Yeni Asya tarafından gelenek haline gelen Kocatepe Mevlidlerini izin alma süreci, Demokratların olmadığı dönemlerde her zaman sıkıntılı olmuş, mevlid okutulduktan sonra da lehte aleyhte yankıları devam etmiştir.
Ancak ne gariptir ki, Resulullah’ın (asm), Üstadımızın ve şehidlerimizin ruhu için okunacak olan bu mevlidi eleştirenlerin dindar kimlikli olması ve son mevlid müracaatımızın da yine bunlar tarafından izin verilmemesini izah etmekte güçlük çekiyoruz.
İptal gerekçesi olarak, emniyetin sağlanması hususunda zorluk olacağı gibi sudan bahaneler elbette tarafımızca kabul edilmesi mümkün değil.
İzin vermeyenlerin ve böyle hayırlı bir işi engelleyenlerin, Resulullah Efendimiz (asm), aleyhinde bir düşünceleri mi var? Hayır, asla böyle bir düşünce içinde olacaklarını aklımdan bile geçirmek istemiyorum.
Mevlide karşı olmaları mümkün mü? Hayır bunu da düşünmek istemiyorum.
O zaman geriye bir şey kalıyor ki; mevlidi organize edenlerin Yeni Asya grubu olması ve dolayısıyla Demokrat olmaları.
Diğer önemli sebep ise; Yeni Asya’nın gazete, dergi, kitap ve diğer hizmetleri ile birinci vazifesi “Risale-i Nur hizmeti ile süfyaniyete karşı mücadele etmek” olduğundan, bu mücadeleden rahatsız olanlar olabilir diye düşünüyorum. Risale-i Nurlar’ın basımının 666 gün bandrol vermeyerek neşredilmesine mani olunması beni bu düşünceye sevk etmiştir.
Gerçek sebep buysa (ki öyle görünüyor) boşuna çabalıyorsunuz, bu hizmet inayet-i İlâhiye altındadır. Bunu engellemeye gücünüz yetmez.
Sonra; hani biz yüzde birdik, “tirajınız kadar konuşun” diyordunuz. Demokratlardan mı, Nurlar’dan mı çekiniyorsunuz yoksa?
Unutmayın ki, Nur’a karşı gözünü kapayan, ancak kendi dünyasını gece yapar, Nur’a zarar veremez.
Eğer maksadınız, mevlide izin vermeyerek bizlerin bir araya gelmesine mani olmak ise, yanılıyorsunuz. Üstadımız bununla ilgili olarak “bizim gibi hakikat ve ahret kardeşlerin, ihtilâf-ı zaman ve mekân sohbetlerine ve ünsiyetlerine bir mani teşkil etmez. Biri şarkta biri garbta, biri mazide, biri müstakbelde, biri dünyada, biri ahrette olsa da, beraber sayılabilirler ve sohbet edebilirler.” (23. Mektup)