öte yandan bu üniversitelerin eğitim içerikleri daha çok kuruluşundan itibaren “zarif, kibar kadınlar yetiştirmek” olarak kurgulanmış, ayrıca Japonya’da kadınların örneğin Tıp Fakültesi giriş sınavında puanları ile oynandığı, kadınların bu şekilde fakülteye girişlerinin engellendiği, bu skandalda adı geçen üniversiteden birinin yönetiminin, kadın doktorların evlenip çocuk sahibi olunca işi bırakacaklarını öne sürerek kendisini savunduğunu da hatırlatmalıyız. Yine bu sayede ben de öğrendim ki Japonya OECD ülkeleri içerisinde en az kadın doktora sahip ülkeymiş.

İşte o çok konuşulan kadın üniversiteleri ve bu projeyi 120 yıldır uygulayan Japonya’nın hali ahvali. Şimdi Türkiye’de de nasıl olacağı henüz belli olmayan ama tahminen bu formatlarda kadın üniversiteleri açmaya karar verdikleri ilan ediliyor.

Dünyada genel bir uygulama olmayan, 120 yıl içinde başka bir ülke tarafından “Biz de bunu yapalım, ne güzelmiş” denilmeyen bir eğitim modelini, üstelik kadın erkek eşitliği konusunda en son örnek alınabilecek bir ülkeden ilham alarak “biz de yapacağız” diye ortaya koymak cidden normal kabul edilebilecek bir durum değil. Belki Suudi Arabistan değil de Japonya modeli olunca daha az tepki çekeceği de düşünülmüştür. Bunu da bir düşünün derim.

MESELE KARMA EĞİTİMİ HEDEFE KOYMAK

Bu proje ile karma eğitimden uzaklaşma amacı güdüldüğünü anlamak hiç de zor değil. Sadece kadın öğrencilerin eğitim alacağı bir model olduğu belli. Peki her branş, her uzmanlık, her bilimsel dal için ayrı bir eğitim sistemi, ayrı bir formasyon varken kadın üniversitelerinde ne okutulacak ve bu üniversiteyi bitiren kadınlar ne olacak, bu mezuniyet ile hayatlarında ne yapacaklar, hayatlarına nasıl devam edecekler?

Öyle ya üniversite mezunları işsiz olsa da mesela Edebiyat Fakültesini biliriz ve tahmin ederiz. Ama bir kadın üniversitesi eğitimini bilmek ve tahmin etmek, hangi ihtiyaç üzerine konuşulduğunu anlamak güç. Ama tahmin edebiliriz, AKP bu tahmini yapmamız için yeterli veri sunuyor bize. İyi annelik öğretilecek muhtemelen, itaatkâr ve akıllı kadınlar olmak sonra, belki biraz çocuk gelişimi olabilir, sonra bolca dini referanslar vb.

Ne Türkiye’de ne de dünyada hiçbir kadının böylesi bir eğitime ihtiyacı yok. Kadınlara atfedilen cinsiyet rollerini yeniden üreten, kadınlara “iyi eş ve anne” olmaktan başka bir “bilgi”nin verilmediği, adeta bir fanus olan yerlerin adına üniversite dense de üniversite falan olamaz esasen. Ülkenin eşit bireyleri olarak, erkeklerin gidebildiği her üniversiteye gitmek bizim de hakkımız. Cinsiyet değil, ilgi, yetenek, beceri, verimlilik, başarı gibi kriterlerle eğitim almalıyız. Bir sorun var ise burada aranmalı. Kız çocukları eğitim olanaklarından ne kadar faydalanıyor, eşit koşullarda mı, sıkıntılar nasıl çözülür gibi meseleler dert edinilmeli.Çok tehlikeli bir adım atılıyor. Bu bir yandan da bir karma eğitim tartışması, giderek eğitimin her aşamasında kız ve erkek çocukları ayırarak eğitim verme hayallerinin bir türevi. Bunun devamı, dini eğitimin esas hale geldiği bir sistem ve laikliği eğitim hayatından tamamen çıkarmak olarak gelir ses çıkarmazsak.

Tamamen eşit, tamamen parasız, her çocuğun ve her bireyin eğitim aldığı alabildiği bir ülke ekmek kadar, su kadar, hava kadar her birimizin ihtiyacı. Kız çocuklarının ve genç kadınların eğitime eşit bir şekilde ulaşma olanağı, verili eşitsizliklerin yanında bir de cinsiyetleri nedeniyle engellenmek isteniyor.

Hiçbir cinsiyet ayrımı olmaksızın eğitim almalıyız, üniversite eğitimi de buna dahil. Kadınlardan; aileden, çocuk bakımından kafasını kaldıramayan, itaatkarlar kullar yaratmak isteyen bu projeye karşı çıkmak her birimizin sorumluluğu. Bu ülkedeki her bir kız çocuğunun ve kadının geleceği için olmaz öyle şey demeliyiz, istemiyoruz o üniversite olmayan saçma projenizi.


AYRIMCILIĞI ENGELLEYECEK POLİTİKALARI UYGULAYIN!

Sıla ALTUN
ODTÜ

Uzun bir süredir tartışılan kadın üniversitelerinin kurulması Resmi Gazetede yayınlandı. Kadınların güvenceli, eşit eğitimlerinin sağlanması ve bunun devamlılığı kadınların toplumsal yaşantıdan uzaklaştırılması ile sağlanmayacak; tam tersine bu durum eşitsizliği derinleştiren bir politika olarak karşımıza çıkacaktır.

İktidar uzun süredir üniversiteleri sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillendirmek adına adımlar atıyordu. Bu noktada muhafazakar düşünce ve pratiği de uygulanıyordu. Aynı zamanda kadın üniversitelerindeki bölümlerin ne olacağı, müfredatlarının nasıl hazırlanacağı ya da akademik kadrosunun nasıl belirleneceği ise hala belirsiz. Kadın üniversitelerini tartışırken bizler de hem muhafazakâr politikaların hayata geçirilip kadınların yaşam alanlarının kısıtlanması hem de kadınların ucuz iş gücü olarak daha ağır koşullarda sömürülmesinin önünün açılmasından endişeliyiz.

ÇÖZÜM KADINLARIN ÖRGÜTLÜLÜĞÜ

Kampüslerde eşitsizlikle, ayrımcılıkla ve şiddetle karşılaştığımız doğru ancak bu problemler kadınların üniversitelerden uzaklaştırılıp ayrı alanlarda eğitim görmeleriyle değil kadınların örgütlülüğü ve üniversiteler içindeki düzenlemelerle azaltılabilir. Kadın üniversiteleri açmak ancak kampüslerde de bulunan cinsiyetçiliğin artmasına ve hatta kendine bir bahane bulmasına bile neden olabilecektir.

Bizlerin talepleri kadın üniversitelerinden ziyade, var olduğumuz her alanda ayrımcılığın ve cinsiyetçiliğin önüne geçecek politikaların oluşturulması ve uygulanmasıdır. Bunun için üniversitelerde Cinsel Tacizi Önleme Birimleri güçlendirilmeli, toplumsal cinsiyet eşitliğine dair bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı, şiddet temelli soruşturmalar şiddete uğrayan kişinin yararı gözetilerek yürütülmeli ve alınan her kararda kadın öğrencilerin söz hakkı olmalıdır.


YENİ DAYATMALARIN HABERCİSİ: KADIN ÜNİVERSİTELERİ

Hacettepe Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu

Cumhurbaşkanlığının Yıllık Planı’na göre, kadın üniversitelerinin açılması yönünde açıklamalarla birlikte; HÜKÇAT olarak, Hacettepe Üniversitesi İİBF Kadın Öğrencileri’yle ortak gerçekleştirdiğimiz ve Funda Şenol Cantek’in de konuk olduğu etkinliğimizde kadın üniversitelerine dair tartışma yürütmüştük. “Kadınlara güvenli bir alan yaratma” veya “kadınlar açısından seçeneklerin çoğaltılmış olacağı” iddialarıyla meşrulaştırılmaya çalışılan bu proje, Resmi Gazete’de yayınlanıp onaylanmış durumda. Fakat topluluk olarak yaptığımız etkinlikte de gördük ki konunun özneleri olarak bizlerin inisiyatifi dışında gelişip faaliyete konmak istenen bu ve bunun gibi projeler genç kadınlar tarafından onay almış değil. Bunların bir çözümmüş gibi gösterilmesinin karşısında kadın üniversitelerinin herhangi bir çözüm üretmeden uzak ve yeni dayatmaların habercisi konumunda olması ve kadın sorununu daha da derinleştirecek alt yapıları bünyesinde barındırması söz konusu.

Seçenekmiş gibi önümüze sunulan Kadın Üniversitelerinin, bir seçenekten ziyade dayatma veya zorunluluk olarak karşımıza çıkma ihtimalinin yüksekliği gözle görülür bir durumda. Çünkü var olan gerçekliği göz önünde bulundurduğumuzda, hakim toplum anlayışının somut olarak bir mecburiyet durumu yaratması ya da dolaylı olarak da olsa bir zorunlulukla kadınları o alana itmesi olası sonuç olarak beklemekte. Dolayısıyla, bu duruma dair tercihte bulunma şansımızın olup olmamasının ve özgürlüğümüzün de pek de bir şeye tekabül etmediği bir durum var. Fakat bunun gibi, kadınları güçsüz hissettirme ve toplumdan uzak bir yerde konumlandırma çabalarının karşılığı genç kadınlar açısından kabul görmüş değil. 

Bugün bu sistem kadın cinayetlerinde failleri aklarken, şiddetin önünü açmak için adımlar atarken bu sözde çözüm önerilerinin bizler açısından geçerliliği olmadığının farkındayız. Bunun için, alanlarımızı daraltmaya çalışanlara karşı; “Kadın Üniversiteleri İstemiyoruz” diyerek mücadelemizi savunup büyütmeye devam edeceğiz!

ÖNCEKİ HABER

Nijerya açıklarında mürettabatı Türk olan gemi kaçırıldı, bir denizci öldürüldü

SONRAKİ HABER

Evrensel'e verilen cezalara karşı okurlarımızın dayanışma ilanları -24 Ocak 2021

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...