“Kaç kere intiharın eşiğinden döndüm”

A -
A +
“19 gündür yaşamıyorum. Her gün ölüyorum. İnsanlar tuhaf biçimde benden kaçıyorlar. Öz amcam telefonuma çıkmıyor ve çocukları benimle görüşmüyorlar. Çocuklarımın psikolojisi bozuldu. Dört yaşındaki küçük kızım akşam eve gittiğimde elinde bir ip ‘Baba seni tutukluyorum’ diyor. Saldırı ve katliamdan sonra 8 kilo verdim ve neredeyse hiç uyuyamıyorum...”
Bu sözler 39 kişinin hayatını kaybettiği Reina katliamından sonra sıkça eleştirilen, hatta FETÖ’cü olmakla suçlanan, geçmişte güvenlik hizmeti verdiği Toplumsal Düşünce Platformu ile ticari bağı nedeniyle şüpheyle bakılan güvenlik şirketi Delta VİP’in sahibi Orhan Özcan’a ait.
Kendisiyle ilgili bir yazı yayınlamış, ortadaki iddiaları, kamuoyuna yaptığı açıklamaları koymuştum. Bu yüzden benimle konuşmak istedi. Hakikaten karşımda çökmüş bir adam vardı. Belli ki uykusuzluktan gözlerinin altı çukurlaşmış perişan bir adam. Konuşmamız esnasında iki kez intiharın eşiğinden döndüğünü söyledi bana. Çok üzüldüm.
Onunla ilgili olarak en son Star gazetesi muhabiri Kemal Gümüş haber yaptı “FETÖ’cülüğünün ortaya çıktığını” yazdı.
O ise “Beni yıkan bu suçlamaydı. Konuşmak istedim, konuşmadı benimle. Oysa vicdanen rahatım. Hayatımın hiçbir döneminde bu FETÖ denen alçak örgütün yanından, yakınından ya da uzağından geçmedim” diyor.
Toplumsal Düşünce Platformu ile ilişkisinin sadece güvenlik hizmeti vermekle sınırlı olduğunu, onların da FETÖ’cü olup olmadığını bilmediğini, zaten faturaları başkanın şirketinin adına kestiğini ama ödeme yapılmadığı için beş ay sonra ayrılıp kuruluş aleyhine haciz kararı aldırdığını anlatıyor. Yıl 2014.
 
REİNA’NIN SAHİBİ ONA KIZDI MI?
 
Şimdiye dek 18 şirkete hizmet verdiğini ve bunlardan hiçbirinin FETÖ’ye ait olmadığını belirtiyor Orhan Özcan. Çıkan haberlerden sonra allak bullak olduğunu, ticari itibarını ve müşterilerini kaybettiğini ekliyor.
Orhan Özcan’a merak ettiğim pek çok soruyu yönelttim:
“Şirketinizin Reina’nın Ferit Şahenk’le yargıdaki ihtilafı sürerken devreye girdiği söyleniyor.”
-Tersine biz Reina’nın güvenlik hizmetini aldığımızda böyle bir problem yoktu ortada. Ferit Şahenk ile olan problem, son iki yıldır var.
“Mehmet Koçarslan ile katliam sonrası bir araya geldiniz mi? Size ne dedi? Serzenişte bulunup kızdı mı?”
-Evet, bir araya geldik iki üç kez. O da saldırı sonrası yapılacakları, cenazelerimizi, onların yakınlarını konuşmak içindi.
 
İMKÂNIMIZ OLSAYDI DA DAHA İYİ KORUYABİLSEYDİK
 
“Saldırıyı önleme konusunda kendinizi yetersiz hissettiniz mi? Daha doğrusu şöyle söylersek, kendinizi eleştirdiniz mi?”
-Daha iyi koruyabilir miydik? Keşke daha iyi korusaydık. Keşke o imkânımız olsaydı. Ama ne yazık ki imkânsızdı. 5188 Sayılı Yasa "içkili yerler, konser ve cenaze törenlerinde 'silahlı güvenlik' görevlisi çalışamaz" diyor. Olay günü Reina’da 13 resmî güvenlik, 8 de yönlendirme personeli vardı.
“Kamera görüntülerini izlediniz mi?”
-Detaylı olarak inceleyemedim. Zaten polis gelip hepsini götürdü.
“Güvenlik personeliniz neden müdahale edemedi peki?”
- Sonuç itibariyle karşınızda elinde otomatik silahlı ve sırt çantalı bir terörist, bir cani var ve acımasızca sağa sola ateş ediyor. İçerideki herkes 'Bunun sırtında bomba var, patladı patlayacak' diye düşünüyor. Kim atlayabilir? Teröristin girişi ve çıkışı arasındaki süre 7,5 dakika, saldırı 2-3 dakika içinde gerçekleşti. 
 
GÜVENLİK GÖREVLİLERİ SİLAHLI BİLE OLSA…
 
“Peki, bir güvenlik görevlinizin kendisini kaçıp kurtardığını söylemesi?”
-Güvenlik görevlisinin 'kaçtık' demesi kadar itici bir şey yok tabii. Onunla konuştum. Şoku atlatamadığını ve bu yüzden öyle dediğini belirtti bana. Ama nedenlerini az önce söyledim. Çünkü bu bir terör eylemi, bizim yani özel güvenliğin terör eylemine karşı koyacak teçhizatımız yokElinde silah olmayan bir adam silahlı birine nasıl karşı koyabilir? Saldırı anında ilk şehidimiz elinde silahı olan bir polisimiz. Dahası ben teröristin ilk içeri giriş görüntülerini izledim. Güvenlik görevlileri silahlı olsa bile o teröristi etkisiz hâle getirebilecekleri konusunda çok emin değilim. Düşünün ki ben kapıda bekliyorum, yan tarafım da hemen yol üzeri. Belimdeki silahı boş verin, elimde otomatik silah olduğunu farz edelim. 20-30 metre ötede duran bir taksinin bagajından terörist silahını çıkartıp anında taramaya başlıyor ve o anda polisimiz şehit oluyor. Terörist, elinde otomatik silahı olan birine fırsat vermeyecek şekilde koşarak taramaya devam ediyor. Terörist o kadar profesyonelce eğitim almış ki dönüp bir daha tarıyor. Bu sebeple kimsenin ateş etmeye fırsatı dahi olamazdı, böyle bir olayda tek atış şansınız var. Alnının ortasında vurdunuz vurdunuz, vuramadınız ölürsünüz zaten.
Orhan Özcan çok önemli bir noktaya daha temas ediyor. Yasa gereği kurumlar önündeki güvenlikçilerin silahı var ama… Ama’sı şu. O güvenlik görevlileri ile ilgili çarpıcı gerçek de söylenmeden geçilmemeli:
-Bakın bu Reina teröristi gibileri canlı insanlar üzerinde mermi talimi yapan korkunç yaratıklar! Peki, bizim cebinde silahı olan güvenlik görevlisinin yıllık atma zorunluluğu olan mermi sayısı kaç? Sadece 25, poligonda. Tabii özel güvenlikte profesyonellikte de zaaflar var. Eğitim zayıf.
Orhan Özcan olay anında Reina’nın önünde sadece şehit olan polisin bulunduğunu, diğer 5-6 polisin de o esnada olay yerinde bulunmadığını anlatıyor. 
 
REİNA’NIN DİĞER ORTAĞI ALİ ÜNAL O SIRADA KAPIDAYDI
 
Çıkıştaki kamera kayıtlarına baktığımızda, tüm polislerin orada olduğunu görüyoruz. Önlemlerde biraz eksik kalındığını düşünüyorum. Düşünün, Reina’nın diğer ortağı Ali Ünal kapıdaydı ve ne yapacağını kamera kayıtlarından gördüm.
Tabii bir de saldırıdan sonra hem polisin hem de güvenlik görevlilerinin alması gereken önlemler vardı. Herkes kimlik kontrolü olmadan elini kolunu sallayarak çıktı gitti. Oysa yandaki otoparkta ve boş alanda yardıma acil ihtiyacı olanları ambulansla gönderip kalanları kimlik kontrolünden geçirmek gerekebilirdi. Örneğin terörist bu zaaf nedeniyle kaçmadı mı?
Bu sorunun bir cevabı olmalıydı. Orhan Özcan şöyle dedi:
-Doğru ama zaten yüzde 80’i sizin dediğiniz gibi yapıldı en azından. Kalan için dediğinizde haklı olabilirsiniz. Zaten yine görüntülerde bu teröristin flash bang’den yaralanan elini kontrol noktasındaki polise göstererek sıvıştığını görebiliyoruz.
Ve konuşmanın sonu.
Orhan Özcan “Beni en çok yıkan FETÖ terör örgütü ile bağlantımın olduğunun söylenmesi” diyor ve ekliyor:
-Tertemizim, alnım açık. Hakkımda bu konuda hiçbir soruşturma yok. İfadeye de çağrılmadım.”
Evet, Delta VİP’in sahibi Orhan Özcan bunları söyledi.
Gazetecilik ilkem gereği “Beyan esastır” deyip hemen hepsine elimden geldiğince yer verdim.
Yanılmış olabilir miyim, bilmiyorum.
Ama Orhan Özcan ile ilgili izlenimlerim böyleydi.
Kararı siz verin.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.