Aylardır gündemdeki yerel seçimler 10 gün sonra bitecek...

1 Nisan sabahında...

Milletin takdirini kazananlar...

Yöntemi, tarzı, vaatleri...

Fikri, zikri ve partisi ne olursa olsun...

Seçildikleri şehirlerin, ilçelerin başkanları olacak...

Yani...

İller Bankası'ndan kişi başına gönderilen 'hizmet ödeneklerinin'...

Şehirlerin, ilçelerin ortak mallarının kullanımdan elde edilen rantın...

O yerleşim yerlerinde 'yatağa aç giren' fakirlerin...

Daha mutlu ve güzel hayat yaşamak hayali içinde olanların…

Sorumlusu, emanetçisi olacak!

***

Sandık kapanıp, oy verenin de, vermeyenin de emanetini yüklenen başkan...

Hem kul hakkını, hem de ağır 'söz' sorumluluğunu sırtlamış olacak...

O koltukta atacağı her adımın...

Söyleyeceği her sözün...

Harcayacağı her kuruşun...

Yakacağı her canın...

Mağdur edeceği her yurttaşın...

Hatta ve hatta delikten başını çıkaran karıncanın hesabından sorumlu olacak...

Ya bilinçle çalışacak...

Ya da...

Bu dünya için umudum yok ama...

O ilahi günde sorumlu olduğu nüfusun tamamıyla hesaplaşacak!

***

Peki ya seçmen...

Kim seçilmiş olursa olsun...

Çoğunluğun kararına rıza gösterecek...

Seçim ve o dönemde yaşanmışlıkların muhasebesini yapıp...

Sırf birileri koltuğa oturacak diye kırdığı kalp varsa...

Gidip özür dileyecek, af isteyecek...

***

Yani...

Seçim bitecek...

Herkes yine yüz yüze birbirine bakacak...

En azından cenazede düğünde karşılaşacak...

'Seçim de olur böyle şeyler' denilerek geçilemeyecek eylemlerden ve söylemlerden uzak durmak gerekmez mi?

'Kazanmak', 'Rant', 'Zafer', 'Çıkar'...

Hayat amacınız mıdır?

Hele hele sadece bir kişi kazanacakken...

Yüzlerce, binlerce kişinin hasımlaşmasının izahı var mıdır?