JOE BİDEN ve GAZETECİLER

“Dünya büyük bir köydür” bu tespiti bundan yıllar önce yazdığım bir makalemde kullanmıştım. Artık dünya küçüldü! Bırakın insanların yaşadığı mekânları, yaşamadığı mekânlar dahi görüntülenir oldu. Özellikle medyanın çokluğu, maddi imkânların iyileşmesi, araştırmacıların çoğalması merak edilen hemen her şeyin gözler önüne serilmesine sebep oldu/oluyor. Dağlar-taşlar, hayvanat-nebatat kısaca aklınıza ne geliyorsa hemen hepsini görsel ortamda seyreder olduk. Artık biliyoruz ki, gizli ve meçhul hiçbir şey kalmadı en azından şimdilik. Daha neleri nasıl göreceğiz bilmiyoruz.

Hemen her kültürde Kalem-Defterin önemi inkâr edilemez. Kalem, defter insanlık tarihi kadar eskidir. Kutsal kitabımızda Allah, kaleme ve mürekkebe yemin ederken, Efendimiz de kalemi ve defteri kullananlara (basın mensuplarına) özel bir önem göstermiştir; öyle ki, altlarına mübarek ridasını (gömleğini) serecek kadar! Basına bu kadar değer veren Efendimiz, toplumun birlik ve dirliğini bozmak, fitne çıkartmak isteyenler için dilini/kalemini yanlış kullananlara da yaptırımda bulunmaktan çekinmemiştir.
Günümüzde de basının ne kadar önemli olduğunun şahidiyiz. Hatta yapılan açık ve post modern darbelerde nasıl rol oynadıklarını gördük ve okuduk.    

İletişim ve ulaşımın çok yaygın olduğu günümüzde artık herkes herkesi basın vasıtasıyla daha çabuk görebiliyor, duyabiliyor ve öğrenebiliyor. Hatta bu durum sınır tanımaz bir hal almıştır. Öyle ki, dünyanın en ücra köşesinde meydana gelen bir olay hemen bütün dünyada aynı anda görülüp duyulmaktadır. Hal böyle olunca ülke yöneticilerinin, ben ülkemde istediğimi yaparım, kimse göremez, kimse bilemez kimse karışmaz diyemeyeceği bir noktaya geldi. 

Bu tür mülahazayı uzatmak mümkün… Buradan 22-23. O1. 2016 tarihlerinde ülkemizi ziyarete gelen ABD Başkan Yrd. Joe Biden’nın ziyareti esnasında görüştüğü gazetecilere getirmek istiyorum. Bilindiği üzere demokrasilerde şeffaflık şarttır. Dolayısıyla herkes herkesle görüşebilir, yapılanlar hakkında soru sorabilir.

Fakat soran ve sorulanın kimliği ve kişiliği de önemlidir. Eğer kendilerinin dünyanın jandarması olduğunu kabul eden bir ülkenin iki numaralı ismi, nazik bir durumda olan ülkemizin, sadece hükümet muhalifi gazete ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle görüşüyor, görüşülen mevzuların da söylenmemesi hatırlatılıyorsa burada bir gariplik yok mudur? Belirtilen tarihte ülkemizi ziyarete gelen kişi işte bu garipliği yaptı. Katılanlar belli ama görüşülen konuların belli değil!..

Görüşmeye katılan gazeteciler; gazeteci eşi/çocuğu ve bazı sivil toplum kuruluşu başkanları;

1-     Kadri Gürsel,
2-     Aslı Aydıntaşbaş,
3-     Ceyda Karan,
4-     Rakel Dink,
5-     Dilek Dündar, oğlu Ege Dündar,  
6-     Türkan Elçi,
7-     Öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz,
8-     Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala'nın da olduğu sivil toplum kuruluşları temsilcileri katıldı.

Görülen o ki, dünyada bir şeyler oluyor. Dünyada demekten ziyade Ortadoğu’da bir şeyler oluyor demek belki daha doğru olur. Öyle anlaşılıyor ki, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarındaki paylaşımdan hoşnut olmayan Batılılar, Ortadoğu başta olmak üzere dünya haritasını yeniden düzenlemek istiyorlar. En azından görülen ve hissedilen budur. Bu durum Gerçekleştirebilirler mi! Bilmiyorum. Bilmesine bilmiyorum ama Ortadoğu kan gölüne döndü.

Bu arada bölge, dünya müstekbirlerinin ürettikleri silahların denendiği laboratuvara dönüştü.

Şimdi hemen herkes cereyan eden bu olaylar çerçevesinde kendine baksın; kimin değirmenine su taşımaktadır?

Ahmet BELADA