27 Ocak 2020

İstanbul’a bir yıl lale ekilmezse ne olur?

Yaşamsal önem taşımayan birçok harcama kısalabilir ve deprem gibi çok önemli bir soruna yeterince kaynak ayrılabilir. Yeter ki, ülkeyi yönetenler, depreme hazırlık yapılmasının en yaşamsal önceliklerden biri olduğunun bilinciyle hareket etsinler

Her deprem sonrasında olduğu gibi Elazığ'da 39 vatandaşımızın hayatına mâl olan depremden sonra da bilim insanlarımız canlı yayınlarda bilgilerini ve görüşlerini paylaştılar.

Bilim insanlarımızın halkı ve yöneticileri aydınlatması çok değerli bir hizmettir. Deprem öncesinde ve sonrasında neler yapılması gerektiği konusunda çok yararlı bilgiler veren bilim insanlarımız, yöneticileri, karar vericileri de uyaran açıklamalar yaptılar.

Cumartesi gecesi, Habertürk kanalında Eren Eğilmez’in "Gerçek Fikri Ne?" programına konuk olan Prof. Dr. Cenk Yaltırak çok çarpıcı bilgiler verdi. Prof. Dr. Yaltırak çok açık sözlüydü. Gerçekleri bütün çıplaklığıyla anlattı, eğip bükmedi, sorumluları da etkili bir şekilde eleştirmekten kaçınmadı. Bir bilim insanının taşıması gereken sorumlulukla konuştu.

En çarpıcı cümlelerinden biri "deprem araştırmaları için kaynağı nereden bulacaksınız" sorusuna bir saniye bile düşünmeden verdiği şu yanıttı:

"İstanbul’a bir yıl lale ekmekseniz deprem araştırmaları için gereken kaynağı bulursunuz!"

Bu kadar…

Prof. Yaltırak'ın bu yalın yanıtı karşısında televizyon stüdyosunda bir süre sessizlik oldu.

Kimsenin söyleyecek bir sözü yoktu…

Yanıt yeteri kadar açık ve netti…

Hem kaynağı gösteriyor hem de çarpıcı bir eleştiri yapıyordu.

Prof. Dr. Yaltırak’ın verdiği örneği çoğaltmak mümkün.

Yaşamsal önem taşımayan birçok harcama kısalabilir ve deprem gibi Türkiye’nin çok önemli bir sorununa yeterince kaynak ayrılabilir.

Yeter ki, ülkeyi yönetenler, depreme hazırlık yapılmasının Türkiye’nin en yaşamsal önceliklerinden biri olduğunun bilinciyle hareket etsinler. Yeter ki, bu hazırlıkların bilimin ışığında yapılmasının önemini kavrasınlar.

Yoksa israf ekonomisine dönüşmüş Türkiye’de tasarruf edilecek o kadar lüzumsuz harcama var ki…

Tercih meselesi

Kamu kaynaklarının nasıl kullanılacağına siyasi iktidar karar verir. Siyasi partiler programlarına temel tercihlerini yansıtırlar ve seçime öyle girerler. İktidar olduklarında da o programa göre kamu kaynaklarını anayasa ve yasalar çerçevesinde kullanırlar. Her siyasi partinin önceliği farklıdır. Bu bir tercih meselesidir.

Tabii şu da bir gerçektir ki, parti programlarında yazılı olanla iktidara geldikten sonraki uygulamalar ve tercihler çok farklılık da gösterebilir.

Demokratik sistem içinde iktidar partisinin kamu kaynaklarını kullanma biçimi elbette eleştirilebilir. Muhalefet de bunun için vardır. Özellikle kamu kaynakları çarçur ediliyorsa, israf, yolsuzluk, kayırmacılık yapılıyorsa bunun hesabının muhalefet partileri, basın ve vatandaşlar tarafından sorulmasından daha doğal bir şey yoktur.

Bir deprem ülkesi olan Türkiye’de deprem araştırmaları, yapıların güçlendirilmesi, onarılması, yeni yapıların depreme dayanıklı inşa edilip edilmediğinin denetlenmesi, okullara deprem dersi konulması, mahallere deprem toplanma alanları açılması, acil yardım istasyonları kurulması için yeteli kaynak ayırmıyorsanız bundan hem merkezi hem de yerel iktidarlar sorumludur.

1999 Marmara depreminin yarattığı felâketten beri bilim insanları İstanbul’da yıkıcı büyük bir deprem olacağını ve önlem alınması gerektiğini her fırsatta söylüyorlar. Bu yönde ne tür çalışmalar yapıldığı, İstanbul’da kaç yapının depreme dayanıklı hale getirildiği, kentsel dönüşüm projelerinde deprem yönetmeliğinin ne kadar uygulandığı, eski ve yeni yapıların ne kadarının test edildiği, ne gibi önlemler alındığı, deprem toplanma alanlarının akibetinin ne olduğu, kamu kaynaklarının hangi öncelikle harcandığını sormak ve sorgulamak her vatandaşın hakkı ve görevidir.

Bu sorgulama sadece İstanbul için değil deprem riski altındaki bütün il ve ilçeler için de meşrudur.

Deprem bir doğa olayıdır.

Elbette önlemez.

Ancak depreme karşı önceden önlem alınabilir, hazırlık yapılabilir.

Can kaybı önlenebilir.

Bunu Japonya, ABD, Şili yapıyorsa Türkiye de yapabilir.

Kimse iktidardan depremleri önlemesini bekleyemez.

Ama önlem almasını bekleyebilir.

Elazığ-Malatya depreminde ölen vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralarla acil şifalar diliyorum.

Umuyorum bir dahaki depreme kadar bu deprem de unutulmaz, bilim insanlarının uyarıları kulak ardı edilmez, deprem riski altındaki bütün bölgelerde depreme hazırlık çalışmaları hızlandırılır,  israftan vazgeçilir, yeterli kaynak bu yolla fazlasıyla bulunur.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.